TESEV, "British Council" ve "Avrupa Reformu Merkezi"nin ortaklaşa geçen hafta İstanbulda tertipledikleri "Boğaziçi Konferansı"nda, AB üyeliğiğimiz sürecinde önümüzdeki aylarda bir tren kazası olasılığı üzerinde uzun uzun duruldu.
Birçok nedenle AB Komisyonunun ekim ayında konseye sunacağı raporun bundan önceki yıllara oranla daha eleştirel olması zaten bekleniyor.
Özellikle ifade özgürlüğü, Ceza Kanununun 301. maddesinin uygulama biçimi, dini özgürlükler, kültürel haklar alanlarında yapılacak değerlendirmelerin bir hayli menfi olacağını biliyoruz. TBMMnin 9. reform paketini zamanında kabul edip edemeyeceği ve komisyon raporunu ne kadar etkileyeceği de bu aşamada belli değil.
Ayrıca Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun birçok olumsuz unsur içeren raporunun Genel Kuruldan aynen veya ancak kozmetik değişikliklerle geçmesi ihtimali var. Avrupa Parlamentosunun kararları komisyon için bağlayıcı değilse de Türkiyeye genel yaklaşımı hiç etkilemediği söylenemez.
* * *
Müzakerelerin askıya alınmasına yol açarak üyelik sürecini en fazla rayından çıkarabilecek sorun, Kıbrıs ile ilgili. Üyelik müzakerelerinin başlamasına karar verilen 2004 AB zirvesinde, Türkiye, Gümrük Birliğini Güney Kıbrıs dahil 10 yeni üyeye genişleten Ek Protokolü imzalamayı ve TBMMnin onayına sunmayı kabul ettmişti.
Protokol imzalandı; fakat TBMMnin onayına bugüne kadar sunulmadı. Problem, ABnin Türk deniz ve hava limanlarının Güney Kıbrıslı Rum gemi ve uçaklarına açılmasını protokolün bir gereği gibi görmesinden kaynaklanıyor. Türkiye ise KKTCnin ticareti ve ulaşımı üzerindeki kısıtlamalar kalkmadıkça limanlarını açmaya yanaşmıyor ve ABnin, Nisan 2004 tarihinde aldığı karardaki yükümlülüğünü yerine getirmesini istiyor.
Kıbrıstaki referandumlardan hemen sonra aldığı bu kararda konsey, "Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonuna son vermeye kararlı" olduğunu belirtmişti. AB şimdi Türkiyenin taahhüdünün hukuki, arkası gelmeyen ABnin taahhüdünün ise siyasi olduğunu ileri sürüyor. Belki salt hukuk açısından bu görüşte bir hakikat payı olabilir. Fakat siyasi yükümlülüklerin bu kadar hafife alınmasının çok ciddi sakıncalarını AB de göz önünde bulundurmalıdır.
Meselenin hakkaniyet yönü de görmezlikten gelinemez. Nisan 2004 AB kararında vurgulandığı gibi "Kıbrıs Türk toplumu (referandumda) istikbalini ABde görmek arzusunu açıkça ifade etmişti" ve konsey, Kıbrıs Türklerinin izolasyonuna son vermeyi bu nedenle üstlenmişti.
* * *
Türkiyenin hiç hatası yok değil. 2004 zirvesinde Gümrük Birliği Protokolünün Güney Kıbrısı tanımak anlamına gelmemesi konusuna haklı olarak öncelik vermişti. Bu yöndeki çabalar arasında protokolün uygulanması ile KKTC üzerindeki tüm ambargoların kaldırılması arasında açıkça bağlantı kurulmadı. Bağlantı gereği sonradan ortaya atıldı.
Boğaziçi Konferansında, beklenen krizi önlemek üzere ileri sürülen bir fikir Magosa ve Maraşa ilişkin. Buna göre Magosa ve Maraş bugünkü hukuki statüleri değişmeden AB veya BM yönetimi altına girecek, Magosadan Avrupaya doğrudan ihracat bu suretle mümkün olacak, Maraşa da oradaki gayrimenkullerin sahipleri geri dönebilecek.
Magosadan mal ihracatını kolaylaştırabilmek için yönetim devrine lüzum yok, BM veya ABnin KKTC belgelerini tasdik etmelerini sağlayacak daha basit bir formül düşünülebilir. Ancak Maraşın statüsünü fiilen şimdiden değiştirecek bir düzenleme gerçekçi olmaktan çok uzak. Maraşın Rumlara bırakılması, nihai çözüm çerçevesinde her zaman söz konusu olmuştur.
Tek taraflı bir çözümü zorlama kapsamında da akla gelebilir. Ama direkt ticarete karşılık bir ödün olamaz. Kaldı ki, ileri sürülen fikirde Ercan Havalimanının uluslararası ulaşıma açılmasından bahis yok. Oysa turizmi teşvik edeceği için bu KKTC ekonomisi için çok daha önemli.
* * *
Gümrük Birliği Protokolü yüzünden ufukta beliren kriz, galiba Gümrük Birliği konusuyla bağlantılı bazı müzakere başlıklarının askıya alınmasıyla atlatılmaya çalışılacak.
Tabii askıya alınacak başlıkların sayısı önemli. 3-4 başlıktan söz ediliyordu. Konferansta bu sayının 12ye kadar çıkabileceği söylendi. Böyle olursa müzakere sürecinin inandırıcılığı kalır mı?
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle