Türkiye aş ve iş sorununu çözmek zorunda. Türkiye'nin kendi insanını insan gibi yaşatabilmesinin yolu buradan geçiyor çünkü.
Yabancı sermaye bunun için şart. Ülkemiz kendi özkaynaklarıyla işsizliği halledebilecek durumda değil. Dış kaynağa ihtiyacı var.
İşte AB bu yüzden önemli.
Avrupa Birliği adaylığı ve bu yolda açılmış olan -kör topal da olsa devam eden- üyelik müzakereleri, Türkiye'nin elinde bir kalite belgesi niteliği taşıyor.
Bu belgeye bakan yabancı yatırımcılar, Türkiye'nin ekonomi çıtasının, demokrasi çıtasının, eğitim çıtasının, hukuk çıtasının ya da insan hakları çıtasının AB ile müzakere süreci içinde her geçen gün yükseleceğini, AB seviyesine doğru iyileşeceğini varsayıyorlar. Bu nedenle de Türkiye'yi yatırım yapılabilir bir ülke olarak görüyorlar.
Lütfen göz ardı etmeyin! Türkiye, AB ile ilişkilerinde gelmiş olduğu bu noktanın meyvelerini özellikle son iki üç yıldır ekonomik bakımdan toplamaya başladı.
Bakın, 1980'le 2003 arasındaki 23 yıl içinde Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları toplam olarak 19 milyar dolar. 2004'le 2006 arasındaki 2.5 yıllık kısacık sürede ise bu rakam 17 milyar dolara fırlamış durumda.
Tekrarlıyorum:
23 yılda 19 milyar dolar, 2.5 yılda 17 milyar dolar...
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki bu patlamanın temel nedeni, Türkiye'nin AB'den tarih alarak üyelik müzakerelerine oturmuş olmasıdır.
AKP hükümetinin başarısıdır bu.
Peki, abdest suyu ile doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının, aşla işin ilgisi ne diye soranlar olabilir.
Elbette var.
'Abdest suyu'nun da var, 301'in de var.
Çünkü bu konular Türkiye'de suları bulandırıyor. AB ile müzakere eşiğini gayet iyi atlatmış olan Erdoğan hükümetinin güvenilirlik ve inandırıcılık çıtası bu nedenlerle düşüş kaydediyor.
Milliyet'in manşette götürdüğü abdest suyuyla hurafe haberlerini okumuşsunuzdur. Burcum Devrez'in haberinde giriş bölümü şöyleydi:
"11. sınıflarda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabında, abdest suyunun neredeyse her derde deva olduğu yazılıyor. Abdest suyunun kitaba göre alyuvarların sayısını artırmaktan tansiyonu dengelemeye kadar pek çok yararı var. Ancak, uzmanlara göre, bu bilgiler bilimdışı ve safsata..."
Ya da hurafe!
Savunulabilir mi bunlar?
Hiç sanmıyorum.
Ders kitaplarına sızan bu zihniyette çarpıklık var. Aynı zihniyet, Milli Eğitim Bakanlığı'nın tavsiye ettiği başka kitaplarda da sırıtmıştı. Örneğin, bir İtalyan masal kahramanı olan Pinokyo 'Müslümanlaştırılmış'tı. Pinokyo'yu yaratan marangoz ustasının adı Galip Dede yapılmıştı.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Bunlar masum örnekler değil. İslamcılık, irtica kuşkularını yeniden gündeme taşıyan örnekler konusunda hükümetin kayıtsız bir hava içinde olduğu dikkati çekiyor.
Tıpkı 301'de olduğu gibi...
Neden?..
Gizli gündemi olduğu için mi?.. Yoksa, kendini daha şimdiden gelecek yılki seçimlerin havasına kaptırdığı için mi?..
Hükümetin kendini seçim havasına kaptırdığı kesin. Özellikle bu yüzden milliyetçi ve dinci yönelişler, AKP ile hükümetini gün geçtikçe etki alanına alıyor.
Bu gidiş tehlikeli!
Türkiye siyaseten savruluyor!
Bu noktayı, yani siyasal açıdan Türkiye'nin gitgide kırılganlaştığını bu yakınlarda yine yazmıştım.
İktidar da, muhalefet de elbirliğiyle Türkiye'yi geriyor. Askerin tutumu da farklı değil. Çankaya da öyle. Rejimde uyum sağlamak gibi anayasal bir görevi olan Cumhurbaşkanı Sezer de taraf...
İp gerildikçe geriliyor!
1 Ekim Pazar günü, TBMM'deki açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Sezer'in hükümeti eleştirmesi bekleniyor.
Ertesi gün 2 Ekim Pazartesi sabahı da sıranın, KKK Orgeneral Başbuğ'dan sonra bu kez Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'a geleceği anlaşılıyor. Başbakan Erdoğan'ın da aynı gün öğleden sonra Washington'da Başkan Bush'la görüşmesi var.
İlginç değil mi?
Siyaset böyle mi gidecek?.. Gidebilir mi?.. Giderse, nereye kadar, nasıl?..
Öylesine belirsizlik ve soru işaretleri dolu bir sürece girmiş durumdayız ki... Daha fazla bir şey demek istemiyorum.
Ama abdest suyu, 301, irtica falan derken AB yolunu da torpillersek yazık olur.
Unutmayın:
23 yılda 19 milyar dolar, 2.5 yılda 17 milyar dolar...
Bu gerçeğin bilinci kafalarımıza dank etmezse, Türkiye maalesef kayıp yıllarına yeni kayıp yıllar daha ekler ve kalkınma yarışında yeniden nal toplar, insanına da çok yazık eder.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle