‘ayakkabı’ fırlatır mısınız? | " /> ‘ayakkabı’ fırlatır mısınız? | "/>

En Sıcak Konular

Dış politikaya ‘ayakkabı’ fırlatır mısınız?

23 Aralık 2008 13:45 tsi
Dış politikaya ‘ayakkabı’ fırlatır mısınız? Türkiye’nın dış politikası haylidir hem dış hem de iç bakışlar tarafından, ‘çok güzel hareketler bunlar’ notuyla değerlendiriliyor. Ankara’nın bölgesel ve küresel dengeleri ‘kurma’ becerisi bir farklılık gösteriyor. Pek

Başkan Bush’un Irak’a veda ziyareti sırasında çevik bir hareket kurtulduğu ayakkabı saldırısına Türkiye’den gelen yorumlardan biri şöyled diyordu; “Hep birlikte güldük ama Türkiye o 1 Mart tezkeresini onaylasaydı, pabuçlardan biri bize de gelecekti”.

Bu notun önemi şurada; Diplomatik uygulamalar genellikle belli bir vadede sonuç verir. Yani, herhangi bir sorun karşısında bir dış politik karar verdiğinizde, başarılı veya başarısız olduğu çoğunlukla daha sonra anlaşılır.

Bu gerçek yine çoğu zaman, diplomatik girişimin hakkını teslim etmenin unutulduğu manasına da gelir. Tıpkı, tezkere günlerinde yalvar yakar ve yemin billah, onaylanmasını isteyenler unutulduğu gibi.

Dış politikanın başarısı açısından bir başka “popüler ölçü”, uluslararası ilişkilerle ilgili meselelerin spekülasyona daha açık olmasıdır. Konular sıklıkla çok taraflı ve çok boyutlu olduğundan hemen herkesin kendine göre bir yorum yapmasına, yine kendine göre perde arkasını okumasına neden olur.

Bu türden spekülasyonların ve yorumların azaldığı, daha doğrusu buna imkan kalmadığı zamanlarda da dış politikanın iyi çalıştığı sezilebilir.

Türkler başarılı!

Dış politikanın önemli bir özelliği de hep ulusal güvenlikle alakalı olmasıdır. Yani, bir anlamda siyaset üstüdür. Bu yüzden bazı ülkelerde hükümetlerin dış siyaset adımları, içeride itiraz edilse de “dışarıya karşı” savunulur.

Ama bu kabul istisnasız olmadığı gibi sıklıkla eleştirildiği veya başkalarının oyunana gelindiği vurgusu yapılabilir.

Tüm bunlara bakıldığında Türk Dış Politikası’nın bugünkü durumu nasıl okunmalı? Yani başarılı bir dış siyasetimiz var mı, Türkiye’nin küresel menfaatleri hakkınca korunuyor, yeni çıkarlar oluşturuluyor mu?

Önce dışarıya bakalım. Yine 1 Mart tarihi baz alınırsa, bütün Arap ülkelerinin bugüne kadar görülmemiş bir sıklıkta Ankara’nın dış politika uygulamalarını övdüğü rahatlıkla söylenebilir.

Tek tek örneklemek imkansız ama genel olarak Arap dünyasının bakış açısı, “Türkiye’nin kendine hareket alanları açtığı, istisnasız tüm kesimlerle görüşebildiği, anahtar ülke haline geldiği ama daha önemlisi (bu gerçekten kıymetli) ‘güvenilir ülke” olduğu.

Ortadoğu mahreçli istisnasız tüm konularda Türkiye’nin bu şekilde değerlendirildiği, hatta Arap gazetelerinde bir çok yazarın kendi ülkesinin yönetimine-biraz da serzenişte bulunarak-Türkiye’nin hareketlerini örnek gösterdiği söylenebilir.

Konu Ortadoğu olduğundan İsrail’i de bu tabloya katabiliriz. Tel Aviv’den yansıyanlar bu ülkenin de-kimi zaman kendi çıkarlarını etkilese bile-Türkiye’nin girişimlerini başarılı bulduğunu gösteriyor.

Orta-asya ve Kafkaslar konusu da aynı paralellikte. Ama burada önemli bir not düşelim. Bu iki coğrafyanın şu an dünyadaki en karmaşık bölgeyi oluşturduğunu ve sadece bölgesel değil küresel menfaat ve güçlerin de birbirine girdiği alan olduğunu anımsatalım.

Bu yüzden Türkiye’nin bu alandaki uygulamalarının kendi ülkesinde sık sık eleştirel söylemlere maruz kalması normal karşılanmalı. Zaten bir başarı var ise puanların büyük kısmı bu çetrefilli ortamda ayakta kalmaktan geliyor.

Kısaca, Irak gibi bir ülkede veya Gürcistan gibi bir sorunda hem asal oyuncu olup hem de zaman zaman canınızın sıkılmaması mümkün değil.

Dış politik başarı da iki önemli destek noktasını atlamamak lazım. Bu iki kol, Dışişleri Bakanlığı’nın hamlelerini hem kolaylaştırıyor hem parlatıyor.

Birincisi Türk Silahlı Kuvvetleri. Bölgenin en büyük gücü olan asker, aynı zamanda Dışişleri ile birlikte elini taşın altına sokuyor ve bölgesel problemlere kurmay çözümler üretiyor. Bunları gerekli makamlarla paylaşıp, üzerine düşen bir sorumluluk varsa yerine getiriyor.

Ancak zaten, varlığı bile Dışişleri için yeterli. Çünkü tüm ülkeler için diplomasiyi destekleyen bir elin parmakları kadar “koz” bulunuyor ve TSK bu destedeki en önemli kart.

