Ismet Berkan
0 0 0000
AKP kuşatma altında mı?
Bu köşede birkaç günden beri çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilgili eleştiriler üzerine çok sayıda okur mektubu aldım. Bu mektuplardan bir tanesini bence iyi bir örnek teşkil ettiği için sizinle paylaşmak istiyorum.
Bakın bir okuyucum dün bana neler yazdı:
"İsmet bey çok yazık! Sizi liberal bir kalem olarak tanırdım. Ama git gide bazı sabit fikirli at gözlüklerin safına giriyorsunuz. Şu gerçeği nasıl görmezsiniz veya siz de o planın bir parçası mısınız? AK Parti'ye karşı bir kuşatma var, işte bunun ana aracı basın, yani Doğan Medya, bu kepazeliğe lütfen alet olmayın, bilinçli veya bilinçsiz. Bakın Ak Parti siyaseten her istediğini yapabilir. Artık şu görmek istemediğiniz şeyler ile yasadışı şeyleri karıştırmayın. Ordu sürekli mesela yasaları çiğniyor, sürekli kanunları ezer, soruşturmaları örtbas eder, buna bir şey demezsiniz, ama Ak Parti tabanından gelen istekleri (ben şahsen Ak Parti'yle aynı fikirde değilim çoğu konuda) yansıtınca erken seçim falan diyorsunuz. Bakın beğenmediğiniz fikirler için gerginlik yaratıyor derseniz ben de sizin bütün ağzınızdan çıkanı gerginlik olarak alırım. Bu ülkede gerginliğin kaynağı A.N. Sezer, bu bir gerçek. Türbanlılardan nefret bile etseniz onların özgürlüğünü savunmalısınız, yoksa demokratım derseniz size gülerler."
* * *
Şimdi soru şu: AKP sahiden kuşatma altında mı?
Kısmen evet. Bu partinin iktidarına karşı bir kurumsal muhalefet olduğu çoğu zaman açık açık görülüyor.
Ancak öte yandan bu partinin ve yandaşlarının demokrasi anlayışlarında bazı çarpıklıklar olduğu da çoğu zaman açık açık görülüyor.
İşte bu demokrasi anlayışındaki çarpıklıktan ötürü de zaman zaman AKP'nin yasaları ve uygulamaları Cumhurbaşkanlığı veya Anayasa Mahkemesi veya Danıştay'dan dönebiliyor.
Ve ister istemez sapla saman karışıyor. Yani, kurumsal muhalefet olanla AKP'nin yanlış ve eksiklerinden (ve demokrasi anlayışındaki çarpıklıktan) kaynaklanan olaylar aynı potada eriyor.
Yani şunu demek istiyorum: AKP'nin ve AKP'lilerin yaşadığı 'kuşatılmışlık' duygusunun ardında kurumsal muhalefet kadar AKP'den kaynaklanan şeylerin de etkisi var.
Basit bir örnek: AKP hükümeti yeni kurulacak 15 üniversitenin kurucu rektörünü kendisi belirlemek istiyor. (Yasaya göre rektör adaylarını hükümet belirleyecek Cumhurbaşkanı da atayacaktı.) Cumhurbaşkanı bu istemi önce veto etti, sonra çaresiz kalıp onaylayınca da Anayasa Mahkemesi'ne götürdü, düzenleme önceki gün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, söz konusu yasanın yürürlüğü de durdu.
Şimdi bu kurumsal muhalefet mi, yoksa AKP'nin yanlışı mı? Anayasa'da, 'Rektörler YÖK'ün belirlediği üç aday arasından cumhurbaşkanı tarafından atanır' cümlesi durdukça bu olay AKP'nin yanlışıdır. Ama iktidar olan bitenin 'kurumsal muhalefet' olduğunu dün bile düşünmeye devam ediyordu.
AKP, yüzde 35 oyla Meclis'teki sandalyelerin yüzde 66'sını aldığında ve geçerli oyların yüzde 35'i Meclis dışında kaldığında, bu durumun ne kadar demokratik olduğunu bir an bile düşünmedi.
Oysa demokratik meşruiyet denen şey sadece yasalardan kaynaklanmaz. İşte, geçerli oyların yüzde 45'inin temsil edilmediği bir Meclis'te AKP'nin meşru görülmesini sağlayan şey medyanın sağduyusuydu. Bugün bile kimse AKP'nin meşruiyetini veya parlamentonun meşruiyetini sorgulamıyor, çünkü 3 Kasım 2002 sabahı var olan sağduyu hâlâ mevcut. Ama bu sağduyuyu sergilemek AKP'yi hiç eleştirmemek anlamına gelmiyor.
AKP'nin siyasi meşruiyeti ve bu kuşatma meselesini önümüzdeki hafta da konuşmaya devam edelim.
Bu yazı 1,100 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
15 Temmuz 2012
‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
-
10 Mart 2012
Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
-
25 Haziran 2011
PKK dağdan nasıl iner
-
26 Şubat 2011
1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
-
26 Aralık 2010
Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
-
2 Kasım 2010
PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
-
31 Ekim 2010
‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
-
27 Temmuz 2010
Askeri vesayetin hukuki altyapısı
-
24 Temmuz 2010
Enerji stratejimiz var mı?
-
21 Temmuz 2010
Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
-
14 Temmuz 2010
İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
-
7 Temmuz 2010
Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
-
5 Temmuz 2010
Dindar solcular
-
3 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
-
26 Haziran 2010
Hep aynı denklemin içine sıkışmak
-
24 Haziran 2010
Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
-
13 Haziran 2010
Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
-
6 Haziran 2010
Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
-
24 Mayıs 2010
Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
-
4 Mayıs 2010
Eski defterleri açmak...
Yorumlar
+ Yorum Ekle