En Sıcak Konular

“Köşk savaşı başladı”

0 0 0000 00:00 tsi
“Köşk savaşı başladı” Dün iyibilgi Radikal yazarı Murat Yetkin’in “kokuyu aldığını” belirtmişti. İşte bugün Yetkin bombayı patlattı. Ankara’da “köşk savaşı”nın başladığını ilan eden Yetkin, Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay, hükümet ve Dışişleri

Dün iyibilgi, Murat Yetkin’in “kokuyu aldığını” belirtmişti. Yetkin bugünkü yazısında ise ağzındaki baklayı çıkardı:

‘Köşk savaşı’ başladı

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün Afyon'da 'Çankaya'ya mı soracaktık?' demesiyle AB ile süren Kıbrıs-limanlar pazarlığı, yüzde 100 iç politika malzemesine dönüşmüş oldu. Bunu, Erdoğan'ın neredeyse bir yıldır ertelemeye çalıştığı Çankaya savaşlarının başlangıcı saymak da mümkün. Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i artık açıkça karşısına almaya, otoritesini kamuoyu önünde sorgulamaya başladı. Bunu da Sezer'in memleketi Afyon'da başlattı.

Erdoğan'ın açıklaması, Cumhurbaşkanlığı'nın son Kıbrıs girişimi hakkında 'doğrudan, ya da dolaylı hiçbir şekilde bilgilendirilmediğini' ilan etmesinden bir süre sonra geldi. Bunun üzerine Dışişleri dün verdiği bilgiye sadık kalarak, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Basın Sözcüsü Büyükelçi Sermet Atacanlı'nın, Dışişleri müsteşar yardımcıları Büyükelçi Ahmet Acet ve Ertuğrul Apakan tarafından 'sürecin başından itibaren' bilgilendirildiğini duyurdu. Dışişleri daha önce, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 'TV'den öğrendim' demesi üzerine Apakan'ın, müsteşarlık görevini devretmeye hazırlanan Büyükelçi Ali Tuygan ile birlikte Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'a da Kıbrıs-limanlar girişimi üzerine bilgi verdiği de doğrulanmıştı. Bu gelişmeler üzerine Genelkurmay'dan yeni bir açıklama yapılmış değil.

Bu ayrıntıların ardından şu aşamada iki saptama yapabiliriz:


1- Erdoğan ve Sezer arasındaki gerilim, Kıbrıs-limanlar olayıyla artık açık çatışmaya dönüştü,


2- Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay'ın, devlet sistemi içindeki doğal ve en yakın müttefikleri olan Dışişleri bürokrasisiyle güven sorunu ortaya çıktı.
Bu defa farklı


Sezer-Erdoğan çatışmasına en yakın durumu Turgut Özal-Süleyman Demirel savaşlarında görmüştü Ankara. Ama bu kez durum daha farklı, daha derin. Bu kez Ankara'da yalnızca Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında siyasi husumetle sınırlı bir çatışma değil söz konusu olan. Çünkü o zıtlaşma, Demirel'in Meclis Genel Kurulu'nu terke varan direnişine karşın Özal Çankaya'ya çıktıktan bir süre sonra, Demirel tarafından 'Devletin tepesinde kavga olmaz' sözüyle, bitirilmese de soğutulmuştu.


Bu kez zıtlaşmanın laiklik ve uygulamaları üzerine olması ve Sezer'in 16 Mayıs'ta bırakması gereken cumhurbaşkanlığı için Erdoğan'ın adının geçmesi işi daha da uzlaşmazlığa itiyor.


Erdoğan hükümeti yıllardır Sezer'in pek çok atamayı geri çevirmesinden, yasayı veto etmesinden, bazılarını Anayasa Mahkemesi'ne taşıyarak iptal ettirmesinden şikâyetçi oldu. Ama artık kritik atamaları Çankaya'ya göndermeme ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine dek bu durumuyla sürdürme, ya da vekâletle idare etme eğiliminde. Bunun son örneği Merkez Bankası Başkan Yardımcısı atamasının geri çevrilmesi oldu. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nden Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, TRT Genel Müdürlüğü'nden Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı'na dek pek çok kurum bu bekleyişte.
Dahası, hükümet artık kritik kararları, olabildiğince MGK'ya getirmeme eğiliminde. Gerçi son Kıbrıs-limanlar girişiminin 24 Ocak 2006'da, daha önce MGK'da görüşülmüş 10 maddelik plandan özünde bir farklılık taşımadığını hem Dışişleri, hem hükümet söylüyor. Ancak hükümette bu eğilim artık saklanamaz boyutta.


Şimdi diğer iki saptamayı sıralayabiliriz:


1- Kartlar artık açık oynanmaya başladı. Büyükanıt'ın Özkök'ün sorusu üzerine söylediği gibi, Erdoğan Büyükanıt'ın görüşünü sormuş olsaydı, ret cevabı alacaktı. Ancak Erdoğan yalnız bu taktik zorunluluktan değil, Çankaya ve Genelkurmay'ı şu aşamada bilgilendirmekle yetinirken, 'patronun kim olduğunu' göstermek istemiş olabilir.


2- Ankara'da siyasetin ve idarenin tarafları arasındaki diyalog sıfıra yaklaşıyor. Ana muhalefet CHP ve AK Parti hükümeti arasındaki diyaloğun, şu aşamada azalmasını belki doğal saymak mümkün. Ancak Başbakanlık'la, Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay arasında, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı arasında diyalog kalmadı gibi. Son gerilimin ardından, şimdiye dek iyi işleyen Dışişleri-Genelkurmay ve Dışişleri-Çankaya diyaloğunun da yara aldığı söylenmeli.

Türkiye, Kıbrıs-AB'nin ötesinde, Irak, PKK, Ermeni soykırımı iddiaları, Kerkük gibi ağır meselelerin yanı sıra, cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimleri gibi iki kritik gelişmenin bulunduğu 2007'ye girerken, içinde
bulunduğu tablo budur.



Bu haber 466 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,189 µs