En Sıcak Konular

Mahir Kaynak


Mahir Kaynak
0 0 0000

Savunma



Herkes bir düşünceyi, bir inancı, sınırları ya da başka bir şeyi savunarak kendini yücelmiş hisseder. Oysa savunmak yenilgiyi kabul etmektir. Savunan bir insanın en büyük beklentisi var olanı korumaktan ibarettir ama savunmanın her zaman başarılı olacağının bir garantisi de yoktur. Karşımda sadece savunan birisi olsa onunla mücadele ne kadar kolay olurdu! İstediğim hatayı yapabilirdim ama o hiçbir zaman bulunduğu konumdan bir adım öteye gidemez ve ben, tesadüfen de olsa, uygun bir hamle yaparak, mevzilerinden birini ele geçirirdim.

Hepimiz bir şeyleri savunuyoruz. Sınırlar değişmez, ideolojimiz ilk günkü gibi kalacaktır, inançlarımızdan ödün vermeyiz diyoruz ve bunun bir kahramanlık, bir fazilet olduğunu düşünüyoruz. Birçok değişikliğin bir yenilginin sonucu olarak kabul edildiğini, bu değişikleri yaşayanların duruma ağlayarak katlandıklarını unutuyor, bunları ölümüne savunuyoruz. Bugün kutsal saydığımız sınırların gözyaşları ile çizildiğini gözardı ediyoruz.

Savunmanın alternatifi saldırı değil yeniden inşadır. Ülkede hemen herkesin bir şeyleri savunması ama yeni bir şey inşa edecek projesinin olmaması bir güvensizliğin ve korkunun ifadesidir. Her mücadelenin, büyük ihtimalle, yenilgiyle sonuçlanacağı, en iyi sonucun var olanı korumak olduğu şuur altında öylesine yerleşmiş ki kimse bu çerçevenin dışına çıkamıyor.

Bu düşünce yapısı garip sonuçlar doğuruyor. Dışımızdaki herkes bizi yıkmak, parçalamak, yok etmek için uğraşıyorsa ve biz hala ayakta ve bir bütün olarak kalmışsak bundan daha büyük bir başarı olabilir mi? Herkese ve her şeye rağmen konumumuzu muhafaza ettiğimizi düşünüyor ve kendimizi çok güçlü hissediyoruz.

Oysa her şey değişecektir. Buna sınırlar, ideolojiler, inançların içeriği de dahildir. Bin yılı aşan İslam tarihinde ılımlı İslam diye bir kavram yoktu. Şimdi egemen olan dünya görüşüyle uyum içinde olan bir İslam yorumu var ve bu kavram onu ifade ediyor. İstediğimiz zaman Atatürkçülüğün aslında anti emperyalist bir ideoloji olduğunu söylüyor ve onu dünya ölçeğindeki bir mücadelenin rehberi olarak sunabiliyoruz. Milliyetçilik, bir zamanlar, komünizmin zıddı olarak kullanılabildi. Burada kural şudur: İdeoloji ve inançların adını değiştirmeyin: Bu halkın tepkisine neden olur. Onu kendi siyasal hedeflerinize göre yeniden yorumlayın. Mesela, eğer bir komünist iseniz, petrol üreten ülkelerin hiçbir emek sarf etmeden, elde ettikleri zenginliği savunabilir ve onların sömürüldüğünü söyleyebilirsiniz. ABD işçisinin emeğiyle üretilen bir otomobile Arap şeyhi hiç çalışmadan biner ama sömüren ABD olur.

Savunma yeniden inşa sürecinin içindeki unsurlardan birisi olarak kullanıldığında bir anlam ifade eder ve gerektiğinde kullanılabilir ama o hiçbir zaman tek başına bir politika haline gelemez. Var olan sürdürülemez ve korunamaz. Dünya her gün değişir ve yeniden kurulur. Burada ya kuranlardan biri olursunuz ya da yapılanları kabul edenlerden.

Bugün dünya büyük bir değişim sürecini yaşamaktadır ve hiçbir şey eskisi gibi kalmayacaktır. Türkiye, bu süreçte, değişime katkı yapacak konumdadır ve tek eksiği bunu yapabilecek bir düşünce yapısına ve entelektüel birikime sahip olmamasıdır. Değişimi savunduğunu zannedenler soruna sadece ideolojik açıdan bakmakta ve liberal düşüncenin tüm kilitleri açacak anahtar olduğunu savunmaktadır. Oysa bu hayatı tek boyutlu algılamak ve olayın diğer boyutlarını değişimi yönetenlere bırakmak demektir.

Önce kendimizi değiştirmeliyiz ve şu sorunun bir anlamının kalmadığını anlamalıyız: Bugüne kadar Türkiye’ye ne olacak sorusuna cevap aradık. Artık Dünya nasıl değişecek, bizim bu değişimde rolümüz olabilir mi ve bunu nasıl gerçekleştirebiliriz? Sorularına cevap aramalıyız.

Sürdürülmesi mümkün olmayan her şeyi savunurken yeniden inşa edilen dünyada çok iyi bir yerimiz olacağını ve bunu inşa sürecine katkımızın belirleyeceğini unutuyoruz.



Bu yazı 1,113 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 5 Ağustos 2012 Yeni değil
    • 1 Temmuz 2012 Dünden bugüne
    • 13 Mayıs 2012 Yönlendirme
    • 14 Nisan 2012 28 Şubat
    • 8 Nisan 2012 Dış güçlerin rolü
    • 25 Mart 2012 Kürt sorunu
    • 11 Mart 2012 İstihbarat operasyonu
    • 4 Mart 2012 Zayıf yanımız
    • 19 Şubat 2012 Ekonomik kriz
    • 12 Şubat 2012 Suriye’de neler oluyor?
    • 29 Ocak 2012 Görüntü ve gerçek
    • 1 Ocak 2012 Siyaset ne işe yarar?
    • 25 Aralık 2011 Kim seçilecek?
    • 23 Ekim 2011 Ekonominin geleceği
    • 16 Ekim 2011 Ülkenin gücü
    • 17 Temmuz 2011 Karşı tarafın rolü
    • 10 Temmuz 2011 Yeni Osmanlıcılık
    • 25 Haziran 2011 Bakış açısı
    • 19 Haziran 2011 Değişen muhalefet
    • 11 Haziran 2011 Darbeyle hesaplaşmak

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,844 µs