En Sıcak Konular

Erdal Şafak


Erdal Şafak
0 0 0000

Kameralı Orta Çağ



5 yıl önce bugün Türkiye saatiyle 15.45'te American Airlines uçağının New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarpmasıyla başlayan 11 Eylül saldırılarına dünyanın tepkisini hatırlıyor musunuz?
Manşetlerde günlerce, aylarca iki mesaj verilmişti:
1-Hepimiz Amerikalıyız
2-Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 5 yıl sonra bugün dünyaya baktığımızda, ilk mesajın anlamını ve hükmünü yitirdiğini görüyoruz. Artık hiç kimse Amerikalı değil. Hatta Amerikalılar'ın ciddi bir bölümü bile. (Bush döneminde Kanada'ya göç eden Amerikalılar'ın sayısı neredeyse geçen yüzyılın toplamına ulaştı!)
Küresel dayanışmanın ifadesi olan "Hepimiz Amerikalıyız" sloganı neden artık neredeyse küfür olarak algılanmaya başladı? Yıldırım düşünce koyunların birbirlerine sarılmaları misali, sadece korkunun harekete geçirdiği içgüdüsel bir dayanışma sürecini yansıttığı için mi? Ya da araları açık iki komşunun bir cenaze sırasında yaptıkları sessiz ateşkes gibi, olumsuz duygulara o trajik günlerde geçici olarak mühür vurulduğu için mi?
Hiçbiri değil. Bugün Avrupa'dan Uzakdoğu'ya, Ortadoğu'dan Latin Amerika'ya kadar tüm dünyanın ABD karşıtlığı çizgisine gelmesinin tek sorumlusu var: Başkan Bush yönetimi. Terörle savaşı küresel egemenlik amaçlarına gerekçe, hatta silah yapan Bush yönetimi. Demokrasiyi dünyaya egemen kılmak iddiasıyla yola çıkan ama el attığı her yere sadece kaos götüren Bush yönetimi. Irak'ı işgal gerekçelerinin hepsinin yalan olduğu Senato raporuyla belgelenen Bush yönetimi.

Orman kanunlarının dönüşü

İkinci slogana, "Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı" öngörüsüne gelince... Bakın o doğru çıktı. Her şey en karamsar senaryolarda bile tahmin edilemeyecek kadar değişti...
Öncelikle konuşma ve yazma dilimize yepyeni olumsuz kavramlar girdi: İyi ile kötünün mücadelesi, şer ittifakı, medeniyetler savaşı, radikal İslam, İslamofobi, yeşil faşizm, cihad...
Ayrıca güvenlik ile özgürlük arasındaki denge alt-üst oldu. Kitleler pençesine düştükleri tarifsiz korku nedeniyle güvenlikleri için temel hak ve özgürlüklerinden vazgeçecek noktaya geldi . İzinsiz ve genel telefon dinlemelere tepkilerin artık kayıtsızlığa dönüşmesi bunun sonucu. Sadece işyerinde, gittiği mekanlarda değil, sokakta bile kameraların gözetiminde olmaya alışması da. Hatta evinde bile kameralı yaşamı gönüllü olarak kabul etmesi de...
Daha da kötüsü var. Onu da Finlandiyalı hukuk profesörü Martin Scheinin'in BM'nin talebiyle hazırladığı "Terörle mücadelede insan hakları" başlıklı rapordan aktaralım: " 11 Eylül'den sonra Batı dünyasına terörle mücadele adına yapılan her şeye göz yummak gibi kaygı verici bir hava hakim oldu. 5 ürkütücü eğilim ortaya çıktı: BM'nin 1984 tarihli işkenceyi yasaklayan sözleşmesinin terörle mücadele adına göz ardı edilmesi. Bazı etnik gruplar ile siyasal muhaliflerin baskı altına alınması. Batı'ya göçe ırkçı ve dini kriterler getirilmesi. Şüphelilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerin zayıflaması. Anti-demokratik kararların terörle mücadele ambalajına sarılması."
Bir adım sonrası herhalde Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz'in Savunma Bakan Yardımcılığı döneminde yaptığı önerinin hayata geçirilmesi olacak: "Dünyanın her yerinde teröristleri fiziken ortadan kaldıracak gönüllülerden oluşan milisler kurmak!"
1984'ün yazarı Georges Orwell'in hayal -ya da kehanet-gücü bile bu kadarına uzanamamıştı.
Evet, dünya artık eskisi gibi değil. Asla da olmayacak...



Bu yazı 987 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Temmuz 2012 Körfez'e büyüteç
    • 22 Temmuz 2012 Tarih yolları kesiştirince...
    • 4 Nisan 2012 Demokrasiyi taçlandırmak
    • 1 Nisan 2012 Suriye aktörleri
    • 4 Mart 2012 Fıkra gibi
    • 1 Şubat 2012 Konsey'i beklerken
    • 16 Ekim 2011 1961 Ekim'i
    • 26 Eylül 2011 New York'tan dönüş gündemi
    • 20 Ağustos 2011 Şam'la satranç
    • 12 Ocak 2011 Aslında biz bize yeteriz
    • 8 Ocak 2011 Referandum
    • 26 Aralık 2010 Krizin öbür yüzü
    • 27 Kasım 2010 Senede bir gün
    • 18 Kasım 2010 Savaş Lordu
    • 16 Kasım 2010 Beşik sallanıyor
    • 9 Ekim 2010 Sri Lanka modeli
    • 26 Eylül 2010 Dolmabahçe'de medyatik kahvaltı
    • 28 Ağustos 2010 BDP'lilerin söylemleri
    • 30 Haziran 2010 Ortaklık
    • 15 Mayıs 2010 Atina'dan

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,044 µs