Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen
0 0 0000
Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur
Yaşadığımız kirli akvaryum, içinde yaşayan herkesi hasta ediyor. Biz de hasta balıkları yakalayıp temizlemeyi ve sonra yine aynı kirli akvaryuma atmayı marifet zannediyoruz. Tartışılan konuya bakın; ilaçlı stent mi koyalım yoksa eriyen stent mi? Tüplü ameliyat mı olalım, yoksa tüpsüz mü? Peki sonra? Yaşam tarzı hastalık üretiyor yani tekrar hasta olacaksınız, kurtuluş yok.
Yetkin bir cerrah olan hocamız Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu bu acı gerçeği ne güzel özetliyor :
Bugün bir dostumun 30 yaşındaki gelininin acı ölüm haberi geldi. Bu kızcağız 5-6 ay önce kilo sorunu nedeniyle ''mide küçültme'' ameliyatı olmuş, çok badireli bir ameliyat sonrası süreci geçirdikten sonra taburcu olmuştu. Ameliyat sonrası erken dönemde 20 kilo, takip eden aylarda da 20 kilo daha vererek toplam 40 kilo vermiş. Yarın toprağa vereceğiz.
Ben son yıllarda bu filmi çok gördüm, duydum. Son filmi tüm Türkiye birlikte seyretti. Rahmetli Mustafa Koç da bu ameliyatı olduktan sonra 40 kilo vermiş, 1 sene sonra aniden ölmüştü. Ölümü; kalp hastası olmasına rağmen spor yapmasına bağlandı ama bana kalırsa o kadar basit değil.
Bu ameliyatlar her şeyden önce insan anatomisi ve fizyolojisine aykırıdır.
Mide normal bir sindirim faaliyeti ve fizyolojisi için elzem bir organdır. Bu organı keyfi olarak devre dışı bırakmak her şeyden önce Allah?ın yarattığı insan anatomisi ve fizyolojisini hiçe saymaktır. Sindirimin en önemli aşaması gıdaların mide içinde uğradığı mekanik ve kimyasal işlemdir. Bu aşamanın atlanması sadece sindirim değil onu takip eden her türlü metabolik faaliyete de sekte vurur.
Diyelim bu ameliyatı oldunuz ve kazasız belasız atlattınız, sonrasında sizi bekleyen süreç; günde 12 defa ''kuş gibi'' porsiyonlarla hayatınızın sonuna kadar tatminsiz ve anormal bir beslenme sürecidir. Yahu, bunu yapacak olduktan sonra bu korkunç ve ''çağ dışı'' ameliyatı olmaya ne gerek vardı. Sorununuz zayıflamak ise ameliyatı aklınıza bile getirmeyin, Gelin bana ben sizi 1 ay içinde her türlü kilo ve hastalık risk faktöründen kurtarayım. Hocamız açık çek veriyor, daha ne desin?
İşte herkesi hasta eden asıl neden bu : Risklerle dolu yaşam tarzı. Bu yaşam tarzını idrak edip değiştirmediğimiz için, sağlık ve hayatımız heba olup gidiyor. Kedinin kuyruğu peşinde dolanıp durması gibi bu kısır döngü içinde debelenip duruyoruz. Cep telefonlarına gelen mesajlarla, bedava çekap modası yayılıyor. Ellerde filmler, tahliller, dosyalar, ilaç torbaları... Müşteriler, müstakbel hastalıklarını teşhis için dev hastaneleri tavaf ediyor. Tekrar tekrar anjiyo olanlar, damarlarına pırlanta yüzük taktırmış gibi stentten bahsedenler, gastroskopi yaptıranlar, ameliyatını yapacak robot arayanlar... Hastalar bedava doktor bulmuş şimdi de robotla ameliyat istiyor.
Herkes mucize tedaviler peşinde, hasta olmadan sağlıklı yaşamayı düşünen yok. Şimdi de mide ameliyatları moda oldu. Şeker hastalığı ve şişmanlığa kesin çözümmüş. 12 milyon şeker hastası ameliyat olsun kurtulsun o zaman. Tartışılan konuya bakın:
150 kiloya gelip mi ameliyat olacağım yaşım başım geçip tüm gençliğim morbit obez geçtikten sonra ve bu arada kalıcı hastalıklar bedene yerleştiren sonra napim ben ameliyatı diyor hastamız. Toplumun üçte biri şişman. Onları da morbid obes olmadan kurtaralım o zaman. Yarın askerlik yapacak adam kalmayacak haberiniz var mı?
ABD'de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar... sistemi ne kadar güzel özetliyor. Bu sistem, şişmanları öğütüp paraya çevirirken GDO'lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler, alkol ve sigara sağlık ve hayatımızı çökertiyor, aydınımız bunu özgürlük olarak görüyor. Hangisini önlemek kolay? Bu sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Hastalıkları önlemek yerine sektöre çalışan bilim dünyamız yüzünden, her yıl milyarlarca doları, hastalıktan beslenen canavara hediye ediyoruz.
