Alev Alatlı
0 0 0000
Nepotizm ya da Vatan yahut dokuzlar
Hadi Uluenginin Hadi bakalım, tükürdüğünüzü yalamak dürüstlüğünü gösterebilecek misiniz şeklindeki meydan okumasından olmasa, Fransanın Ermeni soykırımını inkârına ceza öngören yasa tasarısını, üzerinde konuşmaya bile değmeyecek kadar aşağılık bir diğer girişim olarak kaydedip, geçmeye hazırdım.
Ammaa, Paristeki yobaz girişim durdurulabilirse, bu, büyük ölçüde /...etkinliği en yüksek olan.../ Dokuzların Fransa kamuoyuna, vicdanına ve aklına yaptığı çağrıyla gerçekleşmiş olacak ki, yan cebinize atın! üstenciliği, birkaç numara büyük geldi! Evet, siz siz olun ve yatıp kalkıp şu vatan hainlerine (!) dua edin! telkini ise, kendini beğenmişliğin değilse, kayırmacılığın (nepotizm) ve obskürantizmin (kelimeyi üstünü örtme, muğlaklaştırma anlamında kullanıyorum) ders kitabı örneği!
Hürriyetteki köşesini okumayanlar için açıklamak zorundayım; siyasi tarihimizin geleneksel eğilimine uyarak Dokuzlar diye cismanileştirdiği ve daha geçen sonbahar linçe kalkıştığımızı iddia ettiği grup, Murat Belge, Halil Berktay, Elif Şafak, Hrant Dink, Müge Göçek, Ahmet İnsel, Etyen Mahçupyan, Baskın Oran ve Ragıp Zarakolundan müteşekkilmiş. Bu insanlardan iftiralarımız için özür dileyecekmişiz, çünkü Liberation gazetesinde Fransız ve Ermeni kamuoyuna yönelik olarak bir açık çağrı yayınlamışlar, ...çıkarcı milletvekilleri tarafından sunulan... kanunun (!) reddedilmesini istemişler.. Gerekçeleri de ...tarihi özgür platformlarda sorgulamak hakkını savunmak istemeleriymiş. Dahası, Dokuzlar, dün ...ne söyledilerse, milim şaşmadan, Liberation gazetesinin sayfalarında aynı şeyi söylüyorlar! Yani, tabii ki, 1915 tragedyası da dahil özgür biçimde tartışılması gereken tarihin ister Türkiyede ister Fransada olsun kanunî ve resmi prangaya vurulmasını reddediyorlar. Mış.
Kimin köyünü kimden soruyorlar...
Onca ses getiren Aydınlar Dilekçesinde İbrahim Tatlısesin imzasının da olduğunu düşününce, grubu oluşturan kişilerin ne denli su geçirmez bir ittifak içinde olduklarını dışarıdan anlamak mümkün değil. Yazar nitelemesinden öte, doğrusu, ortak bilim kariyerleri olduğunu söylemek de mümkün değil. Bildiğim kadarıyla aralarında Berktaydan başka tescilli tarihçi de yok. Buna karşın, bu isimleri, bir yıl kadar önce tam da bu aylarda Boğaziçi Üniversitesinde muhalif düşünceleri dışlayarak toplamaya kalkıştıkları İmparatorluğun Çöküşünde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi isimli konferansla birlikte anıyoruz. O günlerde, bugün de Liberation deklarasyonunun başını çektikleri anlaşılan, Belge-Berktaya ilâveten Deringil üçlüsü ve yandaşları, Ermeni soykırımının bir vakıa olduğu hükmüyle yola çıkmışlar; gerçeğe bilimsel yöntemle ulaşmak gibi niyetleri olmadığını, konferansı, bilimsel verilere kapatmak suretiyle ilân etmişlerdi. Yani, İlber Ortaylı, Halil İnalcık, Yusuf Halaçoğlu gibi muhalif tarihçileri konferansa almayarak, kendi ussal tasarımlarımlarını köstekleyecek sesleri susturarak, Paristeki yobaz girişimin İstanbul çeşitlemesini sergilemişlerdi!
