Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen
0 0 0000
Bu yazıyı kalbinizle okuyun!
Kalbimiz yumruk büyüklüğünde muhteşem bir organ?
Dünyanın en çalışkan, en dayanıklı ve en verimli makinası.
? Dünya çevresinin 2.5 katı uzunluğundaki damar sistemine her gün 1 tanker kan pompalar. Bir ömür boyu pompalanan bu kan, tankerler halinde dizilse İstanbul Ankara otoyolunu doldurur.
? Kalbimiz cefakârdır. Bayram demez, tatil demez bir ömür boyu ırgat gibi çalışır. Bir gün bile izni yoktur. Dinlenmez. Beş dakika dinlense hayat sona erer.
? Kalbimiz fedakârdır. Kendi özel hayatı yoktur, tüm varlığını ve hayatını bizim için feda eder.
? Kalbimiz açgözlü değildir, kanaatkârdır. Boğaz tokluğuna çalışır. Yaptığı iş kadar enerji harcar, israf etmez.
? Kendini düşünür, fakat bencil değildir. Pompaladığı kanın sadece yüzde 5?ini kendisi için alır. Onu da ırgat gibi bizim için kullanır, var gücüyle bizim için çalışır.
? Kalbimiz dürüst bir veznedardır. Vücuttan aldığı kanı vücuda verir. İçi kan dolu olmasına rağmen içinde bulunan kanı yılanlar gibi hortumlamaz. Yılan kalbi, insanın aksine kalbin iç boşluğundaki kanı hortumlar.
? Kalbimiz çok çalışkandır, ne zaman ihtiyaç duysak fazla mesai yapmaktan çekinmez, var gücüyle çalışır, gerekirse 8 misli üretim yapabilir, bizi yarı yolda bırakmaz.
? Metanet sahibidir. Mide gibi asit salgılayıp ağlayarak günde 3 sefer ödül beklemez. Ekonomik çalışır masraf çıkarmaz, bize yük olmaz.
? Streslere karşı bizi korumaya çalışan fedakâr bir canlı kalkandır. Ne zaman heyecanlansak, strese girsek, kavga edecekmişiz gibi gücünü artırır, aşırı çarparak bizi uyarır, bizden önce kavgaya hazır olur. Keskin sirke küpüne zarar verse de bizi koruma amacıyla çılgınca çarpar, fazla çalışmaktan çekinmez.
? Kalbimiz sadece sadık değil, aynı zamanda vefalıdır. Bu davranış belki de binlerce yıl öncesinden kendisine miras kalan bizi koruma içgüdüsüdür.
? Kalbimiz derin bir hafızaya da sahiptir. Devir değişmiş olsa da, kalbimiz eski çağlardaki sadakatine ve vefalı çalışmasına aynen devam ediyor.
? Kalbimiz enayi değildir, damarlarını tıkamazsak hakkını almasını bilir. Hakkını alamazsa ağrıyla direnir. Yine alamazsa tık diye durur. Peki cefakar kalbimiz için biz ne yapıyoruz?
? Bir bardak su getirene bahşiş verirken, hayatımız için her gün 1 tanker kan pompalayan kalbimiz için ne yapıyoruz?
? Bermuda şeytan üçgeni olan araba, asansör ve koltukta kalbimizi hücre hapsine mahkûm ederken sigara, hatalı beslenme, yüksek tansiyon ve stresle sürekli hırpalıyoruz. Sonra da ?Neden yarı yolda bıraktı, tekledi, kriz geçirdi?? diye merak ediyoruz. Sonuçlar vahim. Kalp damar hastalıkları her yönüyle ürkütücü :
DÜNYA ve OLİMPİYAT ŞAMPİYONUYUZ !
Kalp sağlığımız alarm veriyor. Koroner kalp hastalığı, 1990 yılından beri her yıl % 7 artıyor. 2012'de akut koroner sendromla yatan hasta sayısı 420.000, yıllık ölüm oranı 2. TEKHARF araştırması 2013 verilerine göre, kalpten ölümlerde Avrupa şampiyonuyuz. Kalpten ölümler İngiltere ve Almanya'nın 3 - 4 katı. 3,5 milyon koroner kalp hasta havuzuna, her yıl 120 bin yeni hasta ekleniyor. Euroaspire III adlı araştırmada, 50 yaş altı kişilerde görülen ölümcül kalp krizlerinde, Türkiye'nin Avrupa'daki en yüksek orana sahip olduğu ortaya çıktı.
Vasküler Risk Çalışması sonuçlarına göre, Türkiye?de tedavi ve korunma yetersiz. Beş yıllık takipte, stent ve by-pass oranı % 90 artmasına rağmen kalp krizi veya inme gibi damarsal olayların neden olduğu ölüm oranı yüzde 7,2?den yüzde 19,5?e yükseldi. Bu oran kadınlarda yüzde 15,9 olarak tespit edilirken, erkeklerde yüzde 24.0?e kadar çıkıyor. Bu modern ve pahalı tedavilere rağmen ölümler neden artıyor?
