En Sıcak Konular

Fikret Bila


Fikret Bila
0 0 0000

Lübnan'da barış korunur mu?



Bu soruya yanıt vermeden önce "Lübnan'da barış kuruldu mu?" sorusunu yanıtlamak gerekiyor.

Ankara'ya bakarsak, barış gücünün görevi "barışı kurmak" değil, "korumak". Barışın korunması için önce kurulması gerekiyor.
En azından Ankara'nın varsayımı, kurulduğu yönünde. Hükümet Türkiye'nin barışı korumak üzere barış gücüne katkı vereceğini söylüyor.

Annan'ın rahatlığı

Ankara'yı ziyaret eden BM Genel Sekreteri Kofi Annan çok rahattı. Annan da Lübnan'da barışın kurulduğuna ve bir güç kullanımına gerek olmaksızın Hizbullah'ın silahları teslim edeceğine inanmış görünüyor.
Öyle olmalı ki, Annan, barış gücünün devreye girmesine gerek olmadan, Lübnan ordusunun Hizbullah'ın silahlarını toplayacağı mesajını verdi.

BM Genel Sekreteri, "Barış gücünün silahsızlandırma görevi yok, onu Lübnan ordusu yapacak" diyerek, Başbakan Erdoğan'ı ve hükümeti rahatlatmış oldu. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, tezkere savunmalarını buna dayandırmışlardı. Muhalefet ise, aksine Türk askerinin de Hizbullah'ın silahsızlandırılması işlevinde kullanılabileceğine...

Uzlaşma var mı?

Annan'ın sözlerine bakarsanız, Hizbullah kendisine karşı güç kullanılmasına gerek olmadan, silah bırakacak. Hizbullah'ın kararı buysa, o zaman, barış gücüne bile gerek olmadan, silahlarını götürüp Lübnan ordusuna vermesi gerekiyor. Böyle bir aşamaya gelinmiş olması, ancak Hizbullah'ın politik hedeflerine ulaşmış olmasını veya o yönde önemli ödünler almış olmasını gerektirir. Bu tip örgütlerin politik kazanım sağlamadan kendiliğinden silah bırakmaları zordur.
Bir diğer yön, Hizbullah'ın kabinesinde bakan bulundurduğu Lübnan hükümetine göre değil, daha çok Tahran'a bakarak hareket ettiği gerçeğidir. Buna göre Hizbullah'ın silahlarını Lübnan'a teslim etmesini İran'ın da desteklemiş olması gerekir. Henüz böyle bir işaret de yok.

İsrail ne yapar?

Annan'ın dediği gibi, Hizbullah, silahlarını Lübnan ordusuna teslim edecekse, Lübnan ordusu silah toplamak için barış gücünden yardım isteyecekse, ortada bir sorun yok demektir. O zaman barış gücü insani yardım, imar-inşa işlerine yoğunlaşır. Buna karşılık, iki olasılıkta ise çatışma riski büyüyecektir:

1- Hizbullah'ın kendiliğinden silahlarını Lübnan ordusuna teslim etmemesi, direnmesi.

2- İsrail'in, kısmen, barış gücünü güvenlik çemberi, tampon gibi görerek Filistin, Suriye ve Lübnan'ın diğer bölgelerine veya İran'a karşı operasyonlara girişmesi...

Hizbullah'ın silahlarını çatışmasız teslim etmesi kadar İsrail'in barış gücünün gelmesinden sonra izleyeceği politika da çok önemli. Hizbullah veya İsrail'in çatışmaya yol açacak girişimleri barış gücünü de zor duruma sokacaktır.

Asıl hedefler

Lübnan'da verilen "mola", kalıcı bir barışın kurulduğu ve barış gücüyle tam koruma altına alındığı anlamına gelmiyor. Keşke öyle olsa...
Çatışmaların asıl kaynağını oluşturan İsrail-Filistin sorunu çözülmeden, Hizbullah-İsrail sorununun kalıcı bir çözüme bağlanması mümkün gözükmüyor.

Filistin yönü bir tarafa, İsrail'in ucu Tahran'a kadar uzanan Lübnan sınırındaki Hizbullah kolunu etkisiz hale getirmesi, asıl hedeflerine yönelmesinin ara amacıysa -ki açıklamalar öyle gösteriyor- "turpun büyüğü heybede" demektir.



Bu yazı 1,035 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ankara’nın müzakere planı nedir?
    • 26 Eylül 2012 Özkök: Bektaşi fıkrasına döndü
    • 19 Eylül 2012 PKK, BDP’yi boşa çıkardı
    • 9 Eylül 2012 PKK’nın yerleştirmeye çalıştığı dil
    • 7 Eylül 2012 Bomba sayımı vardı
    • 5 Eylül 2012 PKK’nın ‘ele geçirme’ ısrarı
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek’in mutabakat çağrısının muhatabı
    • 28 Ağustos 2012 Çiçek’ten ulusal mutabakat çağrısı
    • 26 Ağustos 2012 Kuzey Irak-Kuzey Suriye çelişkisi
    • 25 Ağustos 2012 ''Çözüm'' denilince ne anlaşılıyor?
    • 23 Ağustos 2012 Sadece cenazede değil
    • 19 Ağustos 2012 PKK’nın ''kontrol bende'' mesajı
    • 15 Ağustos 2012 PKK ile ilgili yanılgılar
    • 8 Ağustos 2012 Şemdinli’de neler oluyor?
    • 6 Ağustos 2012 PKK saldırılarının şifreleri
    • 5 Ağustos 2012 Büyük tasfiye
    • 29 Temmuz 2012 Kuzey Irak’ta ağzı sütten yanan Türkiye
    • 27 Temmuz 2012 Ankara’nın Barzani tercihi
    • 26 Temmuz 2012 PKK ve Kürt sorunu boyut değiştiriyor
    • 22 Temmuz 2012 Esad’ın tutunması artık çok zor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,754 µs