Hükümet tezkeresinde Türkiye'nin Lübnan'a göndereceği asker sayısı yer almayacakmış!
Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı çerçevesinde görev yapacak birlikler için BM tarafından hazırlanan 'Angajman Kuralları Belgesi' dünkü gazetelerde yayımlandı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türk askerinin Lübnan'a 'savaşmak için değil, barışı korumak için' gideceğini savunuyor olsa da, Ankara'ya gönderilen belgede silah kullanmayı gerektirecek 'çatışma' koşulları açıkça yazılmış durumda. 1 Mart tezkeresinde de hükümet 'kapalı kapılar ardında' sürdürdüğü pazarlıklar ve diplomasi sonucunda, Türkiye'nin olası risklerini kamuoyuyla açıkça paylaşmaktan uzak davranmıştı. O zamanki 'gizlilik' ters tepmişti. Tezkere için gereken çoğunluğun sağlanamadığı 'tarihi oylama' öncesinde ABD ile yapılan, 'Memorandum of Understanding' (MOU) belgesi kamuoyundan gizlenmişti.
Meclis'teki gizli oturum sırasında kuliste bekletilen Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı'nın ve ABD ile görüşmeleri sürdüren Osman Bölükbaşı'nın milletvekillerini bilgilendirmesine nedense gerek görülmemişti.
AKP hükümeti 5 Eylül'deki Meclis görüşmeleri öncesinde bir yandan gerçekleri kamuoyundan kaçırmaya çalışıyor, öte yandan, "Bize neci bir anlayışla sorumluluklarımızdan geri durmak, milletimize ihanet olacaktır" diyen Başbakan Erdoğan'ın ağzından muhalefeti suçluyor.
Lübnan'a asker göndermemek ile ülke çıkarlarına ihanet etmek arasında nasıl bir ilişki kurulabilir ki?!
1 Mart'ta tezkere reddedildi ve Türkiye Irak'taki felaketin bir parçası olmaktan uzak durdu.
Kuşkusuz bu defa komşu bir ülkenin 'işgali'ne yol açacak kararla karşı karşıya değiliz. Lübnan'a asker göndermenin riskleri elbette var, hükümetin bir angajmana girerken, 'çatışma' koşullarını da dikkate alması doğaldır. Ancak, yadırgatıcı olan, niye bunlar 'gizli kapaklı' yapılıyor? Ülkenin Cumhurbaşkanı başta, kamuoyunun büyük çoğunluğu asker göndermeye karşı çıkıyorsa 'tartışma'dan niye kaçınılıyor?
Kara birliği göndermeden denizde bir müdahale gücü bulundurmak 'ülke çıkarları'na çok mu aykırıdır!?
Lübnan'a gidilmese ne kaybedeceğiz?
Asker göndermesek, Irak sınırındaki tehditlerden korunamayacak mıyız?
Hükümet, 5 Eylül'den önce bu soruların yanıtlarını kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 'çatışma belgesi'nin ortaya çıkması üzerine şöyle konuşmuş: "Bu belgeleri aslında biz verdik (muhalefete demek istiyor), herkes şeffaf bir şekilde görsün diye..."
Muhalefet sızdırmasa ne olacaktı?!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle