En Sıcak Konular

Ahmet Hakan


Ahmet Hakan
0 0 0000

Türk sinemasında bir devrim: Takva



HANİ bir avuç "mukaddesatçı" sinemacının, sonu hazin bir başarısızlıkla biten "Beyaz Sinema" deneyimi vardı ya...

Sinema aracılığıyla dindarlık propagandası yapmaya çalışan "Oğlum Osman", "Kızım Ayşe", "Yalnız Değilsiniz", "Minyeli Abdullah" falan gibi filmlerden söz ediyorum.

Lütfen bu filmleri kayıtlardan çıkarır mısınız?

Ayrıca...

"Vurun Kahpeye" filmindeki "kaba softa / ham yobaz" tipolojisini işlemekten yıllardır vazgeçmeyen ve bu tipi milim aşamayan gelmiş geçmiş bütün Türk filmlerini de kayıtlardan çıkarabilir misiniz lütfen?

Çünkü...

Dindarlığın en mahrem ve en çok didiklenen alanına, "propaganda" ile "aşağılama" dışında yaklaşan, çok başarılı bir film vizyona giriyor.

Bu açıdan bir milatla karşı karşıya olduğumuzu haber veriyorum.

* * *

Evet, "Takva", bence bir milat...

Çünkü bu film...

Ne propagandanın soğuk nefesine, ne de aşağılamanın kibirli anlayışsızlığına prim veriyor. Yaptığı sadece ve sadece merhametli bir anlama çabası.

Çünkü bu film...

Bir yanıyla katı gerçeği en acımasız bir şekilde vurgulayacak kadar zalim, bir yanıyla "tarikatçı" denilen insanoğluna dost düşman kimsenin yaklaşmadığı kadar şefkatle ve anlayışla yaklaşacak kadar adil ve ahlaklı.

Çünkü bu film...

Sadece ve sadece Allah’a yakın durmak isteyen yalnız ve yoksul bir insanın, eninde sonunda "günah" adı verilen ayartıcı ve yakıcı sorunla nasıl da hesaplaşmak zorunda kalabileceğini müthiş bir başarıyla yansıtıyor.

Çünkü bu film...

"Eski çağlarda dağa çıkıp derviş olmak kolaydı, yiğitsen ilginç bir çağda büyük şehirlerin dağdağası içinde bunu başar da görelim" meselesini, eline yüzüne bulaştırmadan, muhteşem bir zarafetle anlatmayı başarıyor.

Çünkü bu film...

Kararında bir film: Zikir sahnelerini sömürmüyor, güncele göz kırpmaya yanaşmıyor, abartıdan kaçınıyor, gerçekliğe olağanüstü bir saygı gösteriyor.

Bir de şu var:

Türk sinemasının hem naif Yeşilçam döneminde, hem de sonraki dönemlerinde, İslam dininin ritüellerini doğru dürüst yansıtma konusunda bir dikkatsizlik vardır.

Oysa Takva, bu alanda da mutlak bir başarı kaydediyor.

Filmde abdest doğru alınıyor, namaz doğru kılınıyor.

İslami terminoloji yerinde ve sağlam bir şekilde kullanılıyor.

Hatta...

"Zikir" sahneleri bile olağanüstü gerçekçi...

Yani işine saygılı bir ekiple karşı karşıyayız.

* * *

Gelelim oyunculuklara:

Erkan Can o kadar başarılı ki...

İnsan ister istemez, "Bu adam herhalde yıllarca bir tarikatın içinde kaldı" diye düşünüyor.

Çünkü hiçbir oyuncu, kısa süreli bir gözlem sonucu bu kadar döktüremez.

Ayrıca...

"Tarikat ve dinle gevşek bir bağ kurmuş piyasa adamı" rolünü canlandıran Settar Tanrıöğen ile "Şeyh" rolündeki Meray Ülgen’in abartısız oyunculuğu da mükemmel.

Güven Kıraç ise zaman zaman çok başarılı bir performans gösterse de, alt sınıflara hitap eden bir tarikat yapılanmasının ikinci adamlığı için bazen fazla şehirli kalıyor.

Bir de geleneksel bir tarikat yapılanmasından geldiği hissettirilen Şeyh’in "Sıradanın sıra dışılığı" gibi entel sözcükler kullanması da dikkat çekiyor.

* * *

Şahadet ederim ki:

Bu filmde anlatılan trajedinin benzerleri, İstanbul adı verilen şu kocaman şehrin dört bir yanında yaşanmaktadır.

Şahadet ederim ki:

Bir mümin, Allah’a en çok yaklaştığını düşündüğü anda, "günaha da en çok yaklaşan bir adam" olarak bulabilir kendini.

Şahadet ederim ki:

Modern zamanlar, dini yaşamak açısından sıradan mümin gönüller için bin bir tuzakla doludur.

Eğer benim şahadetime bir parça değer veriyorsanız ve bu meseleleri merak ediyorsanız...

Cuma gününden itibaren vizyona girecek olan "Takva" filmini mutlaka görün derim.



Bu yazı 939 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 1 Temmuz 2010 Yeter ki Tayyip gitsin duygusu
    • 3 Eylül 2009 Umreden mahrem notlar
    • 26 Şubat 2009 28 Şubat bitti mi?
    • 22 Şubat 2009 Aydın Doğan’la bir fasıl gecesi
    • 9 Şubat 2009 Hastasıyım bu istismarın
    • 18 Ocak 2009 Benim gözümle Kemal Gürüz
    • 24 Kasım 2008 CHP’nin Tayyip’i
    • 6 Ağustos 2008 Ahmedinejad’ın Anıtkabir’de ne işi var
    • 23 Temmuz 2008 Kandıra’dan mesaj var
    • 9 Temmuz 2008 Gaza gelme Latif Abi
    • 4 Haziran 2008 Önder Sav’a açık mektup
    • 25 Mayıs 2008 Kısa Türkiye tarihi
    • 19 Mayıs 2008 Ağustosta rapsodi
    • 7 Mayıs 2008 Asılmışların paylaşımı
    • 5 Mayıs 2008 Biri Tayyip’e fısıldadı: Parti kapatılmayacak
    • 10 Nisan 2008 Organize’de iki saat
    • 13 Mart 2008 Bayan Çölaşan yalan söylüyor
    • 7 Mart 2008 Da Vinci Baykal’ın şifresini çözdüm
    • 2 Mart 2008 Yaşar Paşa’ya da bir şey söylenir mi?
    • 17 Şubat 2008 Artık şu İranlılara yüz vermesek diyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,961 µs