En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Sonunda bunu da gördük...



Haber şu: YÖK, yeni kurulan 15 üniversitenin rektörünü belirlemek için, adayları 1-3 Kasım tarihleri arasında mülakata alacak.

Her üniversitede 6 aday bulunuyor.

Demek ki YÖK jürisi, 90 ‘talihli’ (ya da meşrebinize göre ‘talihsiz’) başvuru sahibini karşısına alıp soracak: ‘Niçin rektör olmak istiyorsunuz? Gerekçeniz nedir? Rektör olduğunuzda kamu düzenini korumak için ne yapacaksınız?’

Hani, ‘24 saatte Selanik’ten girer Atina’dan çıkarız’ diyen ‘Türk- Yunan Barış Ödülü’ sahibi değerli rektörlerimizden biri, ‘Kamu düzenini korumak adına gerekirse bilimsel çalışmalardan taviz verilebilir’ buyurmuştu ya... Üniversitelerimizin bir de (yazılı olmayan) ‘asayişi temin’ görevleri bulunuyor.

Bu durumda Teziç ve jürisinin en beğendiği 15 öğretim üyesi ‘rektör’ olarak atanacak.

İyi olacak!

Peki benim güzel YÖK Başkanım, sen değil miydin, ‘Yurtdışına gönderilecek öğrencileri belirleme hakkı YÖK’e ait olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı jürisi de nereden çıktı?’ diyen?

Sonra da işi tehdide dökmüştün: ‘Bu durumda söz konusu öğrencilere üniversitelerimizde görev verilmesi akademik özerklik açısından mümkün olmayacaktır...’

Peki bu ‘YÖK jürisi’ nereden çıktı?

Burs sağlayan meşru kuruluşun jüri oluşturma yetkisi olmayacak, icraatleri itibariyle ‘hukuken’ tartışmalı konuma düşen YÖK bol keseden jüri oluşturacak.

Nereden bu bolluk?

Daha önce de yazmıştım (‘Bu çağdaş kurumun bir benzeri dünyanın neresinde var?’ başlıklı yazıya bakınız), yeni kurulan 15 üniversiteye rektör atama konusu, iki tarafın da gayretleriyle ‘rejim meselesi’ haline dönüşmüş, aradan fırlayan YÖK’ün son dakika müdahalesiyle (daha doğrusu ‘son dakika golü’yle) iş daha da içinden çıkılmaz hale gelmişti.

Şöyle olmuştu:

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, anayasayı, yasaları, Cumhurbaşkanı’nı, ilgili bakanlığı, hükümetin ‘hükümet etme’ ve parlamentonun ‘yasa çıkarma’ yetkisini bir kenara itmiş, yeni kurulan 15 üniversiteye kafasına göre (geçici) rektör ataması yapmıştı.

Bunun adını da ‘tedviren atama’ koymuştu.

Daha doğrusu, kendisine ait olup olmadığı tartışmalı bir yetkiyi kullanıp, ‘asil’ nitelikleri taşımayan, ‘vekaleten’ atamaya da uygun görülmeyen 15 kişiyi, geleceğin kadrosunu kurmak üzere yeni kurulan üniversitelerin başına getirmişti.

Tedviren atanan (bir merkez tarafından görevlendirilen) kişiler, hiçbir zaman, hiçbir şeraitte ‘asil’ ve ‘vekil’ sayılmazlar, çünkü bu niteliklere hak kazanmamışlardır, çünkü a priori olarak (ya da meşrebinize göre ‘zımnen’) yetersizdirler...

İş görülsün, yönetimde boşluk doğmasın diye bulunmuş, ancak zaruret halinde kullanılan bir yöntemdir bu; dolayısıyla hafif tertip ‘antidemokratik’tir.

Öte yandan, nazik bir uygulama da değildi.

Hem Cumhurbaşkanı, hem hükümet, hem parlamento by-pass edilmişti.

Bu durum iki türlü düzeltilebilirdi:

Birincisi, yeni bir kanuni düzenleme yapılır, böylece yasa tanımaz YÖK’ün keyfi tasarrufları kısıtlanmış olurdu.

İkincisi, Cumhurbaşkanı müdahale eder, ‘atama yetkisi’ elinden alındığı için konuyu Danıştay’a götürürdü. Danıştay’dan, Cumhurbaşkanı’nın haklarını iade edecek bir karar çıkacağı için, YÖK’ün kararı otomatikman ‘iptal’ hükmünde sayılırdı.

İkisi de olmadı.

Şimdi, ‘tedviren atamadan mülakatla atamaya’ gibi, daha tuhaf bir durumla karşı karşıyayız ki, Allah sonumuzu hayretsin!



Bu yazı 768 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,223 µs