Lübnan'daki BM Barış Gücü'ne Türkiye'nin de asker göndermesine ilişkin hükümet tezkeresi haftaya Meclis'te karara bağlanacak.
Böyle zamanlarda 'riskler'den çok, uluslararası arenada doğacak 'fırsatlar'a odaklanan Erdoğan-Gül yönetimi, İsrail-Hizbullah çatışmasının yaşandığı bölgeye kara birliği konuşlandırmak üzere gün sayıyor. AKP grubu 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi 'bölünmezse' askere Lübnan yolu gözüküyor.
Hükümet, ABD ve Batı Avrupa'nın yanı sıra, Lübnan'ın da Türkiye'yi bölgeye davetini Irak işgalinden farklı bir durum olarak algılıyor. Hizbullah'ın bile 'Müslüman' oldukları için Türk askerine sıcak baktığı öne sürülüyor.
Bu propagandanın bir 'palavra' olduğunu on gündür Beyrut'ta olan Nuray Mert dünkü Radikal'de yazdı:
"Hizbullah'ın veya oradaki Müslüman unsurun, Türk askerini başka askerlere tercih ettiği gibi iddiaların tümü baştan aşağı palavra. Görüştüğümüz Hizbullah yetkililerinin hiçbiri, özel olarak Türkiye'ye ilişkin olumlu veya olumsuz hiçbir şey söylemedi. Israrlı sorularımıza karşı, sadece ateşkes kurallarını yerine getirdiklerini ve gelen askerin Türk veya başka ülkeden olmasıyla ilgilenmediklerini belirttiler.
Diğer Müslüman unsurlara gelince, Şiileri temsil eden diğer parti olan Emel, Hizbullah ile birlikte davranıyor. Sünniler ise, Hariri yanlıları, Hizbullah'ın olduğu cephenin karşısında yer aldıkları için tabii ki barış gücüne daha sıcak bakıyorlar. Ama kimse bulanık suda balık avlamaya kalkmasın, Lübnan'daki siyasi cepheleşme Şii-Sünni veya Müslüman-Hıristiyan eksenleri etrafında oluşmuyor.
Bu koşullar altında Türkiye'nin Lübnan'a asker gönderme isteği, Ortadoğu'da rol kapmak gibi ham bir hevesin peşinde koşmaktan başka anlam taşımıyor."
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e göre, "Asker göndermezsek bölgedeki ağırlığımız azalacak!'"
Bu görüşü savunanlara sormak gerekiyor:
Türkiye 1 Mart tezkeresiyle ABD'nin Irak işgaline geçit verseydi ya da ABD'nin çektiği hat çerçevesinde Kuzey Irak'a girseydi, bugün hangi durumda olacaktı? Türkiye bugün bölgede Gül'ün söylediği biçimde ağırlık kazandıysa, TBMM'nin 'Amerikan gölgesi'nde komşu bir ülkenin işgaline 'evet' demeyerek dünyada uyandırdığı saygınlık sayesindedir.
Parlamento bu defa da, Lübnan'a asker göndermeyi reddetmelidir.
Çünkü Ortadoğu'da kanlı bir oyun sahneleniyor, görünürde Güney Lübnan'daki yıkıma 'insani' açıdan müdahale edilecek. Ancak 'sahne değiştiğinde' Suriye ve İran'ı da hedef alan büyük savaşın tarafı olabiliriz.
Tuzağa düşmeyelim!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle