En Sıcak Konular

Taha Kıvanç


Taha Kıvanç
0 0 0000

Doludizgin



Evet, 'mart sendromu' deyiminin mucidi benim, ama bu icadımdan ve beklentimin gelişmelerle doğrulanmasından hiç memnun değilim. "Senin 'mart' amma uzun sürüyor" diyenlere buradan duyururum: Benim 'sendromlu' mart birkaç ay daha hız kesmeden sürecek...

Bu tür öngörüler iki sebeple yapılır. İlki, sanırım sizin de aklınıza hemen gelmiştir, 'uyarı amaçlı' yapılır öngörüler; "Soba sıcak, ellersen yanarsın" türü bir yanlışlıktan uzak tutma uyarısı... İkinci ise, korkutma amaçlıdır; "Bu kış komünizm gelecek" dersiniz ve "Aman ha, kızıllar geleceğine, her denileni yapalım" tepkisini almayı beklersiniz...

'Mart sendromu' deyimini daha ocak ayında ortaya atarken aklımda yalnızca 'uyarı' fikri vardı. Uyarımın özeti şuydu: "Birileri iktidarınızı başınıza geçirmek için hazırlık yapıyor; istedikleri tek bir şey var: Cumhurbaşkanını bu Meclis'in seçmesini engellemek... Bunu ancak erken seçimi zorlayarak gerçekleştirebilirler. Erken seçimi zorlamanın en kestirme yolu da, yaygaralı bir ortamda hükümeti kötü duruma düşürmektir. Mart ayında başlayacak yaygaraya hazır olun..."

Beklediğim oldu, mart geldi yaygaralar başladı. Ak Parti erken seçime direndikçe yaygaranın dozu da artıyor.

Şaşırmadım mı beklentimin gerçekleşmesine? Şaşırdım: Uyarımın dikkate alınacağını ve olacakları durdurma amaçlı tedbirler alınacağını sanıyordum da ondan... "Mart sendromu" deyimiyle, "Bir şeyler yapın da, tuzakları boşa çıkartın" temennisini dillendiriyordum aslında. Başından geçmişte hayli olaylar geçmiş Ak Parti kadrosunun, "Gel beni nalla" türü bir teslimiyetçiliğe kendini kaptırması? Hiç beklemediğim şey buydu...

İnsan aynı hatayı kaç kez tekrarlar? Yılanın aynı yerden kaç defa sokmasına izin verilir? Amerikalılar, "Beni bir kere aldatırsan, ayıp sana; beni birden fazla aldatırsan, ayıp bana" derler... Şimdi yaşadığımız olayda, sorumluluk taşıyanların payına da benzer bir tavır düşüyor... Bu kadar çok yanılgı, bunu gerektiriyor çünkü...

Geçenlerde bir yerde "Ali Kalkancı, Emire, Fadime ve Aczimendiler eksik" dediğimde, etraftaki dostlar, "Onlar da var" deyip şimdilerde yaşananlarla geçmişin kahramanları arasında benzerlikler kurdular. Biri, "Geçenlerde, Fatih'te, elindeki asasıyla bir Aczimendi gördüm" de dedi... İçinden, "Arkadaş, nereden çıktın?" diye adamı sorgulamak geçmiş...

Daha sinsi olaylar yaşanıyor bugünlerde. Bir gazeteye bomba atılması olayı sözgelimi... Bombalanan gazetede kötü bir karikatür yayımlandığında "Eyvah" dediğimi hatırlıyorum. Yayımdan hemen sonra "Daha ne kadar tahammül edeceksiniz?" türü kışkırtıcı mesajlar yağmaya başlamıştı. Ardından, televizyonlarda bazılarını rahatsız eden bir reklâm kampanyasına girişmiş aynı gazete; o günlerde de "Ne duruyorsunuz?" mesajlarına mâruz bırakıldım... Bizlerden bir tepki gelmedi, ama bu sessizlik iyi saatte olsunları durdurmadı yine de; bombalar bunun göstergesi...

Bazıları, Kürşat Tüzmen'in bir iş kadınıyla yakınlığının büyütülmesini şablona uyduramıyorlar... Bakanlara hediye edilen taylar, TOBB tarafından makama sunulan son model otomobil, karısına el kaldıran milletvekili... Bunlar tamam da, Ak Parti'nin en liberallerinden Kürşat Tüzmen ateş hattında, bu neden? Kürşat Bey'in kendisi de, sebebini anlayamadığı için olacak, hakkında olumsuz yayın yapan gazetelerdeki tanıdıklarına telefon açıp "Beni yemek isteyen dincilere malzeme sağlamayın" ricasında bulunuyormuş...

Oysa kendisini yemek isteyenler partisindeki 'dinciler' değil, telefon açıp veya açılışlarına katılıp kendisini sempatik göstermek istediği medya... Sebebi de basit: Kampanyanın erken seçimle sonuçlanması için Ak Parti'nin kamuoyu nezdinde 'Refah Partisi'ne dönüştürülmesi gerekiyor; bu da, en kestirmeden, AKP içindeki 'liberal unsurların tasfiyesi' ile sağlanabilir. Kürşat Tüzmen'le uğraşılması bu yüzden...

En büyük endişem ne biliyor musunuz? Yaygaraların sonuç alması ve AK Parti'nin baskılara daha fazla dayanamayıp en olmayacak zamanda 'erken seçim' ilân etmesi... Şimdiki yayınlar ne, esas yaygarayı o zaman seyredin siz... Geçmişte eylemleri hepimizin midesini bulandırmış kanlı örgütlerin hortlatılması bile söz konusu olacaktır. 'Domuz ipiyle infaz' türü görüntülere bile hazırlayın kendinizi...

İcadım olan 'mart sendromu' deyimini yılın ilk ayından itibaren gündeme taşımamın amacını 'korkutma' değil de 'uyarı' olarak belirttim, değil mi? Ancak, 'uyarı' bir süre sonra öyle bir hal alır ki, 'korkutma' amacına hizmet etmeye başlar. O yolda doludizgin seyrediyoruz şu sıralarda.

Bindik bir alâmete... Hakkımızda hayırlı neyse o olsun...

Bu yazı 865 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 17 Eylül 2012 Hem okudum, hem de yazdım
    • 4 Eylül 2012 CIA başkanı neden geldi?
    • 16 Temmuz 2012 Vicdanım buna da elvermiyor
    • 2 Temmuz 2012 Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
    • 21 Mayıs 2012 Bir geziden ilk notlar
    • 15 Mayıs 2012 ‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
    • 16 Nisan 2012 Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
    • 23 Mart 2012 Ben demedim, o dedi
    • 13 Mart 2012 Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
    • 9 Mart 2012 TR325 kodadlı becerikli uzman...
    • 20 Şubat 2012 ‘Operasyon’ diye ben buna derim
    • 30 Ocak 2012 Davos’ta Türkiye dersi
    • 27 Aralık 2011 Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
    • 12 Aralık 2011 Ak Parti üzerine hesaplar
    • 9 Aralık 2011 Gül vetoya ne zaman karar verdi?
    • 14 Kasım 2011 Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
    • 24 Ekim 2011 Kaddafi’nin son demleri...
    • 3 Ekim 2011 Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
    • 29 Ağustos 2011 Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
    • 26 Ağustos 2011 Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,856 µs