Trilyon dolarlık sektörün düzenlediği bilimsel kongreler ve toplantılar, fırtına gibi esip gürlüyor, doktorları, bilim dünyasını, hastalıkları önleme ve sağlığı koruma çabalarını sel olup götürüyor. Hastalık faturalarını ödeyen devletlerin ve korunmasız halkın bu fırtına önünde durması imkansız. İlaç ve teknoloji yoluyla aktarılan milyarlarca dolarla hastalık canavarını beslemeye devam ediyoruz.
Bu sistem hepimizi hasta ediyor. Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen hasta sayısı azalacağına artıyor. Ne bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, ne de mahalle aralarına kadar yayılan dev hastaneler kötü kaderimizi değiştiremiyor. Başarısızlığın nedenleri ve çarelerinden habersiz, önce hasta oluyor sonra tedavi oluyoruz. Hasta eden yaşam tarzı yüzünden, sağlık ve hayatımız tükeniyor. Boyun eğdiğimiz bu kaderi sorgulayacak kimse yok mu? Bilim dünyamız ve aydınlarımız bu kötü kader için ne diyor acaba?
Hasta sayısı artmış, muayene sayısı rekor kırmış, yeni moda tedaviler çıkmış, yeni teknolojik cihazlar ülkeyi pazar haline getirmiş, herkes bununla övünüyor. Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf. Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış? Bilim dünyamızın derdine bakın: bu pahalı tedaviler niye her yerde yokmuş? Son 9 yılda sağlık harcamaları % 800 artmış kimsenin umurunda değil. Şimdi daha mı sağlıklıyız? Harcanan paralar sağlık olarak geri dönmüyor, sadece sektörü zengin ediyor.
Sağlıklı yaşamanın toplumsal formüllerini uygulamak neden kimsenin aklına gelmiyor? Sivrisinek kurbanlarıyla uğraşmak çözüm mü? Hastalık üreten bataklığı kurutmak kimin görevi? Sebep çok açık ve net. Gözümüzün önünde duruyor ama görmüyoruz: Hastalık kamyonunun yükü çok fazla ve hastalık üreten bataklığa saplanmış durumda. Gaza bastıkça, sağlığı korumaya yani bataklığı kurutmaya harcanacak paraları hastalık sektörüne kaptırdıkça, hastalık kamyonu sürekli patinaj yapıyor ve her gün biraz daha batağa saplanıyoruz. Sonuçta bataklığa dönen bu yaşam tarzına gömülüyoruz. Halbuki kamyoncular bilir; yapılacak iş hastalık yükünü azaltmaktır. En büyük eksik ve hata ise; hastalık yükünü azaltmadan sürekli gaza basmak, kaynakları patinajla çarçur etmek, hastalık lobisine hediye etmek.
En zengin ülkeler bile hastalıkların önlenmesi konusunda ciddi araştırmalar yaparken biz ne yapıyoruz? Artan hasta sayısına yetişmek için ya doktor ithal etmek için çırpınıyor, ya da kıt kaynaklarımızı, hastalıklar peşinden koşarak çarçur ediyoruz. Bunca yıldır yapılan, hastalık sektörünü beslemek. Peki bu ülkede sağlıklı yaşamak mümkün değil mi? Önce hasta olmak ve sonra da ameliyat olmak zorunda mıyız? Yıllardır çarçur ettiğimiz milyarlarca doları, hastalıkları önlemek ve sağlığı korumak için harcasaydık, hiç değilse bugün sağlıklı bir toplum olurduk. Hastalık konusunda fotoğrafı düzeltmeye çalışırken büyük resmi görmemekte ısrar ediyoruz. Büyük resim şu : Hasta et, tedavi et, cebini boşalt. Hastalık üreten yaşam tarzının ve bundan rant sağlayan sistemin kökten değişmesi gerekiyor. Bakalım MİLLİ SAĞLIK ENSTİTÜSÜ bu sistemi nasıl değiştirecek?
Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu'nun yazısı:
Bugün bir dostumun 30 yaşındaki gelininin acı ölüm haberi geldi. Bu kızcağız 5-6 ay önce kilo sorunu nedeniyle ''mide küçültme'' ameliyatı olmuş, çok badireli bir ameliyat sonrası süreci geçirdikten sonra taburcu olmuştu. Ameliyat sonrası erken dönemde 20 kilo, takip eden aylarda da 20 kilo daha vererek toplam 40 kilo vermiş. Yarın toprağa vereceğiz.
Ben son yıllarda bu filmi çok gördüm, duydum.
Son filmi tüm Türkiye birlikte seyretti. Rahmetli Mustafa Koç da bu ameliyatı olduktan sonra 40 kilo vermiş, 1 sene sonra aniden ölmüştü. Ölümü; kalp hastası olmasına rağmen spor yapmasına bağlandı ama bana kalırsa o kadar basit değil.
