0 0 0000

Sisleri dağıtma ihtiyacı

Amerikan başkenti Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ziyaretine şimdiden hazır görünüyor. Aldığım izlenime göre, Amerikalılar, Türkiye başbakanına 'jest' anlamına gelecek mesajları fazlasıyla verecekler: Bir saat olarak planlanmış görüşmenin uzatılması, görüşme öncesi fotoğraf çekimi ve sonrasında iki liderin birlikte basın önüne çıkması... Bir kaynağım, “Heyetler arası görüşme iş yemeğiyle devam ederse şaşırmam” dedi.

ABD başkentine Türkiye'den gelen devlet adamlarını izlerken edindiğim kanaat şudur: Beyaz Saray'da karşılanma tarzına, jestlere bizler olağanüstü önem atfederiz; oysa ABD başkanları Türkiye'den gelen konuklarına 'istenmediği' hissini yaşatmaz, bu sebeple de 'jestler' fazla önemli değildir. Amerikan aleyhtarlığının bütün dünyada yükseldiğini, George W. Bush'un kendi ülkesinde 'en sevilmeyen başkan' durumuna düştüğünü hatırlarsak, Türkiye gibi bölgesel dengelerde müthiş önemli bir ülkenin liderinin Washington'a gelmesinin aslında Bush'a destek çıkma anlamı taşıdığını da fark ederiz.

Hiç kuşkunuz olmasın; bu ziyarete Amerikalılar gereken önemi veriyorlar.

Yine de sorunsuz bir gezi değil bu; özellikle ABD başkentinde 'anti-AKP lobi' gibi çalışan, yönetimle içli-dışlı bir grubun ve bunların düşünce üreten kuruluşlardaki uzantılarının varlığı düşünülürse... Değişik kuruluşlar adına yayımlanan Türkiye değerlendirmeleri, Kongre'ye sunulan tanıklıklar, Neo-Con yayın organlarında çıkan makalelerde, Ak Parti hükümeti, çok farklı bir bakış açısıyla yansıtılıyor. Bu tür faaliyetlerde -kimi önde, kimi sütre gerisinde- Türkler de var.

Geçen hafta (14 Eylül) Amerikan Kongresi'nin bir alt komisyonu tarafından düzenlenen 'İslâm, demokrasi ve Ortadoğu'ya yönelik ABD politikaları' başlıklı oturuma, Washington'daki Neo-Con kuruluşlardan birinde çalışan bir Türk'ün sunduğu tanıklık burada hayli toz kaldırmışa benziyor. Dünyanın dört bir tarafında izdüşümleri yaşanan, ABD ve Batı'nın imajında meydana gelmiş kayıpları neredeyse bütünüyle Türkiye'deki Ak Parti iktidarına bağlıyor, Kongre Komisyonu önüne çıkan uzman ve bu gidişin önünün kesilmesini istiyor. “Eğer ikinci kez iktidara gelmeyi başarırlarsa” diyor 'tanık', “Türkiye, sözde demokrat, sahte lâik ve kesinlikle Batılı olmayan, tanınması imkânsız bir ülke haline dönüşecek.”

Türkiye'nin imajıyla ilgili çalışmalar yapmak üzere muazzam paralar ödenen Türkiye'nin Washington'daki lobicileri ise, hemen bütün mesailerini, her 24 Nisan'da baş gösteren 'Ermeni tasarısı' üzerine yoğunlaştırmış olmalılar ki, Türkiye aleyhindeki yayınlar son zamanlarda başını almış gidiyor. Zedelenen yalnızca Ak Parti'nin imajı olmuyor doğal olarak, tezvirat kampanyasından Türkiye de zararlı çıkıyor.

Dün, “Keşke şimdi gelmeseydi, geliyorsa keşke özgün bir proje sunsa” temennimi yansıtmıştım Tayyip Erdoğan'ın Washington gezisiyle ilgili olarak; ziyaretle ilgili bugünkü temennim ise şu: “Keşke, Türkiye'nin görünümünü ön planda tutan bir iyi niyet taarruzu sonrasında gerçekleşseydi.” ABD'ye gelip muhataplarıyla ayrıntılı görüşmeler yapan bakanlar da etkili; ancak daha fazlasına ihtiyaç var. Türkiye'nin Washington'daki dostları aracılığıyla sürdürülecek düzenli faaliyetlerin etkisi, hiç kuşkusuz, ABD'ye geldiğinde Başbakan Erdoğan'ın düşünce üreten merkezlerde yapacağı konuşmalara zemin hazırlayacak uygun bir girizgâh yerine geçerdi.

Türkiye'yi tanıyan Amerikalılar da etrafı saran sis bulutundan rahatsızlar ve bu sisin dağıtılması şart. Dördüncü yılını dolduran hükümetin icraatları yerine hâlâ niyetlerini sorgulayanlar, dünyayı etkisi altına alan global eğilimlerden bile Ankara'yı suçlayanlar var da Türkiye'nin geleneksel dostlarının sesi maalesef pek çıkmıyor.

Bu durumda da, gündemi, Beyaz Saray'ın Başbakan Erdoğan'ı karşılama biçimi, görüşmelerin süresi, basın önüne birlikte mi çıkılacağı ayrıntıları belirliyor. O noktada merak edilmesin, Başkan Bush herhalde fırsatı en iyi şekilde değerlendirecektir.

Bu yazı 749 defa okundu.