Ertuğrul Özkök
0 0 0000
Çölaşan'ın yerine olsaydım
BİR gazeteci için en güzel şey, kamuoyunda yükselen bir duygu dalgasının üzerine atlayıp sörf yapmaktır.
Kabaran dalga ne kadar büyük, tepki ne kadar köklüyse, okuyucudan aldığınız "Aferin" de o kadar büyük olur.
Bugünlerde bir yazar için böyle güzel bir sörf konusu var. Selanikte Atatürkün evindeki deftere "AKP aleyhine" çok ağır ifadelerle yazı yazan Mehmet Dördüncüden yana olursanız hiç mesele yok.
* * *
Artık bunu ölçmek için elimizde çok güzel bir araç var.
Hürriyetin internet sitesinde hangi yazarı kaç kişinin okuduğunu, hangi habere kaç bin kişinin girdiğini görebiliyoruz.
Ayrıca hangi haber üstüne kaç yorum yapıldığı, neler yazıldığı da önümüze konuyor.
Size hemen Hürriyetle ilgili bilgileri vereyim.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın defterdeki sayfayı çıkarıp aldığının ertesi günü, Hürriyetin internet tarihinde bir rekor kırıldı.
Sadece bir günde 2912 yorum geldi.
Geçen cuma gününden bugüne kadar yazılan yorum sayısı ise 5000i geçti.
Karşılaştırma yapabilmeniz için bir örnek vereyim.
Bugüne kadar en fazla yorum sayısı nadiren 1000i geçer.
* * *
Bu yorumların neredeyse yüzde 90ı Erdoğana tepkiliydi.
Yani Mehmet Dördüncünün yanında yer alıyordu.
O gün en çok okunan haber oydu.
Dün, yani bakanların Dördüncüye dava açacağı haberinin yayınlandığı gün de en çok okunan haber, açık ara ile buydu.
Haberi okuyan insan sayısı 250 bini geçti.
Anlayacağınız bu konuda Erdoğana karşı olmak, Dördüncünün yanında yer almak bir yazara en güzel primi getirir.
* * *
İçimizde en cesuru Mehmet Y. Yılmaz çıktı.
Daha ilk gün, bu tür hatıra defterlerine isteyenin istediğini yazamayacağını savunan bir yazı kaleme aldı.
"Akıntıya karşı yüzmek" yazarlıkta ilgi çekmenin yollarından biridir.
Ama bazı hallerde çektiğiniz ilgi, okuyucudan yiyeceğiniz dayak yanında o kadar cılız kalır ki, o karşı duruşu almak hakikaten cesaret ister.
Emin Çölaşan iyi bir gazetecilik yaptı ve o mektubun tam metnini herkesten önce alıp köşesinde yayınladı.
Üstelik çok da iyi bir şey yaparak, mektupta hakaret içeren bölümleri çıkardı.
Mehmet Dördüncünün yazdığı yazının tam metnini okuduğum an, içimden "Başbakan haklı" diye geçti.
Ama dikkat.
Sadece "Haklı" dedim.
Ya o metni sayfadan çekip almak?
İşte onu ne haklı ne de Başbakan açısından yararlı bir hareket olarak görebildim.
Başbakan böyle durumlarda sinir sistemini kontrol edemiyor.
Edemeyince de, o defterde kalacak hakaret dolu bir mektubu, "kamusal alana" taşıdı.
Hükümet Sözcüsü bunu canlı yayında okuyunca Çölaşan da bugün aynı metni bu defa sansürsüz biçimde köşesine taşıdı.
Onun yerine olsam, koymazdım.
Çünkü hiç kimsenin kimseye bu kadar ağır sıfatlarla hakaret etme hakkı olamaz ve olmamalı diye düşünüyorum.
* * *
Birinci Körfez Savaşının öncesinde Fransız Sosyalist Partisinin önde gelen simalarından biri, Erdal İnönünün davetlisi olarak Ankaraya gelmişti.
İnönünün onun onuruna verdiği yemekte ben de vardım.
O günlerde ünlü bir Türk siyasetçisi hakkında yazılmış bir kitap çok gözdeydi.
Masada oturanlar büyük keyifle bu kitabı anlatıyorlardı.
Bir ara Sevinç İnönüye okuyup okumadığı soruldu.
Kitabın konusu onun çok kızdığı bir siyasetçiydi.
Sevinç Hanım, "Başladım ama yirminci sayfada bıraktım" dedi.
"Niye" diye sorulunca şu cevabı verdi:
"Çünkü kimsenin kimseye bu kadar hakaret etme hakkı olmamalı..."
İşte o nedenle diyorum ki, ben bu olayda "Mehmet Amcanın yanında değilim."
Bu yazı 1,224 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
10 Ocak 2011
İslam’ın samimi sesi bu mektupta
-
23 Eylül 2010
Hayır Ahmet, babanı sen öldürttün!
-
2 Temmuz 2010
Halk avukatları silkeliyor
-
1 Haziran 2010
Size sesleniyorum İsrailli dostlarım
-
15 Mayıs 2010
O kitabı yeniden yayınlamak isterdim
-
11 Şubat 2010
Postmodern faili meçhuller
-
7 Ocak 2010
Eyvah, yine dil zaptiyeliği mi
-
5 Ocak 2010
Önümüzdeki dönem yükselecek yazarlar
-
3 Ocak 2010
Genel yayın yönetmeni nasıl gider
-
9 Aralık 2009
Herkesin iki oy hakkı olmalı
-
25 Kasım 2009
Ergenekon sanığı ile ortak hisler
-
12 Kasım 2009
Bu da benim ilerleme raporum
-
14 Ekim 2009
Kimse bana şunu sormadı
-
1 Ekim 2009
Jurnalci gazetecilere yazıyorum
-
16 Eylül 2009
Provokatör veya yoldaş
-
11 Eylül 2009
Gazetecinin felaketi
-
27 Ağustos 2009
Ben, gazeteci Ertuğrul Özkök
-
28 Temmuz 2009
Cesur Türkler, cesur Kürtler
-
16 Temmuz 2009
Manşet yapmamak doğru muydu
-
8 Temmuz 2009
Kavgayı bitirmek için plan
Yorumlar
+ Yorum Ekle