En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

Ses vermek?



Hepimiz konuşuyoruz; konuşan toplum...Bu iyi bir durum; lakin konuşma çabamızın bir kısmını, sorunları sağlıklı tespit edip, samimi çözümler sunmak için kullansak, o söz ''kelama" dönüşecek, iyilikler ortaya çıkacak, zenginleşeceğiz.

Bu olmuyor...

Konuşuyoruz; konuşurken nice köprüler yıkıyoruz, nice hasarlara sebep oluyoruz; o kadar! Elimizdeki yegâne kâr, bu milleti birbirine bağlayan değerleri aşındırmak, husumeti körüklemek oluyor.

Yazmayacaktım, fakat duramadım, yazıyorum: Bu memleketin tek meselesi Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki yemek masasının maliyeti midir?  Cumhurbaşkanımızın iftar sofrası kurması mıdır? Sanki milyonların kokteyllerde ve hususi ziyafet sofralarında tarumar edildiğini bilmiyormuşuz gibi, adeta aklımızla alay ederek, ''iftar sofrası'' üzerinden değerleri aşındırma yarışına giriyorlar.

Bakıyorum, halkımız şunu söylüyor: ''Sevgili yazar, asıl orada neler konuşuldu, onları sen bize söyle...Milleti, kendi siyasi emellerin ve ikbal kavgalarınla yanlışa yönlendirme.?

Bizler iftar sofrasında ele alınan konuların bir kısmını Taha Akyol'dan öğrendik. Taha Akyol, orada ele alınan ilahiyat eğitimi, dini guruplar ve din hizmetlerine ilişkin bazı konuları köşesine taşımış. Bu vesileyle öğreniyoruz ki, Cumhurbaşkanımızın İftar Sofrasında mühim konular konuşulmuş... Bunlar, fevkalade önemli konular.

Sayın Akyol'un yazısında işaret ettiği hususların büyük bir kısmını önemsiyorum. Evet, iftar sofrasında ele alınan konuların her biri kitap çapında konular. Yazılmalı, zamanın ruhuna muvafık düşünceler üretilmeli.

Bu konulara ilişkin bir iki hususu burada işaret etmek isterim:
Esasen basının dikkat çekmediği, önemsemediği ve gündeme gelmesini istemediği için dikkatlerden kaçan bir hususu var: Eksik kalan taraflarına rağmen, ülkemizde ilahiyat alanında yaralara merhem olacak düşünceler üretiliyor...

Yeterli olmaya bilir; ama bir özgün düşünce geleneği de zaman içinde oluşacaktır.

Burada basın, o ''sahih ve saf" yerli düşünceyi kamuoyuna duyurmalı. Basınımız, milleti masa etrafında oluşturulan yanlı ve yanlış algılarla meşgul edecek yerde, iyi ve güzel haberi sunmayı bilen bir anlayışa kavuşmalı.

Görebildiğim kadarıyla Türkiye'nin temel meselelerinden biri budur: Milletin önünü açacak sahih bilginin, iyi ve güzel haberin kitlelere ulaştırılması meselesi... Taha Akyol gibi, okuyan, araştıran dertlenen köşe sahiplerinin meseleye bu açıdan da bakmamızı sağlayacak bir etkinliğin içinde olmalarını umarım.

Doğru, maalesef bazı ilahiyatçılar tekrarcı, bir yerlere, bir ibareye takılıp kaldı... Orada, o metnin içinde; ama akıp giden hayattan bihaber. Bir kısmı da, köklerinden kopuk rüzgâra teslim olmuş durumda; fotoğrafı bir bütün olarak görmek yerine, muhalefet ederek tanınmanın, şöhret devşirmenin peşinde. Ama kendini milletin dertlerine vakfetmiş, iyi öğrenci yetiştirmeye, yaralara merhem olmaya çalışan sessiz bir çoğunluk var; onların görülmesi lazım... Tek arzusu, iyinin ve iyiliğin yaygınlaşması olan gayretli, ufku açık genç ilahiyatçıların sesine ses verecek hamiyetperver münevverlere ihtiyaç var!

Şu da var; dini düşünce salt İlahiyat Fakültelerinin tekelinde kalan bir konu değil...Şimdi fakir birden Mümtaz Turhan'ı, Erol Güngör'ü ve Nurettin Topçu'yu hatırladım. Bu hatırlayışla soruyorum: Şimdi neden adını zikrettiğim bu münevverlerimiz gibi, samimi, meselesi olan, o meseleyi çözmek için çaba sarfeden ve bütün bunları ''din? üzerinden çözümlemeye çalışan düşünce adamlarımız olmasın?

Evet, orada, o sofrada güzel konular konuşulmuş...Bunlar Akyol'un da dediği gibi, kitap çapında konular. Lakin basınımız oradaki masaya takılıp kaldı; güncel siyasi ayak oyunlarıyla milletin aklını fikrini işgal etmeye devam ediyor...Bu işgalden kurtulmak için, sadece İlahiyatçılar değil, hepimiz daha çok çalışmalıyız.

Bu yazı 1,974 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,473 µs