Rus askeri kudretinin ‘Batı’ya sunulduğu Kızıl Meydan seremonisi, salt bölge ülkelerinin değil küresel bilinçaltına itilmiş Sovyet sembolizminin ifadesi olarak 9 Mayıs’ta geri döndü! Ukrayna gerginliğinin doldurduğu Kremlin pazıları Kızıl Meydan’da şişirilmekle kalmadı, Vladimir Vladimiroviç Putin son ‘fethi’ Kırım’ı da aynı gün ziyarete ederek milliyetçiliğin baldan tatlı gururunu içeriye üflerken, dünyaya da “denizler” üstünden hitap etti; “Daha yapacak çok işimiz var!..”
Soğuk Savaş döneminde Sovyet topraklarını ‘kuşaklayan’ ülkeler ve bir zamanlar ‘Doğu’nun parçası olan ‘eski Sovyetler’e, o işin neresinde olduklarını düşündüren bu gösteri o kadar etkili oldu ki, Avrupa Birliği ülkeleri ve adayları tarafından kutlanan, II. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’nın/Batı’nın birliğini ifade eden “9 Mayıs Avrupa Günü”nün yüzüne-resmi kurumlar hariç-bakan olmadı! Bu tezat, klasik bir ‘yükseliş-düşüş’ öyküsünün başlangıcı mı?
Yıllar önce yazdık ve ‘küçük denizler’; Baltık, Akdeniz, Karadeniz, Hazar, Basra bir hat oluşturuyor. (Fay; Kuzey Kutbu’ndan Sakhalin Adası’na kadar yürüyor, şimdi girmiyoruz.) Bunlardan Karadeniz, Doğu Akdeniz, Hazar, Basra artık aynı miğferdir. Büyük denizlerle birlikte, Deniz Kuvvetleri’nin yükseliş dönemi sayabiliriz. (Karadeniz’de tatbikat üzerine tatbikat yapılırken, Montrö yüzünden laf çarpılırken, Amerikan savaş gemileri pervane kırarken Türk Deniz Kuvvetleri’nin Ümit Burnu’nda da bir asır sonra bayrak göstermesinin ‘gönül rahatlığı’ odur!)
Soğuk Savaş silah dengesi üzerine kurulmuştu ve eğer ikincisi ile karşı karşıyaysak yeniden silahların sayılması gerekebilir. Kızıl Meydan’da söylenen o ve Batı’nın duymaya başladığı da odur. Deniz Kuvvetleri de bu manada ayrı anlam ifade ediyor. Suriye krizinde de yaşanandı ve bu karşılıklı “dili” anlamak, dahası o dilden konuşmak gerekiyor.
6 Mayıs günü Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde, (Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir’in de ilk toplantısıydı.) Çin’in CPMIEC firmasıyla görüşmeleri devam eden uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi projesi kapsamında yürütülen görüşmelerin geldiği aşama hakkında kapsamlı “brifingler” sunuldu. 7 Mayıs’ta, hatta eş zamanlı olarak ‘küresel piyasaya’ sürülen bir haber ortaya çıktı!
Ankara’nın hemen fark ettiği ve ‘arkasını gördüğü’ bu haberin duyurdukları şunlar; 1. Ruslar füze ihalesine döndü ve yeni teklifte bulundu. 2. Çinliler şartları yerine getiremiyor ve henüz anlaşma sağlanamadı. Reuters’in (!) ‘bir Türk yetkiliye’ dayandırdığı haber, “Rusya, mektup yazarak yeni teklif sundu. İhale sürecinde kalmak istiyorlar” yazdı.
Çin füzelerine, NATO sistemine uymayacağı mazereti ile itiraz edenlerin asıl söylemek istediklerinin, ‘Batı füzesi değil’ olduğu artık biliniyor. Ama bu hamle de başka sır daha var; “Türkiye’nin Rusya’dan füze sistemi almasının, Ukrayna krizi nedeniyle Moskova’yı ‘düşman’ saymaya başlayan Batı/NATO karşısında düşeceği durum!”
