Yahya Bostan
0 0 0000
Siyaset, Oğul Özalda başarılı olabilir mi?
Seçmen ve miras
3 Kasım 2002 seçimleri öncesi, İstanbuldan milletvekili adayı olan bir kadın dikkatimi çekmişti. Haberleri izlerken, kadının, elinde Biri Bizi Gözetliyor evinin birincisi, oğlu Kaanın fotoğraflarını seçmenlerine gösterdiğini görmüştüm. Bu çocuğu ben yetiştirdim, onun dürüst, ahlaklı ve çağdaş ilkelerini ben temsil ediyorum diyerek oy istemesi ise bir hayli garibime gitmişti doğrusu. Bu olayın bana bir o kadar da gülünç geldiğini eklemeliyim.
Kadıncağız, Türk toplumunun siyasi zekâsını anlamamıştı anlaşılan. O, Türk televizyon izleyicisinin oğluna gösterdiği teveccühe aldandı. Hâlbuki Türk televizyon izleyicisinin hesabı başkaydı. O, televizyon kahramanının yüzünü bir dakikacık olsun görebilmek için kuyruğa girerek sanalı reel hayatın önemli bir parçası haline getirebilirdi. Fakat aynı zamanda, iş sandık önünde pragmatizme geldiğinde, sanal ile reel arasındaki ince çizgiyi ayırt edebilir, bu ince çizgiyi göremeyenleri de hayal kırıklığına uğratabilirdi.
Nitekim öyle oldu. Seçim zamanlarında seçmen hüviyetine bürünen Türk televizyon izleyicisi, sanal ile reel arasındaki ince çizgiyi ayırt edemeyen kadıncağızı hayal kırıklığına uğrattı. Seçimde, toplum nezdinde itibar kazandığını düşündüğü oğlunun mirasını yiyeceğini hesap eden ve seçim stratejisini bu mirasa göre kuran kadın, sandıktan eli boş döndü.
Özalın neliği
Elbette yapılacak bir karşılaştırma çok hatalı olur. Fakat ne yalan söyleyeyim, Ahmet Özalın, üzerinde babasının fotoğrafı bulunan tişörtüyle basında çıkan fotoğrafının altında, Ahmet Özal siyasete giriyor resim altı yazısını görünce, aklıma, oğlunun resmiyle oy toplamaya çalışan kadın geldi. Sonra kendime Saçmalama deyip, o kadın figürünü gözlerimin önünden kovaladım.
Zira Ahmet Özal, sekizinci Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özalın oğlu. Aile üyesi olarak Başbakanlık konutundan Çankaya Köşküne kadar devletin zirve mekânlarında bulunmuş bir kişi. Fakat kendisini siyasetle değil de basın yoluyla tanımışlığımız var. Zira Özal ailesi öylesine toplumla iç içeydi ki, kız kardeşi Zeynep Özaldan, validesi Semra Hanıma kadar aile sırlarını en ince ayrıntısına kadar biliyorduk. Semra Hanım biraz ketum, Zeynep Özal ise ailenin haşarı kızıydı. Kitap yazdı, Ünlüler Çiftliğine katıldı, ekranlarda süt sağdı. Ahmet Özal ise medya patronu kimliğiyle ön plana çıktı. Fakat pek başarılı olamadı. Sahibi olduğu Kanal 6yı devretti, ortağı olduğu Stardan ise Cem Uzanın zoruyla çıkarıldı.
Baba mirası
Medyanın kirli dünyasında dikiş tutturamayan Ahmet Özal (bundan sonra Özal olarak geçecek) şimdi siyasete atılıyor. Verdiği demeçlerden anlaşılan, Özal babasının mirasına güveniyor. Babasının Türkiyede ciddi bir mirası ve meşruiyeti olduğu kesin. Özellikle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin toplumdan uzak duruşunun, son günlerde eski Cumhurbaşkanları, özellikle de Özal ile karşılaştırmalara yol açtığı da malum. Başka bir deyişle, Özal çıkış noktası ve zamanlamasıyla doğru bir strateji kurmuş gibi gözüküyor. Merhum Cumhurbaşkanının özlemle anıldığı bir dönemde, seçim tartışmaları yaşanırken, iktidara alternatif bulunamıyor. Tam da bu noktada, Özalın, babasının mirasına sahip çıkarak siyasete göz kırpması anlamlı.
Kumaş uygun mu?
Strateji ve kurgu doğru, fakat kumaş uymuyor. Özalın verdiği imaj, Türkiyenin geleceğini devralacak bir siyaset adamından ziyade, okuluna öğrenci bekleyen tonton bir kolej sahibi niteliğinde. Özal, babasının mirasından faydalanmayı düşünse de, tavrı ve vurguları siyasete elverişli değil. Medyanın kirli dünyasında kendisine yer bulamamış bir kişinin, siyaset sahnesinin kurtlar sofrası olarak nitelenebilecek dünyasında nasıl başarılı olabileceği zaten soru işareti.
Az önce, zaman ve konjonktür açısından babanın mirasına sahip çıkma stratejisinin doğru olduğunu söylemiştim. Fakat elbette bu stratejinin olumsuz bir tarafı da var. O da, babasının mirasına sahip çıkan Özaldan, toplumun, babasının sahip olduğu özellikleri bekleyecek olması. Fakat ne yazık ki oğul Özalda, babanın sahip olduğu ışık, karizma ve siyasi deha yok. Baba Özal, kişisel özellikleri sayesinde başarılı olmuştu. Fakat oğul Özalın başarılı olabilmek için, çok ciddi bir kadroya ihtiyacı olacak.
İçeriye genel, dışarıya ince mesaj
Özalın siyasete adım atarken içeriye ve dışarıya verdiği mesajlar ise bir hayli dikkat çekici. Özal, Türkiyenin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olduğunu söylüyor ve babasının çözümlerini bildiği için, siyasete girmeye karar verdiğini ekliyor. Siyasete girmek için ise ANAPı tercih etmiyor. O da babası gibi parti kurmayı planlıyor. Seçmenin kalbini kazanmak için ise verdiği sözler açık. IMFyi Türkiyeden çıkarmaktan, başörtüsü sorununu çözmekten bahsediyor. Bunlar içeriye verilen mesajlar. Bir mesaj da dışarıya veriliyor ki bu gözden kaçmasın. Özal, babasının öldürüldüğünü söylüyor. Cinayetin azmettiricisi olarak da Rusyayı (Sovyetler) gösteriyor. Büyük Ortadoğu Projesi ve Irak müdahalesi ile ABD ile problem yaşamaya başlayan Türkiyenin, alternatif eksen olarak kuzeyinde duran Rusyanın hedef olarak gösterilmesi bana biraz manidar geldi.
Kimi zaman ABDden, Rusya ile gelişen ilişkiler yüzünden sert tepkiler geldiği biliniyor. ABDnin politikalarından sadece hükümet değil, devletin kendisi de rahatsız. Bazı paşaların, Rusya-İran-Türkiye ekseninden bahsettiğini, Kuzey Irak konusunda İran ile iki ülke Valilikleri arasında açık telefon hattı kurulmasına kadar varan bir yakınlaşmanın yaşandığını unutmamalı. Özalın bu çıkışı, dünya yeniden bölünüp, eksenler belirlenirken, iktidar olduğu takdirde tercihinin neresi olacağı mesajını içeriyor.
Bu yazı 1,184 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
31 Temmuz 2008
‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
-
28 Temmuz 2008
Baykal’ın göremediği…
-
10 Kasım 2007
Baykal’ın danışmanı kim?
-
6 Kasım 2007
İtiraf edelim: İşte Oval Ofis’ten çıkan sonuç!
-
31 Ekim 2007
Türkiye’nin Brzezinski’si var mı?
-
26 Ekim 2007
Ne intikamı? ABD bizden intikam almıyor!
-
24 Ekim 2007
Artık farkındayız: Bu provokasyona dur deyin!
-
23 Ekim 2007
O sekiz askere ne oldu?
-
21 Ekim 2007
Son saldırı: PKK neden bu kadar rahat?
-
18 Ekim 2007
Bu filmi çok gördük: Oyunun farkında mısınız?
-
15 Ekim 2007
Tuzak: Tasarı çekilirse ne olacak?
-
11 Ekim 2007
“27 sersem Amerikalı…”
-
10 Ekim 2007
Bakmayın, Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!
-
8 Ekim 2007
Saldırının üçüncü boyut okuması
-
5 Ekim 2007
Referandum karmaşası: Bu güne nasıl geldik?
-
28 Eylül 2007
Malezya bitti: Şimdi hasar tespit zamanı!
-
17 Eylül 2007
Kendinizi koruyun: İran bitti, Malezya geliyor!
-
8 Eylül 2007
Stratejik analiz: Hükümet değil devlet politikası!
-
30 Ağustos 2007
Artık kolları sıvama zamanı!
-
23 Ağustos 2007
Kulisleri hareketlendiren ziyaretin perde arkası!
Yorumlar
+ Yorum Ekle