En Sıcak Konular

Serdar Turgut


Serdar Turgut
0 0 0000

Ecevit kaliteli yaşlanamadı



Ben Ecevit'e bakınca ekonomik kriz görüyorum. Bir gecede işsiz kalan eğitimli, kültürlü meslek sahibi insanları hatırlıyorum. Uçup giden milyarlarca doları ve Türkiye'ye durup dururken kaybettirilen yılları...

Siyasi bilincimin oluşmasından itibaren siyasi bir figür olarak var olduğu için Bülent Ecevit'in ölümüne üzülmemek mümkün değil tabi ki... Bir edebiyatçı ve kültürlü bir insan olduğu halde yaşlanma süreciyle baş edemedi. Yaşlanırken bir kalite tutturamadı. Yaşlılık sürecini kendisine yakıştırmayı bilemedi nedense. Demek ki; yaşlanmak hakikaten psikolojiye derin darbe vuran süreç ama insan yine de bazı beyinlerin yaşlılığa ve ölüm fikrine daha şık adapte olmasını bekliyor. Bülent Ecevit bunu yapamadı. Fiziksel sağlıksızlığını kamuoyunun gözleri önünde yaşamak zorunda kaldı ve fiziksel durumunu yansıtan büyük hatalar da yaptı.

Ben Ecevit'e bakınca ekonomik kriz görüyorum. Bir gecede işsiz kalan eğitimli, kültürlü meslek sahibi insanları hatırlıyorum. Uçup giden milyarlarca doları ve Türkiye'ye durup dururken kaybettirilen yılları... Ülkesine güvenerek büyük yatırımlar yapmış olan işadamlarının Ecevit'in yönetimi karşısındaki çaresizlikleri aklıma geliyor.

YAŞLILIĞI YAKIŞTIRAMADI

Madem hatırlamaya başladık bazı soruları da soralım... Eğer krizi tetikleyen olay gerçekten olduysa yani Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa'yı Ecevit'e doğru itelediyse bunu neden yapmak gereğini duydu acaba? Bu soru aydınlatılamadı daha, peki ama Hikmet Uluğbay neden intihar etmeye çalıştı. O neye daha fazla katlanamadı da hayatına son vermek istedi?..

Evet; şimdi onun dürüstlüğü ve aklığı tartışılıyor her tarafta, bu da normal. Çünkü Türkiye'de ölen insanın arkasından iyi konuşmak gibi bir iki yüzlülük var. Yaşarken adama ağızlarına geleni söyleyenler şimdi arkasından iyi konuşuyor. Ama hayatını devlet hizmetine adayan insanlar hakkında da böyle yaparsak gerçekleri ört bas etmekten başka işe yaramaz. Biz de hiçbir zaman tarihimizle yüzleşemeyiz.

Şöyle bir düşünelim o zaman... Ecevit'in bir an bile yanından ayrılmayan Hüsamettin Özkan, Ecevit neredeyse çalışamaz ve anlayamaz durumda olduğundan işleri fiilen devralmıştı. Onun iş yapma yöntemi ve basının bir bölümü ile kurduğu ilişkiler (basının hangi bölümü olduğunu, Hüsamettin Özkan'ın Erdoğan'ı başbakan yapan seçimden önce başbakan olarak seçilebileceğine inanıp da ona açık destek veren gazetelere bakın da anlayın. O gazetelerin patronu katıldığı her partide, her toplantıda 10. Yıl Marşı'nı da en yüksek sesle söylerdi. Şimdi ise kendisine fazla yüz vermeyen hükümete karşı strateji oluşturmaya çalışıyor) toplumda hayli lafın çıkmasına neden olmuş ve bunun da faturası Ecevit'e kesilmişti.

HALKI SEVİYORDU

Anlayacağınız Ecevit hem kendi vücudunun hem de yönetiminin kontrolünü kaybetmişti. Bu kontrolden çıkan yönetime bir de Kemal Derviş ilave edilince o da kendi gündemini kollamaya başladı ve Türkiye az daha asıl o dönem büyük tehlikedeydi. O kadar fazla yolsuzluk konuşulmaya başlandı ki; orduda bile rahatsızlık başladı.

Bütün bu olanlar belki Ecevit'e yakışmıyordu ama o da bırakmayı bilmeyen inatçılığıyla, boyatmayı hiç ihmal etmediği saçlarıyla yaşlılığı reddeden, kabul edemeyen üzücü tavrıyla hatırlanacak.

Ayrıca Türkiye de 'Demokratik sol' kavramı da onun yüzünden deforme oldu. Şimdi bugünlerde sol biraz faşizan milliyetçi içerik kazanmaya başladıysa bunun en büyük sebebi Ecevit'tir.

Evet; dürüsttü ve halkı seviyordu. Dürüst olmanın bir meziyet olarak çıkarılmaması gerekiyor. O normal siyasetçi hali olarak tanımlanmalı ama biz dürüst olmayana çok alıştığımızdan dürüst olan yani özetle para işlerinden anlamayan birisini gördüğümüzde çok heyecanlıyoruz. (Ecevit parasal işleri başkalarına delege etmişti dediğim gibi) Halkı sevmenin ise bir anlamı yok. Son ekonomik krize bakın da ne demek istediğimi anlayın... 



Bu yazı 973 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2009 Cemaat ile TSK diyaloğa girmeli
    • 22 Aralık 2008 Erdoğan’ın kızının resmini görünce utandım
    • 11 Aralık 2008 Modernizmin ölümü ve anlamsızlık
    • 11 Kasım 2008 Fehmi Koru’nun yazısının şifreleri
    • 3 Kasım 2008 Acımasız düzen
    • 31 Ekim 2008 Medya Faşizmi nedir?
    • 28 Ekim 2008 THY’nin devrimci kararı
    • 24 Ekim 2008 Krizi fırsata çevirmek
    • 22 Ekim 2008 Kriz komplo olabilir mi?
    • 2 Ekim 2008 New York şehrinin kapanması
    • 16 Eylül 2008 Doğan’ın büyük kötülüğü
    • 17 Ağustos 2008 Medya da temizlenecek
    • 7 Ağustos 2008 Taşlar yerine böyle oturur
    • 27 Temmuz 2008 Faili meçhul hayatım
    • 17 Haziran 2008 Derin devlet gurusu
    • 23 Mayıs 2008 S-muhtıra
    • 1 Mart 2008 ABD’ye nanik yapılmaz
    • 29 Şubat 2008 Bölgenin ‘Büyük Abi’si
    • 9 Şubat 2008 Fakirlik ebedi oldu
    • 15 Ocak 2008 Enerji güvenliğinde stratejik ortaklık

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,293 µs