En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

AKP: İpte cambaz!



Yalçın Akdoğan, AKP milletvekili. Siyasal danışman olarak Başbakan Erdoğan'ın yakın çevresinde yer alan az sayıda kurmaydan biri. AKP'nin Türkiye ve dünyaya bakışını, belki daha doğru deyişle ideolojisini anlatan Muhafazakar Demokrasi adını taşıyan bir de kitabı var.
Kendisine soruluyor:
"AKP statükoya, yani kurulu düzene teslim mi oldu?"
Akdoğan'ın yanıtı şöyle:
"Türkiye'de Ak Parti'yle tarihi reformlar gerçekleştirildi; sessiz bir devrim yaşanıyor. Statükoya teslim olan hiçbir parti, ne değişim yapabilmiş, ne de halkın desteğini sürdürebilmiştir. Ancak, devletin bazı hassasiyetleriyle çatışmaya giren hiçbir hareket de, ne tutunabilmiş, ne de huzur kaygısına kapılan halkın desteğini koruyabilmiştir.
Siyasette meşruiyet uluslararası çevrelerin desteğinden, halkın, medyanın, sermayenin, sivil toplumun desteğine kadar bir dizi mecranın desteğiyle oluşabiliyor. Bunun içinde anayasal ve yasal düzenle, sistemin kurumlarıyla kavgalı olmamak da önemli bir etkiye sahip.
İp cambazı gibi, hem ipte kalıp hem yürümek, hem de hedefe ulaşıp seyircilerin alkışını almak gerekiyor. Ve değişim için mücadeleyi bıraktığın anda da ayakta kalmak söz konusu olmuyor." (Yeni Şafak, 13.11.06, Mehmet Gündem'in röportajı)
İlginç değerlendirmeler.
Doğrudur, düzene teslim bayrağını çeken parti değişim yapamaz.
Akdoğan'ın işaret ettiği bir nokta daha var. "Devletin bazı hassasiyetleriyle çatışmaya giren" bir partinin tutunamadığını, halkın desteğini kaybettiğini söylüyor.
Birşeyi daha vurguluyor:
Parti olarak sistemin kurumlarıyla kavgalı olmaktan kaçınmak...
Bu iki nokta da önemli.
Türkiye'de seçim sandığından çıkıp hükümet olan partiler ve liderlerinin bu iki noktaya özen gösterdikleri bilinir. Askerle, yargıyla, üniversiteyle, genel olarak devlet bürokrasisiyle ilişkilerini dikkatli götürmeye, iktidara gelirken kendi kendilerine söz verdikleri de söylenebilir.
Bir başka deyişle:
Devleti doğrudan karşılarına almak istemezler! Çünkü 'devlet' güçlüdür bu ülkede. Seçilmişlerden, halkın oyuyla oluşan hükümetlerden daha güçlüdür devlet. Böyle olduğu için de, Türkiye öteden beri demokrasiyi yerli yerine oturtmakta, bazı temel sorunları çözmekte zorlanmıştır.
Evet, kavga doğru değil.
Evet, hükümet olanların 'devletin bazı hassasiyetleri'ni elbette göz önünde tutmaları lazım.
Ama bunu yaparken, pusula şaşarsa devlete teslim olmak da vardır. Devlet karşısında teslimiyet bayrağını çekmek, yani değişim alanında havlu atmak da gündeme gelebilir.
Bunun çok örneği vardır.
Kısacası:
İnce bir çizgi geçiyor ikisinin arasından. Hem devletin hassasiyetlerine dikkat etmek, hem devletle kavgalı olmamak, hem de değişim yapmak!
Zor zanaat!
Özellikle Türkiye'de...
Doğrudur, AKP hükümeti son dört yılda önemli reformlar yaptı. Ama sonra da bazı alanlarda yavaşladı, hatta yer yer geriledi.
Aklıma takılıyor.
Devletin hassasiyetleri derken, sistemin kurumlarıyla kavgalı olmaktan kaçınmak derken, örneğin Çankaya bunların neresinde kalıyor?
Daha açık sormak gerekirse:
Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı, 'devlet hassasiyetleri'nin neresine düşer? Böyle bir seçim, 'sistemin kurumlarıyla kavga'ya yol açar mı?
Ne dersiniz?..
Türkiye kolay değil. İpte cambazlığın da sınırları var bu ülkede.
Dozu ayarlamak ustalık işi.
Nerede bir adım ileri, nerede bir adım geri atılacağını iyi kestirmek şart.



Bu yazı 977 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,836 µs