Ülkemizde kalp yetmezliği oranını gösteren Happy isimli araştırmanın sonuçları unhappy. (Kötü kaderimizi gösteren araştırmaların isimleri ilginç ve ingilizce). Bu araştırmada kalp yetmezliği dünya ortalamasının 3 katı bulundu. Önlemek çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen milyarlarca doları pahalı ve sonu ölümle biten tedaviler için harcıyoruz.
Önlenebilir ölümlerde 20 yıldır dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz. 10 yıl sonra nüfusumuz daha da yaşlandığı zaman bu rakamlar daha da artacak. Hesaplara göre kalp hastalıklarından kaynaklanan ölümler 10 yılda iki katına ulaşacak. Peki bu salgın ne zaman başladı? 1994-99 yılları arasında 37 ülkenin bulunduğu sıralamada erkeklerde koroner kalp hastalıklarından ölüm oranı Kore ve Çin?de 100 binde 50 iken, Türkiye?de 650 bulundu. Yani 13 misli fazlaydı. Hastalık salgını bize ne zaman bulaştı? Modern diye yutturulan küresel yaşam tarzı ile başladı, sağlıksız şehirleşme ve AVM işgaliyle doruk noktasına ulaştı.
NEDEN BU KADAR HASTAYIZ ?
Ülkemizde koruyucu önlemler yetersiz. Önlem almak çok kolay ve ucuz ama yapamıyoruz. Sigara ve 50 yaş altı kalp krizinde Avrupa şampiyonuyuz. Koroner hastaların bile yarısından fazlası sigara içmeye devam ediyor ve sedanter yaşıyor. Bu hastaların üçte biri obes ve şeker hastası. Tedaviye rağmen 3 hastadan ikisinde tansiyon yüksek. Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet, metabolik sendrom ve şişmanlık bu yüzden salgına dönüşmüş durumda. 17 milyon kişi hipertansiyon hastası, çoğunun bundan haberi bile yok. Şeker hastası sayısı 1990'da 1 milyonken şimdi 10 milyonu geçti. CREDİT 2 araştırması ise cahillerde ölüm oranının 13 misli fazla olduğunu söylüyor.
Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesinin 2005 te yayınlanan ortak araştırmasında ; 250 bin kişi tarandı; Türkiye'nin hastalık haritası çıkarıldı. Ölen 430 bin kişiden ?'sının, yaşam tarzını değiştirmediği için pisipisine öldüğü açığa çıktı. Yaşam tarzı değişse, milyonlarca insan hayatta olacaktı. Hesaplayın bakalım 10 yılda ölen milyonları. Sağlığa dikkat edilse ölümlerin ?'sı önlenebilecekti. Önlenebilir demek, önlenmiyor demek.
Pisipisine ölmek sözlükte : Niyazi olmak. 'Ölürsek şehidiz kalırsak gazi' anlayışı, yerini 'ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti Niyazi' anlayışına bıraktı. Malum, Osmanlıda halkın 2 görevi vardı. Mehter marşından hatırlayın : Ölürsek şehidiz kalırsak gazi, haydi aslanlar düşman üstüne. Buna Cumhuriyette üçüncüsü eklendi. Önlenebilir nedenlerden Niyazi oluyoruz.
Bu felaketin, bu kötü kaderin bir gün bile olsa, TV?lerde tartışıldığını gördünüz mü? UFO?larla, dizilerle, maçlarla, abuk subuk programlarla uyutulan zavallı bir toplumun içler acısı hali bu.
SUÇLU KİM, KALBİMİZ Mİ ?
Bilim dünyası, koyunlara kalp hızına duyarlı çip takmış, vahşi hayvan görünce korkudan kalp hızı artıyor, çobanına kurtar beni baba diye mesaj atıyor. Tehlike anında kalp hızı arttığında takılan çiple otomatik olarak çobanına mesaj atarak koyunları bile koruyan dünyada, insanımızı koruyan bir sistemi kurmak zorundayız. Fırat kenarındaki koyundan bile Hz. Ömer'i sorumlu tutan inancımız, insanı koruyan bu sistemi kurmayı emrediyor. Sağlığı koruyan, hastalıkları önleyen sistemi ne zaman kuracağız?
Son 10 yılda sigaraya harcadığımız para 230 milyar TL. Kaçak sigara ve alkol bu rakama dahil değil. Her yıl hastalıklara harcanan para ise 60 milyar dolar. Ülkemizde ölüm ve hastalıkların yüzde 86'sı önlenebilir ama önlenmiyor. Dünyada moda olan küresel sağlık anlayışı yüzünden hasta oluyor ve güya tedavi oluyoruz ama hasta olmadan sağlıklı yaşamak kimsenin aklına gelmiyor.
