İlter Türkmen
0 0 0000
Bir enerji tartışması
DÜNYANIN bugünkü politik ve ekonomik denkleminde enerjinin oynadığı rol gittikçe artmaktadır. Üretici ülkeler ile tüketici ülkeler arasındaki çıkarların bağdaştırılması zaman zaman son derece çetin sorunlara yol açıyor. Petrol ve gaz fiyatlarının yükselmesi, bütün dünya ekonomisini etkiliyor.
Venezüella ve Bolivyada olduğu gibi petrol ve gaz kaynaklarına sahip ülkelerdeki iktidarların siyasi eğiliminin de gittikçe problem yaratmaya başladığını görüyoruz. Fiyat istikrarı ve ikmal garantisi anlamında enerji güvenliği artık uluslararası gündemin en öncelikli sorunlarından biri.
"Forum Istanbul"un geçen haftaki toplantısında "Enerjinin istikbali ve Türkiyenin enerji koridoru olarak rolü" panelinde işte bütün bu sorunlar oldukça kapsamlı bir şekilde ele alındı. Bu tartışma, aynı zamanda, Türkiyenin sorunları irdelenirken ideolojik yaklaşımlara ve kalıp fikirlere itibar edilmemesi gerektiğini gösterdi. Rakamlar ve gerçekler peşin hükümlere yer bırakmıyor.
* * *
Toplantıda Enerji Bakanı Hilmi Güler ve diğer panelistler, Türkiyenin enerji tablosunu ve bu tabloya dayanan uzun vadeli politikasını ortaya koydular. Türkiyenin bugün yıllık elektrik üretimi 162 milyar kilovatsaat (kvs) civarında. Potansiyeli 175-180 milyar kvs kadar. Yıllık tüketim artışı yüzde 6-7.
Türkiye halen elektrik üretiminde doğal gaza oldukça bağımlı hale gelmiş; fakat bu sayede bir elektrik krizi yaşamamış. Önümüzdeki yıllarda hidroelektrik ve kömür santrallarına, rüzgára, Türkiyenin zengin olduğu jeotermik enerjiye çok daha fazla ağırlık verilmesi planlanmış durumda. Ancak bütün bu kaynakların kullanılması dahi 2020 ve daha ileriki yıllarda ülkenin ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek.
Nükleer santrallara ihtiyaç bundan kaynaklanıyor. Nükleer dışındaki alternatif ya doğal gaza bağımlılığı artırmak veya geniş mikyasta kömür ithal etmek. Nükleer santrallar konusundaki korkulara gelince, teknolojinin şimdi varmış olduğu aşamada riskler çok azalmış.
Çernobil faciasını yaşayan Ukraynada bile yeni santrallar yapılıyor. Nükleer atıklar kuşkusuz ciddi bir sorun. Bununla beraber atıklar tekrar kullanılabileceğinden bunları talep edenler bile var. Nükleer santrallara sahip olmayan bir ülkenin nükleer teknolojiye hákim olamayacağı da inkár edilemez.
* * *
Enerji Bakanı, petrol ve gaz konusunda Türkiyenin sadece bir koridor teşkil etmekle yetinmeyeceğini, ayrıca bir enerji terminali olmak istediğini de vurguladı. Petrol açısından Ceyhan bunun tipik bir örneği. Ceyhan hem Baküden ve hem de Kerkükten gelen boru hatlarının terminal noktası. Samsun- Ceyhan boru hattı da gerçekleşirse bu terminalin önemi büsbütün artacak.
Gaza gelince, Mavi Akım yolu ile gelen Rus gazının da güneye kadar indirilmesi ve oradan bir boru hattıyla İsraile sevk edilmesi öngörülüyor. Bu son projenin rantablitesi tartışmalı; çünkü gazı sıvılaştırarak LPG olarak İsraile göndermek çok daha ucuza gelecek.
Gerek Mavi Akımdan gerek İrandan gelen gazın batı Avrupaya nakli için de bir tanesi inşa halinde iki boru hattı projesi mevcut. Biri Yunanistan üzerinden İtalyaya, Nabuko projesi diye adlandırılan ikincisi de Bulgaristan üzerinden Romanya ve Macaristana uzanacak.
* * *
Türkiye, dünya petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 70ine sahip Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu coğrafyasının komşusu. Bu potansiyeli rasyonel bir şekilde kullanmak yolunda çok önemli adımlar atmış bulunuyor.
Türkiyeye gerek siyasi, gerek ekonomik alanda atfedilen değer boşuna değil. İçteki politik çekişmelerle galiba lüzumsuz yere kendimizi karamsarlığa kaptırıyoruz.
Bu yazı 1,098 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2008
Fransa’nın dış politikası
-
13 Eylül 2008
Montrö Sözleşmesi
-
12 Ağustos 2008
Bölgemizdeki her krizde telaşa kapılmayalım
-
20 Ekim 2007
Sağduyu kazanıyor mu?
-
13 Ekim 2007
Ermeni karar tasarısı ve Kuzey Irak tezkeresi
-
11 Ağustos 2007
İyi gidiş tersine dönmesin
-
7 Ağustos 2007
Asya dengeleri
-
17 Şubat 2007
Küresel kaos ve Rusya
-
30 Eylül 2006
Başbakanın ABD Başkanı ile buluşması
-
26 Eylül 2006
Bir bardak suda fırtına
-
19 Eylül 2006
Tren kazası olur mu?
-
16 Eylül 2006
11 Eylül ve global terör
-
4 Eylül 2006
Duruluk
-
2 Eylül 2006
Hayırlısı ile
-
29 Ağustos 2006
Lübnan politikamız
-
26 Ağustos 2006
Nükleer kulübe yeni bir ülke daha mı katılıyor?
-
22 Ağustos 2006
Lübnan krizinden sonra Ortadoğu
-
19 Ağustos 2006
Lübnan konusundaki değerlendirmede çok dikkat edilmeli
-
15 Ağustos 2006
Gürültü zulmü
-
8 Ağustos 2006
İslam Konferansı Örgütü ve Türkiye
Yorumlar
+ Yorum Ekle