Bu ameliyat sonucu kilo veriliyor ama ne pahasına!?
Dünyaca ünlü ''Mayo Clinic'' web sitesinde bu ameliyatların riskleri şöyle sıralanıyor :
Ameliyat Riskleri :
Kanama
Enfeksiyon ( Mikrop Kapma )
Pulmoner Emboli ( ölümcül Akciğerlere pıhtı atma )
Akciğer komplikasyonları
Ameliyat yerlerinden sızıntı
Ölüm
Ameliyat sonrası Riskler :
Bağırsak tıkanması
''Dumping Sendromu'' : karbonhidratları gıdaları aniden bağırsaklara geçmesi sonucu oluşan ve ishal, karın ağrıları, baygınlık hissi ile seyreden bir durum ( çoğu hastada uzun süre görülüyor )
safra kesesi taşları
Ameliyat yeri Fıtıkları
Hipoglisemi
Beslenme Bozuklukları
Mide Ülserleri
Mide Kanamaları
Sürekli Kusma
Depresyon
Ölüm
Konuyu kaynağında görmek için Mayo Kliniğinin aşağıdaki linkinden bu bilgilerin orijinaline ulaşabilirsiniz.
http://www.mayoclinic.org/tests-procedures/bariatric-surgery/basics/risks/prc-20019138
Bu ameliyatlar her şeyden önce insan anatomisi ve fizyolojisine aykırıdır.
Mide normal bir sindirim faaliyeti ve fizyolojisi için elzem bir organdır. Bu organı keyfi olarak devre dışı bırakmak her şeyden önce Allah?ın yarattığı insan anatomisi ve fizyolojisini hiçe saymaktır. Sindirimin en önemli aşaması gıdaların mide içinde uğradığı mekanik ve kimyasal işlemdir. Bu aşamanın atlanması sadece sindirim değil onu takip eden her türlü metabolik faaliyete de sekte vurur.
Diyelim bu ameliyatı oldunuz ve kazasız belasız atlattınız, sonrasında sizi bekleyen süreç; günde 12 defa ''kuş gibi''porsiyonlarla hayatınızın sonuna kadar tatminsiz ve anormal bir beslenme sürecidir.
Yahu, bunu yapacak olduktan sonra bu korkunç ve ''çağ dışı'' ameliyatı olmaya ne gerek vardı.
Sorununuz zayıflamak ise ameliyatı aklınıza bile getirmeyin, Gelin bana ben sizi 1 ay içinde her türlü kilo ve hastalık risk faktöründen kurtarayım.
Konuya değişik bir perspektiften bakmak ve çok ilginç şeyler öğrenmek isterseniz, Bu işin nasıl bir rant kapısına döndüğünü anlamak için, Dostum, değerli bilim adamı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta?nın aşağıda linkini verdiğim bir yazısını okumanızı salık veririm :
http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/12/29/yazilar/tip-yazilari/obezite-tip-yazilari/obezite-ve-obezite-cerrahisi-modern-tibbin-ayibidir/
Allah bizi ''modern'' bilimsel şarlatanlardan korusun.
Sağlıklı Günler Dileğiyle...
Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu
Kaynak: http://dryavuzyorukoglu.blogspot.com.tr/2016/03/obezite-cerrahisi-korkunc-yan-etkileri.html
Bu yazı 4,861 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
21 Nisan 2017
Sömürü Sistemini Yıkmak Kolay Mı?
-
10 Mart 2017
Bu bir Halk Devrimidir
-
9 Şubat 2017
Bindik bir Alamete...
-
2 Ocak 2017
Sağlıkta Milli ve Yerli Çözümler
-
18 Kasım 2016
Neden bu kadar hastayız?
-
19 Ekim 2016
Tarihimizle Yüzleşelim
-
24 Ağustos 2016
FETÖ: Küresel Komplo
-
21 Temmuz 2016
Milli Devlete Doğru
-
1 Nisan 2016
Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur
-
9 Mart 2016
Hekimlik Öldü Yaşasın Doktorluk!
-
14 Ocak 2016
Akademik Yozlaşma
-
25 Aralık 2015
Bilimin Geldiği Son Nokta
-
20 Kasım 2015
Sağlıklı Çözümü Hastalık Lobisi Engelliyor
-
12 Ekim 2015
Aydınlar ve bilim dünyamız
-
31 Temmuz 2015
Kahrolsun Engizisyon Anlayışı!
-
15 Temmuz 2015
Bayram Gelmiş Neyime...
-
2 Temmuz 2015
Bu yazıyı kalbinizle okuyun!
-
10 Haziran 2015
Sigara ile Mücadele Böyle Olur mu?
-
3 Haziran 2015
Sağlıkta Devrim
-
21 Mayıs 2015
Sağlık ve Özgürlüğün Gaspı
Yorumlar
+ Yorum Ekle