İkinci konu ise enerji meselesi. Türkiye stratejik sayılan petrol veya doğalgaz gibi üretimlerde ağırlıklı bir konuma sahip değil. Ama bunların yolu, yolları bu coğrafyadan geçiyor.

İşte bu yüzden (detaylarına yine girmiyoruz) tüm yönlerde (Kuzey, Güney, Batı, Doğu) Türkiye yolları altın değerinde. Ve yine diplomatik koz statüsünde.

Bunların bulunması önemli ama kullanılma biçimleri daha önemli. Güçlü kozları kötü kullanırsanız, masadan zararla kalkmanız çok mümkün. (Bkz. ABD) İşte bunun için de iyi bir pratisyene ihtiyacınız var.

Türkiye’nin “milli güvenlik” ortak aklından süzülen uygulamalar işte bu pratisyene tarafından hayata geçiriliyor. Yani Dışişleri Bakanlığı tarafından.

Peki bu uygulamalar hep iyi mi veya sonuçları alındı mı? Hepsi değil. Ancak şekli göstergeler mevcut. Örneğin, Türkiye son iki yıldır hiç görülmemiş biçimde küresel etkileri bulunan bölgesel olaylarda doğal taraf konumunda.

Ankara’ya gelip giden yabancı ziyaretçilerin haddi hesabı yok. Üstelik bunların çoğu basına yansıyanlar. İki yılın ziyaret defteri yazılmaya kalkılsa herhalde onun için de ayrı bir bakanlık kurmak gerekebilir.

İşte son 24 saat. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Irak Başkan Yardımcısı ve Gürcistan’ın yeni Başbakanı. Aradaki kırmızı telefon görüşmelerini, basına yansımayan ziyaretleri ve daha önemlisi Türkiye’nin yaptığı ziyaretleri hiç katmıyoruz.

Ve bu sadece üç ziyaret en az 20 ülkeyi ilgilendiriyor. Sadece Gürcistan’ı söyleyelim.  Tarafları sayalım mı: Gürcistan, Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya, ABD, Fransa, AB, NATO, Minsk Grubu. Bunlar direkt olanlar. 

Olayları ve örnekleri çoğaltabiliriz. Sadece şimdiden unutulan Birleşmiş Millitler Güvenlik Konseyi Üyeliği bile ayrı bir konu olarak ele alınabilir.

İyi ama Türk dış politikasının hiç mi yanlışı yok veya hiç mi eleştirilemez. Elbette değil ve her konu için uzun kritikler yapılabilir, sonsuz uzatılabilir. Kaldı ki bir ülkenin menfaatlerini savunan dış politika bir parti veya hükümetin başarısı sayılamaz.

Ama mesele şu ki, bir değişiklik var. Ama ne? Türkiye komşu ülkeleriyle güven esasına dayalı sorun çözümüne yönelik proaktif bir dış politika yürütüyor. Bu çabası Türkiye'nin güvenilirliğini artırıyor. Eski dostluklarına katkı sağlıyor. Yani Ankara sorunların çözümünü kolaylaştırıyor.

Aslında hepsi bu kadar işte. Bir, sorunlardan kaçmayacaksınız, iki, hep yardımcı olacaksınız.

Nasıl? Bir kaçını bugün Sabah’taki köşesinde bir başka vesileyle örneklerini çıkaran Muharrem Sarıkaya’dan alıntılayalım:

“Üç ülkenin sanayi ve ticaret odaları başkanlarının girişimiyle başlayan ve İsrail-Filistin-Türkiye cumhurbaşkanlarının imzası ile somutlaşan Ankara Forumu...”

“Uzun süre kamuoyuna yansımadan sürdürülen, açıklanınca da bazı ülkelerin kıskançlığına neden olan Türkiye'nin kolaylaştırıcılığında yürütülen Suriye-İsrail görüşmeleri.”

“Suriye-Lübnan arasındaki gerginliğin giderilmesinde üstlenilen rol...”

“Nükleer programı ile ilgili sorunların gerçek çerçevesinin İran'a anlatılmasındaki etkinlik...”

“Afganistan ve Pakistan'ın hem liderleri hem de devletleri arasındaki gerginliğin giderilmesi için başlatılan İstanbul Forumu...”

“Türkmenistan ile Azerbaycan arasındaki Hazar'daki enerji kaynaklarının paylaşımı anlaşmazlığının çözümüne katkı sağlanması ve iki ülke liderlerinin bir araya getirilmesi.”

“Rusya-Gürcistan çatışması sonrası başlatılan Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu...”

Birkaçı bunlar işte. Peki ya diğerleri? Yani örneğin Ermenistan veya Kıbrıs konuları. Onların hakkını vermek için henüz erken. Zaman, övmemize veya yermemize imkan tanıyacak.

Daha başkaları da var. Kalem kalem sayıldığında ne kadar çok ve ağır problemler olduğu, hatta sıraladığınızda “ dış politika o kadar iyi değilmiş” bile belki dedirtebilecek sorunlar bunlar.

İşte Kerkük meselesi, aynı ortamda Türkmenlerin durumu, terör örgütü, Azerbaycan-Ermenistan çekişmesi, AB yolundaki engeller, yeni ABD başkanı ile ilgili beklentiler, küresel krizin siyasal sonuçları. Say say bitmez.

Ama kuşbakışı değerlendirmek gerekirse, sizin Türk dış politikalarına verdiğiniz not ne?

www.iyibilgi.com



Bu haber 617 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,129 µs