Bilal Kemikli
0 0 0000
Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
Şimdilerde pek kullanmadığımız güzel kelimelerden birisi teferrüçtür; açılma, ferahlama ve gezintiye çıkıp gam dağıtma anlamlarına gelir
Bir de tabi tenezzüh kelimesi var; o da hemen hemen aynı anlama gelir. Gezmek, bu her iki kelimede de bir amaca matuftur: Kabzı basta tebdil etmek!
Kabz, el ile tutma, avuç içine alma, kavrama anlamalarına gelir. Sufi lisanında ise, insanın kalbine gelen manevi sıkıntıları ifade eder. Bir durgunluk hali, bir içe kapanma, bir tekrar
Boğucu bir hal! Yola devam etmek için bu halden çıkmak icabeder. Peki, nasıl çıkacağız? Bu soru, bizi yayma, açma, uzun uzadıya anlatma anlamlarına gelen bast kelimesine götürür; cevabı burada ararız. Nedir bast? Kalpteki genişlik, ferahlık, neşe, huzur hali... Bu hale ulaşmak, kabzı basta dönüştürmek için, teferrüç ve tenezzüh gerektir; çıkıp dolaşmak, dikkati farklı noktalara yayarak ferahlamak, böylece gamı ve kederi dağıtmak.
Teferrüç ve tenezzüh, kabzın basta tebdil etmesi çabası, bizde bahçe kültürünün zenginleşmesine sebep olmuştur. Bugün park ve bahçe tabirleriyle ilişkili tasavvurlarımızı, eskiler eğlence ve gezinti yeri anlamında teferrüç-gâh veya teferrüç-geh kelimelerini kullanırlardı
Lale bahçeleri, gülistanlar, has bahçeler ve sâdâbâd gibi mesire yerleri hep bu anlamı çağrıştırır. Çiçekler, ağaçlar, kuşlar ve su
Bilhassa su; dereler, göller, çeşmeler ve kurnalar hayatın ve huzurun kaynağıdır. Basta, gönül ferahlığına suyu tatmak, suyu koklamak ve suyu seyretmekle ulaşılır. Tatmak, koklamak ve seyretmek; bu üç hassa dışarıdan içeriye doğru bir cerrahi ameleye sebep oluyor, içimizde biriktirdiğimiz daralma sebebi olan menfi duyguları, endişe, korku ve pişmanlıkları alıp götürüyor. O yüzden teferrüce çıkmalı, tabiatla buluşup yenilenmeli.
Sanat, teferrüç-gâh olan tabiatı içeriye, salona, o dört duvarın arasına taşıyan bir iksirdir. Sanatın bütün dalları, tabiatın birer taklidi veya tasviri de olsa, bizi bulunduğumuz mekândan alır uçsuz bucaksız kâinatla buluşturur. Bendeniz bu duyguyu Ahmet Yakuboğlunun özellikle sonbahar tablolarında çokça yaşamışımdır. Sararan ve dökülen yapraklardaki canlılık, yazın ortasında veya zemheride sizi alır Domaniçin dağlarında bir sonbahar tenezzühüne çıkarır. Adeta tayy-ı zaman edersiniz; gider gelirsiniz
Bizim gelenekli sanatlarımız, hat, tezhip, ebru ve kâti gibi doğrudan doğruya su, renk ve harfle buluşan mana ve mazmunuyla başka bir dünyanın kapılarını açar. Bu dünya, pastoral ve somut tespitlerin ötesinde, kâinatın bir anda görülemeyen derinliğine, metafizik yönüne, içine, daha içine matuftur. Orada bütün sesler tükenmiştir; siz sadece sükût makamında feryâd eden bir güzelliğe tanık olursunuz. Saatler durmuştur; ân içinde tenezzüh edersiniz. Demem o ki, sanat, ister modern olsun, ister gelenekli, bütün dalları ve haliyle odamıza dolan bir bahçedir. O bahçede cevelân etmek, sizin ona yüklediğiniz anlamla sınırlıdır. Tuvale nakşedilmiş bir tablo bizi zamanda yolculuğa çıkardığı gibi, duvarımızı süsleyen bir talik de zamanın dışına çıkmamıza veya o anı dondurup oradan âleme bakmamıza imkân verir.
Bizim bahçemiz sanattır
Sanatımız bahçemiz. İslam sanatının bahçesindeki gülleri, laleleri, servi ve bülbülünün hayat suyu, Kurandır, Hadistir. Yahut bu iki kaynaktan neşet eden kelâm-ı kibâr veya şiirdir; velhasıl kelamdır. Kelâm
İlâhî kelâm, Kuran ayetleridir; göklerden inen haberdir, vahiydir; camilerimizi tezyin eden levhaların ekseriyetini teşkil eder. Bu haberin beşere yansıyan şubelerinden ve vahyin cüzlerinden birisi olan Hadis-i Şerifler ise, hayat yolumuzu aydınlatan birer deniz feneri olarak mabetlerimizi ve hanelerimizdeki dost bahçesidir. Evet, dostumuz, el-Muallim, el-Beşir olan ruh ufkumuz, Efendimizdir. Onun dokunuşuyla kelama dönüşen harf ve lafızlar, hattatın gönül aynasında yansıyarak Hilye veya diğer tablolara dönüşür. Orada teferrüç ederiz.
DPÜ İlahiyat Fakültesi, 2013 Kutlu Doğum Haftasında, Bursada hizmet veren Bâb-ı Nûn Gelenekli Sanatlar Derneğinin katkılarıyla bizi dostun bahçesinde teferrüce çıkaracak bir projeyi hayata geçirmişti
Projede ana tema, Hz Peygamberin dualarıydı
Kırk dua hadisinden oluşan bir sergi. Bu sergi içinde Hilyelerin ve Esmâ-ı Nebînin de olduğu zengin bir koleksiyona dönüştü. Oluşan bu tabloyu, Onun Niyazıyla adıyla sergilenmişti. Her ne kadar öğrencilerimizin gelenekli sanatlarımıza ilgilerinin oluşması amacıyla, pedagojik kaygıyla çıktığımız yolda, sanatın o kuşatıcı dili kampüsü doldurmuş; dostun bahçesinde bütün bir kampüs ahalisi, hep birlikte teferrüç etmiştik. Bu sergideki güzellikler sadece sergi zamanlarıyla sınırlı kalmasın, o saklı zamanı yarınlara da taşıyalım niyetiyle bu kataloğu hazırlama gereği de duyulmuştu
Bendeniz şimdi bu kataloğun hayaliyle yeniden o sergiyi hatırlayarak bu satırları yazmış oldum. Niyazım o ki, bu milletin dost bahçesinde teferrüç edecek huzuru ve güvenli zamanları eksik olmasın!
Bu yazı 5,180 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2016
Öğrencime Mektup
-
5 Şubat 2016
Sahici Büyük Kimdir?
-
24 Ocak 2016
Aşkın Yolcuğu'na Dair
-
1 Ocak 2016
Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
-
21 Aralık 2015
Eksik Gören Eksiktir
-
10 Ağustos 2015
Çeşm-i Cihân'a Ağıt
-
9 Temmuz 2015
Tevazu: İnsan toprağını işlemek
-
28 Haziran 2015
Ses vermek?
-
24 Haziran 2015
Bu kitap neden yazıldı?
-
4 Haziran 2015
Muhalefeti mi seçeceğiz?
-
10 Mayıs 2015
Ruhuma Sükünet Veren Şehir
-
20 Nisan 2015
Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
-
5 Nisan 2015
Bedhah tuzaklara karşı
-
9 Mart 2015
Bu iyi bir zamandır
-
12 Şubat 2015
Oğluma birkaç not
-
27 Ocak 2015
Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
-
19 Ocak 2015
Son hadiselere ve tartışmalara dair
-
29 Ekim 2014
Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
-
14 Ekim 2014
Camide buluşalım
-
9 Eylül 2014
Bir Gönül Köprüsü
Yorumlar
+ Yorum Ekle