Dünyada kalp hastalığı, beyin kanaması ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların yol açtığı erken yaştaki ölümlerde; tütün kullanımı, önlenebilir etmenlerin başında yer alıyor ama önleyemiyoruz. Nedeni basit : Küresel baskıya direnemiyoruz. Bu yüzden sağlık ve hayatımızı ve son 30 yılda trilyonlarca doları, hastalık canavarına kurban veriyoruz. Çünkü gücümüz yetmiyor. 'Bu sigara halkımızı öldürüyor ve hasta ediyor, bu yüzden yasaklıyoruz' diyemiyoruz. Bu yüzden sigara içindeki katkı maddelerini azaltın diye adeta yalvarıyoruz. Aynı kıvırtmayı hipertansiyon ve kalp hastalıklarını önlemek için yapılan tuz mücadelesinde de görüyoruz. Paket ürünler içindeki tuzu yani sodyumlu katkı maddelerini yasaklamaya gücümüz yetmediği için, halkın sofrasındaki tuzluğu alıyoruz. Hani özgürlük, hani seçme hakkı? Sigara, alkol, katkı maddeleri, tarım ilaçları, zararlı kimyasallar, GDO, mısır şekeri, fastfood, kola ?
Reklamlarla hastalık üreten yaşam tarzını beyinlere yüklemek, beslenme alışkanlıklarıyla toplumları hasta etmek medyanın görevi. Diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve bir sürü hastalık salgını, işte bu beyin yıkamanın, bu yaşam tarzının doğal sonucu. Chicago Üniversitesi, yüzbin reklamı inceledi: Reklamı yapılan gıdaların % 98'i yağ, tuz ve şeker yükü, % 90'ı ise besin değeri düşük bulundu. Bu yüzden ABD'de çocuk obezite oranı 1978-2004 yılları arasında 3 kat arttı.
Medya, düşük kalorili beslenmenin uzun yaşamayı sağladığı, kanser, diyabet ve kalp damar hastalığı riskini azalttığını bile bile toplumu hasta eden reklam ve programlarla bizi hasta etmek için maalesef her türlü çabayı gösteriyor. Televizyonlar sabahtan akşama restoran geziyor, yemek tarifi yapıyor. Yakında hepimiz aşçı olacağız.
Neyle dolduracağımıza dair sürekli planlar yaptığımız midemizi bu kadar imtiyazlı kılan nedir? Mide ve arabamıza gösterdiğimiz ilgiyi kalbimize neden göstermiyoruz? Sağlam taşıtımızı her yıl düzenli olarak servise götürür bakımdan geçirirken kalbimize neden üvey evlat muamelesi yapıyoruz. Neden kalbimizi bu kadar hor kullanıyoruz. Kalbimiz ilgiye, sevgiye ve bakıma muhtaç ve layık değil mi? Hastalıkları önleyemiyoruz ama hiç değilse hasta olanları tesbit edip koruyalım. Haydi dostlar bakıma!
www.kemalyesilcimen.com
KAYNAKLAR
1. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006
2. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor.
3. Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz.
4. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26.
5. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.
6. Vasküler risk çalışmasının sonuçları açıklandı.
7. Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu ? 2007
8. 'Happy' kalp yetmezliği araştırması.
9. Yapay kalbin trilyonlık faturasını devlet ödeyecek.
10. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR.
11. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı!
12. Hastalıkların maliyeti 47 trilyon doları bulacak
13. Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz.
14. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI.
15. Sağlık Harcamaları 127 Trilyon Dolara Çıkacak
16. 230 milyar lira ''duman'' oldu.
17. KAÇAK SİGARA TERÖRÜ FİNANSE EDİYOR.
18. Kanada'da 58 milyarlık Sigara Davası
19. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kalp-damar-hastaliklarinin-tedavisi-ve-korunmasi-yetersiz-kaliyor-olum-vakalari-artiyor
20. http://www.medimagazin.com.tr/ilac-sanayi/genel/tr-ilk-9-ayda-ilaca-195-milyar-euro-harcandi
21. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-ilacin-devlete-faturasi-artiyor
Bu yazı 2,291 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
21 Nisan 2017
Sömürü Sistemini Yıkmak Kolay Mı?
-
10 Mart 2017
Bu bir Halk Devrimidir
-
9 Şubat 2017
Bindik bir Alamete...
-
2 Ocak 2017
Sağlıkta Milli ve Yerli Çözümler
-
18 Kasım 2016
Neden bu kadar hastayız?
-
19 Ekim 2016
Tarihimizle Yüzleşelim
-
24 Ağustos 2016
FETÖ: Küresel Komplo
-
21 Temmuz 2016
Milli Devlete Doğru
-
1 Nisan 2016
Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur
-
9 Mart 2016
Hekimlik Öldü Yaşasın Doktorluk!
-
14 Ocak 2016
Akademik Yozlaşma
-
25 Aralık 2015
Bilimin Geldiği Son Nokta
-
20 Kasım 2015
Sağlıklı Çözümü Hastalık Lobisi Engelliyor
-
12 Ekim 2015
Aydınlar ve bilim dünyamız
-
31 Temmuz 2015
Kahrolsun Engizisyon Anlayışı!
-
15 Temmuz 2015
Bayram Gelmiş Neyime...
-
2 Temmuz 2015
Bu yazıyı kalbinizle okuyun!
-
10 Haziran 2015
Sigara ile Mücadele Böyle Olur mu?
-
3 Haziran 2015
Sağlıkta Devrim
-
21 Mayıs 2015
Sağlık ve Özgürlüğün Gaspı
Yorumlar
+ Yorum Ekle