En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Haşema ile bikini!



Haşema ile denize girenle bikiniyi tercih eden... Türban takanla takmayan... Örtünenle örtünmeyen... Oruç tutanla tutmayan... Cumaya gidenle gitmeyen... Haremlik-selamlık diyenle demeyen... Dans edenle etmeyen... Yılbaşını kutlayanla kutlamayan...

Listeyi uzatabilirsiniz.

Hepsi dinden, inançtan, muhafazakarlık anlayışından, hayata bakıştan, kültürel farklılıktan kaynaklanıyor.
Evet, hassas konular!
Köklerinin tarihi derinliği var.
Ve öylesine konular ki, eğer gerekli özen gösterilmezse toplumu kolayca bölebilir, kutuplara ayırıp cepheleştirebilir.
Hatta çatıştırabilir de.
Türkiye'de böyle bir çatışma yolu açmak, toplumu birbirine düşürmek için yıllardır bilinçli bir çaba içinde olanları hiç gözardı etmeyin.
Ne mi yapıyorlar?
Bir yanda haşemalıya, türbanlıya vebalı muamelesi yapan var. Öbür yanda bikiniliyi dinden çıkmış kafir, taşlanması gereken mahluk olarak takdim eden var.
Bir taraf bağırıyor:
"Cumhuriyet elden gidiyor!" diye.
Öbür taraf bağırıyor:
"Din elden gidiyor!" diye.
Bir taraf, laik cumhuriyet topun ağzında diyerek demokrasinin köküne kibrit suyu ekmenin peşinde. Öbür taraf da İslami bir düzenin hayalini kuruyor.
Bunlar iki uç!

Ama bu uçlar havayı zehirliyor. Kendi hayatını istediği gibi, herhangi bir dayatmaya tabi olmadan yaşamak isteyen büyük çoğunluğun kafasını bulandırıyor.

Haşemalıyla bikinili, türbanlıyla türbansız, namazında niyazında olanla olmayan birbirine kuşkuyla bakmaya başlıyor.

Hatta düşmanlaşabiliyor.
Çare nedir?
Ne yapacaksınız?
Haşemayı yırtmak mı?
Bikiniliyi çarşafa sokmak mı?
Türbanı insan hakkı saymamak mı?
Türbansıza saldırmak mı?
Çare böyle mi aranacak? Dayatmak mı, yasakçılık mı çare olacak?
Hiç sanmıyorum.
Herkes kendi hayat tarzına sahip çıkabilecek. Herkes kendi hayat alanını koruyacak. Herkesin hayat alanı da olacak.
Doğru olan bu.

Kimse kimseye karışmayacak. Herkes herkesi anlamaya çalışacak. Mümkün olabiliyorsa, ortak hayat alanları yaratılacak. Olamıyorsa, herkes kendi yarattığı özel alanında istediği gibi yaşayacak.

Söyler misiniz, başka yol var mı adına demokrasi dediğimiz, aslında bir hayat tarzı olan sistemde? Farklılıklara hoşgörü, tahammül gerekiyor bu düzende.
Tersini düşünenler, tarihe baksın.

Din ve inanç farklılıklarından dolayı örneğin Avrupa'da akan kanları yazan tarih sayfalarına şöyle bir göz atsınlar.

Kimse kimseyi tüketememiş Avrupa'da. İnanç ya da inançsızlıkların kökü kurutulamamış. Herkes, bir şemsiye altında kendi hayat alanlarını koruyarak ya da demokrasi içinde genişletmeye çalışarak yaşamayı öğrenmiş -bazı açılardan bugün bile eksiği gediği olan- Avrupa demokrasilerinde...

Ve Avrupa Birliği, akan onca kandan sonra, tarihin belki de en büyük barış projesi olarak tarih sahnesine çıkarılmış...

Biz ne yapacağız?

Evet, ben de Karaburun'da bir meslektaşımın, Gülden Aydın'ın kızı Ceren'in bikinili olduğu için haşemalı bir aileden gördüğü muameleyi tepkiyle karşıladım. Çok rahatsız oldum.

Peki, ne yapacağız?

Bundan dolayı irtica hortladı diyerek darbe çığırtkanlığı yapanların, demokrasinin kolunu kanadını kırarak Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunu kesmeyi hayal edenlerin oyununa mı geleceğiz?

Hiç sanmıyorum.

Türkiye bu oyuna gelmez!

Ama öte yandan kendi 'haşemalı hayat alanları'nı olanca kabalıklarıyla başkalarına dikte etmeye çalışanların da kendilerine gelmesi lazım.

Çare, Ertuğrul Özkök'ün geçen günkü yazısında belirttiği gibi 'birlikte yaşama kültürü'nü oluşturmak ve benimsemekten geçiyor.

Hepimiz bu gökkubbenin altında yaşadığımıza göre başka çare olduğunu sanmıyorum.



Bu yazı 865 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,816 µs