Hal buyken, kimin köyünü, kimden soruyoruz?!
Uluengin, aynı grubun nasıl olup da ...bugün vatan uğruna hemen tavır aldıklarını, Fransadaki yobaz işgüzarlığa karşı öncü bayrağı niçin onların kaldırdıklarını soruyor. Cevap istemeyen bu sorunun günah affettirmek, cep doldurmak, gerçeği görmek vb. olası cevaplarını bir çırpıda rezilâne diye nitelendirip, bertaraf ettikten sonra yine akılalmaz bir üstencilikle ...buna bütün dünya dillerinde entelektüel n-a-m-u-s deniliyor! demekten çekinmiyor!
Şundan daha bir yıl önce İmparatorluğun Çöküşünde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi konferansını ezberi bozabilecek verilere kapatanların entelektüel n-a-m-u-sundan söz edebilmek, dahası kendilerine dua etmemizi önerecek kadar cüretkâr olabilmesi için, insanın müthiş bir politikacı, daha da doğrusu, stratejist olması gerektiğini düşünmeden edemiyorum!
Batılılaştırmacı entelektüeller...
Bunu söyledikten sonra, bir diğer ihtimalin olduğunu ve aslında benim bu ihtimali daha çok benimsediğimi de söylemek isterim: Nepotizm. Yani, yandaşlarını, aileden olanları kayırma. Nasıl bir aile diye soracaksanız, Uluengin, Belge, Oran, Berktay, Zarakolu isimlerinin ve çevrelerinin geçmişlerine şöyle bir bakın. Nasıl bir tarihi dönüşümünden nemalandıklarını göreceksiniz. Nasıl bir tarihi dönüşüm ve sen-ben-bizim oğlandan oluşan Batılılaştırmacı-entelektüeller kulübü. Türkiyede ve dışarıdaki şık üniversitelerden mezun, 80 sonrası gelişmelerden memnun, AB özgürlükleriyle esrik, sosyalist ve Marksist kimliklerinin son artıklarından da kurtulmaya, kendilerini küresel ekonomik düzene eklemlemeye duranlar. Bu tür imkânlardan yararlananlar Batılı meslektaşlarına kendilerini ceberrut hükümetlerin baskısı altında yaşayakalmayı nasılsa başaran, sertlik-yanlısı statükocuların hışmına göğüs geren ilerici liberaller, Batı muhipleri /ve düzen/ muhalifleri olarak tanıtmakla yükümlü hissederler. Ortaylıya ya da İnalcıka ters bakmak zorundadırlar.
Neticeyi kelâm, hissettiğim odur ki, söz konusu grubun Fransadaki yobaz işgüzarlığa karşı öncü bayrağı kaldırma gösterileri, Uluenginin inandırmaya çalıştığı gibi ...vatan uğruna tavır almak dürtüsünden değil, yıllar yılı idealize ettikleri, hümanizmden adalete, sanattan edebiyata kadar yere göğe koyamadıkları Avrupa putuna gölge düşürmemek çabasından kaynaklanan, nahif bir gösteriden ibarettir. Bilinçli ya da bilinçsiz, bir biz Avrupa muhipleri olarak, sizin bu tavrınızdan zarar görürürüz uyarısı. Öyle ya, Sana katılmıyorum; ama fikrini söyleyebilmen için canımı veririm mealinde konuşan Voltaire Fransasının maskesinin düşmesi hiçbir Avrupa muhibine yaramayacağı gibi, yaklaşan post modern faşizmin ayak seslerine de bir yere kadar kulak tıkanabilir. Yine de Liberation gazetesine ödenen varsa bir meblağ, boşa gitmediğini ummak isterim.
Bu yazı 1,173 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
12 Mayıs 2006
Nepotizm ya da Vatan yahut dokuzlar
Yorumlar
+ Yorum Ekle