En Sıcak Konular

Ismet Berkan


Ismet Berkan
0 0 0000

Demokrasiden vazgeçmek irticadır



İletişim çağının, iletişim araçlarının ve modern hayatın sonuçlarından biri de, zaman zaman algı ile gerçek arasında derin farkların oluşması. Pek çok konuda algıladıklarımızla gerçekler arasında ciddi farklar olabiliyor. Özellikle siyasi mücadele alanında algı ile gerçek pek az kez aynı şey oluyor.
İşte Türkiye yeniden 'irtica' kod adıyla anılan malum siyasi tartışmanın içine girdi. Türkiye'de azımsanmayacak genişlikte bir kesim, 'irtica' diye adlandırılan ve yine o kesim tarafından Türkiye Cumhuriyeti'ni bir 'din devletine' dönüştüreceğinden kuşku duyulmayan siyasi akımın güncel, yakın ve açık bir tehlike olduğuna inanıyor.
Bu inancın gerçek temelleri olup olmadığını tartışmak bilmiyorum ne kadar anlamlı. Çünkü 'algı' bu ve özellikle o kesimler için 'algılanan şey gerçek.'
Tabii, oylarını bundan böyle sadece seçmenleri 'İrtica geliyor' diye korkutarak arttırabileceğini düşünen ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nin dört yıldır bu 'algı'yı pompalamak için elinden geleni yaptığını, bu arada iktidarda bulunan eski İslamcıların partisi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin de sık sık CHP'nin değirmenine su taşımaktan geri kalmadığını unutmamak gerek.
Ancak son dönemde yeni gelişme, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Cumhurbaşkanı'nın da 'irtica tehlikesi'ne dikkat çeken konuşmaları oldu. Bu konuşmalar, itiraf etmek gerekir ki, ana muhalefetin dört yıldır başaramadığı şeyi birkaç günde başardı, 'irtica' tartışmasını gündemin üst sıralarına taşıdı.
Bu memlekette herhangi bir siyasi tartışmaya TSK da katıldığı zaman akla hemen askeri darbe ihtimali gelir. Bu ihtimal yakın mı, uzak mı onu tartışmaya şimdilik girmeyeceğim, sadece 'irtica ile mücadele' adına demokrasinin 28 Şubat döneminde olduğu gibi kısmen veya 12 Eylül'de olduğu gibi tamamen askıya alınmasının Türkiye için her bakımdan gerileme (biliyorsunuz, 'irtica'nın kelime anlamı da bu) olacağını söylemekle yetineceğim.
Eğer 'irtica' gerçekten yükseliyorsa bile, dincilikle mücadelenin yolunun demokrasimizin sakatlıklarını ve eksiklerini gidermekten geçtiğini söylememe izin verin.
Ne gibi eksiklerden ve sakatlıklardan söz ettiğimi anlatmaya çalışayım:
Demokrasi, sadece seçmenlerin seçim döneminden seçim dönemine gidip oy kullanması değildir. Demokrasi, seçmenlerin seçim anındaki tercihlerinin her gün değişebileceğini kabul etmenin rejimidir.
İşte böyle bir kabul olduğu zaman, seçim sonunda güç elde edenlerin ve o gücü kullananların yine demokratik yollarla DENETLENMESİ ve DENGELENMESİ gerekir.
Dünyanın işleyen demokrasilerinde denetleme işini parlamentolar ve basın, dengeleme işini ise yargı organları, parlamentolar ve sivil toplum yapar.
Bizim demokrasimizin eksik ve sakat tarafı tam da bu denetleme ve dengeleme mekanizmasındadır.
Parlamentomuz bu denetimi yapamaz, çünkü hükümet parlamento çoğunluğuna da sahiptir, yani denetimi baştan imkânsız kılar. Medyanın denetimi bir yere kadardır, 'bilgi edinme özgürlüğü'ne rağmen aslında hükümetler çok ama çok az bilgi verirler.
Dengeleme işini yapması beklenen yargı bu işlevi bir ölçüde yerine getirir ama esas görev sanki Cumhurbaşkanınındır. Cumhurbaşkanının demokratik meşruiyeti ise son derece tartışmalı. Örneğin bugünkü Cumhurbaşkanı'nı, seçmenin siyasi haritadan tamamen sildiği bir önceki parlamentonun partileri seçti. Bir sonrakini de artık son aylarını yaşamakta olan bugünkü parlamento seçecek, yedi yıllığına!
Bizde dengeleme görevini yapan bir başka kurum da TSK. Bu görevi Anayasa'dan değil ama kendi iç hizmet kanunundan aldığını söylüyor TSK. Onun demokratik meşruiyeti de elbette tartışmalı, ama TSK anketlerde 'en güvenilen kurum' olduğunu söyleyerek bu meşruiyeti sağlamaya çalışıyor.
Sivil toplumun ülkemizde yeterince gelişmemiş olması da tesadüf değil. Hem 12 Eylül dönemi ve onun yasaları sivil toplumu yok etti, hem de 12 Eylül sonrasının demokratik hükümetleri bu kurumun gelişmemesi için ellerinden geleni yaptı.
* * *
Kısacası, bizim sorunumuz demokrasimizin eksik ve sakat tarafları. Bunları gidermediğimiz sürece daha çok 'irtica' tartışmaları yaşarız.



Bu yazı 905 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Temmuz 2012 ‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
    • 10 Mart 2012 Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
    • 25 Haziran 2011 PKK dağdan nasıl iner
    • 26 Şubat 2011 1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
    • 26 Aralık 2010 Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
    • 2 Kasım 2010 PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
    • 31 Ekim 2010 ‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
    • 27 Temmuz 2010 Askeri vesayetin hukuki altyapısı
    • 24 Temmuz 2010 Enerji stratejimiz var mı?
    • 21 Temmuz 2010 Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
    • 14 Temmuz 2010 İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
    • 7 Temmuz 2010 Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
    • 5 Temmuz 2010 Dindar solcular
    • 3 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
    • 26 Haziran 2010 Hep aynı denklemin içine sıkışmak
    • 24 Haziran 2010 Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
    • 13 Haziran 2010 Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
    • 6 Haziran 2010 Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
    • 24 Mayıs 2010 Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
    • 4 Mayıs 2010 Eski defterleri açmak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,981 µs