En Sıcak Konular

Mehmet Barlas


Mehmet Barlas
0 0 0000

Şimdi de karşımızda "Siyasal Hıristiyanlık" var işte...



Gözünüzün önünde duran ama farkına varamadığınız gerçek, bir olayla karşınıza duvar gibi çıkıverir. Uğradığınız bir haksızlık dolayısıyla, hukuksuz devletin örgütlenmiş şiddetten başka bir şey olmadığını anlarsınız mesela... Veya yıllarca bir inanç gibi savunduğunuz düşüncenin, aslında eksik ve hatalı bir gözlemin ürünü olduğunu kavrarsınız.
Papa Benedict'in kültürler ve dinler arası uzlaşma çabalarını adeta dinamitleyen konuşması da, böyle bir duruma neden olmadı mı?
Bizim düşünce dünyamızda yüz yıldır tartışılan ve bugün laikdemokratik sistemin tehdidi biçiminde yorumlanan " Siyasal İslam "ın yanına, bir anda " Siyasal Hıristiyanlık " kavramı da gelip oturmadı mı?
Kendimize hedef aldığımız " Çağdaş uygarlık düzeyi "ne ulaşmış Hıristiyan toplumların, aydınlanmayı, Rönesans'ı, Reformasyon'u yaşadıklarını ve İslam toplumlarının henüz bu aşamaları geçirmedikleri için, demokrasiyi de zor benimseyeceklerini hep tekrarlarız.
Hiç duymadınız mı " Fatih Hıristiyanlığı kabul etseydi her şey çok farklı olurdu " diyenleri.
Bütün bu tartışmaların ve görüşlerin kaynağı bizim aldığımız ve eksikli eğitimin zihinlerimizde oluşturduğu kendine özgü bir " Din " tanımıydı galiba. Buna göre " Din Allah' la kul arasındaki bir ilişki "ydi. Din dünyevi yaşamı etkilediği ve hele siyasete karıştığı zaman, bu laik rejimi yok eder ve ülkede " Gericilik " egemen olurdu.

Karmaşık kavramlar
Yani öncelikle dinin bir " Sosyal olgu " olduğunu görmezden geldik.
Aynı şekilde başka dinleri de derinine incelemeye gerek görmediğimiz için, " Siyasal Hıristiyanlık " diye bir olgunun hala var olabileceğini, düşünmedik. Ortaçağ'la, Haçlı Seferleri ile, Engizisyon'la, KatolikProtestan din savaşları ile, Fransız İhtilali ile, Hıristiyanlığın siyasetten soyutlandığını varsaydık.
Oysa şimdi biliyoruz ki sade Papa'nın davranışları ile değil, mesela ABD Başkanı Bush'un Evangelizm'i ile de dünyada bir " Siyasal Hıristiyanlık" da var.
Ayrıca Afrika'nın sömürge ülkelerine Avrupa, ordulardan önce Hıristiyan misyonerlerle gelmedi mi?
Ama " Siyasallaşmış din " de, bütün dinlerde topluma ve siyasal yaşama aynı biçimde yansımıyor.
Örneğin Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu'nun kurulu düzeninin üzerine oturmuş ve başta " Ezilmiş mazlumların " hakkını arayan, güce karşı reaksiyon olan " Azınlık dini " şeklinde ortaya çıkmıştır. Oysa İslamiyet devlet kuran, inanç sistemini " Devlet düzeni " olarak getiren bir dindir. Bu nedenle bazı teologlar, Hıristiyanların nasıl çoğunluk olarak, Müslümanların da nasıl azınlık olarak davranacaklarını tam kestiremediklerini yorumlar.
Bir mesele de " Ruhban Sınıfı "na ilişkindir.

Ruhban sınıfı
Katolikler, Papa'nın Hz. İsa'nın havarilerinin devamı olduğuna inanır. Bu inanca göre Papa bazı istisnalar dışında hata yapmaz. 1870'teki Vatikan Konseyi de, Papa'nın Kilise'nin başı olarak söz ve davranışlarında " Hatasız " olduğunu doktrinleştirmiştir.
Bunun gibi Katolikler dünyevi günahlarını rahiplere itiraf ettikleri zaman, affedilebileceklerine de inanır.
Bizim inancımıza göre ise İslam'da ruhban yoktur. Kimse kul ile Allah'ın arasına giremez. Kimse kimsenin günahlarını affedemez.
Oysa biliyoruz ki Şii İslam'da da " İmam "lar var. Ayrıca Sünni İslam'da da, din adına kulların davranışlarına yön veren, fetvalar yayınlayan Şeyhül İslam'lar, Hocaefendi'ler, İslam uleması hep var olmuştur. Ayrıca bugün devlet rejimi açısından dini yönetmesi öngörülen Diyanet İşleri'nin kadrosu da, bir nevi ruhban sınıfı değil midir?
Bir teolog olmadığımız için bu gözlemlerimizde hatalar olabilir.
Ancak söylemek istediğimiz ortada. Hepimiz eksik bilgilerle ve tek yanlı, önyargılı düşüncelerle, kendi inançlarımızı da, başka inançları da yargılayıp, değerlendiriyoruz. Bu şekilde " Bütün "ü görmeye çalışmak yerine her olayda karşımız çıkan gerçekle, parça parça anlamaya çalışıyoruz dünyayı.



Bu yazı 930 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 29 Eylül 2012 Sakın "Erdoğan'sız AK Parti" hesabı yapmayın!
    • 28 Temmuz 2012 "Büyük Kürdistan" bir Amerikan sorunudur
    • 16 Ocak 2012 Kıbrıs'ı da Kwai Köprüsü'ne benzetmedik mi?
    • 9 Ocak 2012 Orta yaş sınırı yükselirken artık kimse yaşlanmayacak mı?
    • 4 Ocak 2012 AK Parti başarılı olursa tüm Türkiye başarılı olacaktır
    • 29 Ekim 2011 Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun
    • 31 Ağustos 2011 Yeniden açılım günlerinin üslubuna dönülmelidir
    • 17 Temmuz 2011 Asıl sorunumuz acaba ''Şarklılık'' mı?
    • 9 Temmuz 2011 Siz değişmezseniz koşullar sizi değiştirir...
    • 26 Şubat 2011 İktidar iddiası bulunmayan muhalefet olur mu?
    • 25 Kasım 2010 CHP'nin sivil paşalarının sivil darbe ürküntüsü...
    • 11 Ekim 2010 Kılıçdaroğlu'nun önündeki tarihi fırsat
    • 22 Eylül 2010 Sentetik beyaz Türklerin dayanılmaz hafifliği
    • 11 Eylül 2010 Kim yalancı? Anayasa Mahkemesi mi, CHP lideri mi?
    • 9 Eylül 2010 İktidarı 'Evet' mi yoksa 'Hayır' mı güçlendirir?
    • 28 Haziran 2010 Üslubu tırmandırınca kelimeler kifayetsiz kalabilir
    • 12 Haziran 2010 Yeni dünyada eksen de merkez de farklı yerlerdeler
    • 7 Mayıs 2010 Teşekküre karşı benden de bir teşekkür...
    • 5 Ocak 2009 Basın ''Medya'' olmadan önce kol kırılır yen içinde kalırdı...
    • 3 Kasım 2008 Türk demokrasisinin sabırla imtihanında geçer not alabilecek miyiz?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,777 µs