En Sıcak Konular

Avni Özgürel


Avni Özgürel
0 0 0000

Öncelikli tehdit, yakın tehlike



Başlığa aldığım tabirlerin çağrıştırdığı iki temel soruna kilitlenmiş olumsuzluk algılamasına sahibiz biz: Bölücülük, irtica... Bunlar tehdit, tehlike değil mi, elbette evet. Öncelikli değil mi? Şüphesiz. Ancak iki algı da hem mahiyet ve teşhis, hem çare diye baktığımızda büyük oranda siyasi irade dediğimiz karar mekanizmasının kontrol sınırları içinde kalır. Oysa insan dediğimizde tablo birden değişiyor. Mizaç, karakter, huy, itiyad, haz. Hangisi yasal denetim altına alınabilir?

Çocukluğum Ankara'nın Topraklık semtinde geçti. Gazeteciliğe de polis muhabiri olarak başladım. Nadiren kayda değer bir suçun işlendiği yerdi başkent. Bundan dolayıdır ki evimizin bulunduğu Topraklık'ta adını bir cinayetten alan durak var: Kesikbaş! Ortalıkta kopmuş bir kafa falan değil, boynundan aldığı yarayla öldürülmüş biri söz konusuydu. Öyle ender bir durumdu ki olay 'kesikbaş cinayeti' diye anıldı. Aynı tarihlerde İstanbul'da da biri 'Salacak Canavarı' adıyla ünlendi. Sandalına aldığı anne kıza tecavüze yeltenip öldürmüştü... Öylesine nadirattan vakalardı ki, bu olayların her biri üzerine bir değil birkaç kitap yazıldı. Bir de bugüne bakın. Geçen ay iki kafadar arkalarında her türlü izi bıraka bıraka, TV haber bültenlerindeki uyarılara rağmen, adeta polisin gözü önünde yedi kişiyi öldürdü ve bu basında ancak birkaç gün gündem oluşturdu. Uyuşturucu, psikopati, polisin hali, siyasi umursamazlık, eğitim, aile... Velhasıl ne ararsanız var olayda.
Ama sonuç: Unutulmaya terk edildi, gitti..

1980'de Türkiye'de uyuşturucu tehlikesi yoktu. Kullanma alışkanlığına dair ilk araştırma 1991'de yapıldı; sonuç binde 8'di. Aynı tarihlerde Avrupa'da, örneğin Hollanda'da oran yüzde 6'ydı. Bugünse öğrenim çağındaki genç kesim açısından, deyim yerindeyse Batı'yla aynı seviyeye geldik... Bizde de Avrupa'da da oran yüzde 20. Oran aynı ama sonuçlar bakımından tablo aynı değil. Eğitim ve gelir düzeyi yüksek Batı toplumlarının çözmeye çalıştığı sorunlarla bizim içinde kıvrandığımız gerçek çok farklı.

Çeyrek yüzyılda toplumsal yapısı altüst oldu Türkiye'nin. Ortalama eğitim süresinin dört yılı bulmadığı, fert başına milli gelirin 4 bin dolar seviyesinde olduğu, iç göçün davet ettiği sorunları bütün ihtimalleriyle ve en derin haliyle yaşayan, moral değerlerinin tamamı aşındırılmış bir ülke Türkiye. 5 bine yakın üniversite öğrencisini kapsayan ve geçtiğimiz hafta sonuçları açıklanan geniş çaplı bir araştırmada gençlerin çoğunun şiddete ne denli eğilimli olduğu gözler önüne seriliyordu. Avrupa'da eğitilmiş insanın önüne konulan seçeneklerle kıyasladığınızda geleceğe baktığında kendisi için olumlu en ufak bir umut işareti görmeyen gençten ne beklenebilir? Hangi kanun suça engel olur, hangi zaptiye tedbiriyle neyi ve ne kadar ayakta tutabilirsiniz... Hırsızı önlesin diye koyduğunuz polis çalmaya başlar sonunda; teröre, şiddete mani olmasını beklediğiniz güvenlik elemanı çete kurar; toplumu ayakta tutacağını umduğunuz din adamları, öğretmenler, ilim adamları, sanatçılar raydan çıkar; reyting-tiraj kaygısıyla basın, para kaygısıyla aileler ve nihayet seçtiğiniz yöneticiler dahil olur koroya. Gazetelerin üçüncü sayfalarına bakın, TV'lerin kadınlara dönük diye yaptıkları programları izleyin Batılıların hedonizm dediği sadece maddi/ fiziksel haz için yaşamanın bütün işaretlerini göreceksiniz...

Milli, dini, insani değerlerin seremonik gösteriden öte anlam taşımadığı bir fotoğraf karşımızdaki. Çare yok, günün birinde gerçek yüzümüze en çıplak ve can yakıcı haliyle çarpacak. Ne üzerini havai fişek gösterisi, çelenk, resepsiyon, nutuk, minare, başörtüsü, sakal, sarık, şalvarla örtmek; ne ara ara sağından solundan fışkırıp çöp tenekesi gibi önümüze boşaldığında burnumuzu tıkayıp uzaklaşmak kurtarmayacak. Eninde sonunda yüz yüze geleceğiz hakiki çehremizle. Olacak bu; çünkü böyle gitmez.



Bu yazı 860 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Mart 2009 Kim faşist?
    • 27 Haziran 2007 Din, diyanet aleyhtarlığı kime yarar?
    • 1 Kasım 2006 Öncelikli tehdit, yakın tehlike
    • 31 Mayıs 2006 Krizle beslenmek
    • 4 Mayıs 2006 test 6
    • 4 Mayıs 2006 test 5
    • 4 Mayıs 2006 test 4
    • 4 Mayıs 2006 test 3
    • 4 Mayıs 2006 test2
    • 4 Mayıs 2006 test için eklenen başlık 1
    • 3 Mayıs 2006 Erdoğan, Çankaya ve Demirel

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,410 µs