8 Mayıs’ta Türkiye’nin ‘gördüm, işinize bakın’ tepkisi geliyor; “Çinli firmanın şartname hükümlerini yerine getirip getirmediği yönündeki iddiaların ise tamamen spekülasyon olduğu ortaya çıktı. Savunma Sanayii Müsteşarlığı yetkilileri, ihalenin tamamlandığına dikkat çekerek, Rusların uzun menzilli füze projesine teklif vermesinin mümkün olamayacağını belirttiler.” (‘Füze’de Çinli firma ile yola devam’, Yeni Şafak, 08/05)
9 Mayıs, Kızıl Meydan, Rusya silahlarını gösteriyor. 10-11 Mayıs, Türkiye ‘gizli’ silahlarını gösteriyor; “Türk Silahlı Kuvvetlerindeki milli üretim çok namlulu roketatar ve füze sistemleri görüntülendi. Füzelerin ve çok namlulu roketatarların konuşlandığı birliklerin ‘gizli’ olmasından dolayı çekimler alınan özel izinle yapıldı.” (Hemen tüm internet haber siteleri ve gazeteler.) Buradaki anahtar kelime “milli”. Yerleşik teamül: Bir ülke ‘gizli silahlarını’ gösteriyor veya ihraç ediyorsa, elinde daha öldürücü olanlar var demektir!
“Özel dil”in karşılıklı konuşmalarından sadece iki günlük “tapeler” verelim... ‘Türk denizcileri Ümit Burnu’nda’, (07/05, Sabah). ‘F-35’ler için düğmeye basıldı’, (07/05, Milliyet). Dikkat: ‘Alman Dışişleri Bakanı: Ukrayna’da savaş çıkacak’, (07/05, Vatan). ‘Rusya’dan Karadeniz filosuna dev takviye’ (07/05, HaberTürk). Dikkat: ‘Çin füzesiyle Obama’ya gözdağı’, (07/05, Yeni Şafak, Obama'nın İran'ın nükleer programını diyalogla çözme çabasına öfkelenen Suudi Arabistan, Washington'un bu politikasından rahatsız olduğunun sinyalini, Çin yapımı füzeleri sergileyerek verdi.)
Devam ediyoruz... ‘Hayaletin bakım üssü Türkiye’ (08/05, Hürriyet). ‘Putin tansiyonu düşürüyor mu?’ (08/05, Hürriyet). Bu haber, Putin’in Ukrayna sınırlarından asker çektiğini duyuruyordu. Hem öyle olmadığı hem de aynı gün iyice tehlikeli bir gösteri yapıldığı ortaya çıktı. Rusya Devlet Başkanı'nın bizzat Moskova'daki Rusya Ulusal Savunma Merkezi'nde bulunduğu bir tatbikatta, iki Rus denizaltısından kıtalararası balistik füze fırlatıldı ve hava kuvvetleri de nükleer roket saldırısını engelledi. (‘Multiple missile launches during a command and control exercise’, russianforces.org, 08/05) Ek olarak; Tatbikatı Belarus Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Kırgızistan Devlet Başkanı Almazbek Atambayev izledi! ‘NATO: Doğu Avrupa ülkelerinde kalıcı güç bulunduracağız.’, (08/07, Vatan.) Nihayet: ‘Rusya, Füze ihalesine geri döndü’ (08/05, Milliyet) ve yukarıda belirttik, ‘Füzede Çin’le yola devam’ haberleri.
Hatta; paralel siyasi ve enerji denklemleri ile ilgili haberleri tamamen dışladığımız, askeri hamleleri de sınırlı listelediğimiz bu haber kronolojisini çok ciddi buluyorsanız, yine aynı tarihli, Türk Hava Kuvvetleri savaş uçaklarını ‘üçüncü türle’ it dalaşı yaparken gösteren bol resimli ilginç bir haberi de ekleyebiliriz; ‘UFO’larla it dalaşı’ iddiası’, (08/05, HaberTürk). Ya da, “UFO Afganlı Talibanlar’a ateş açtı’: ‘İnternete üçgen şeklindeki UFO’nun Afganistan’daki Taliban üssüne nasıl ateş açtığını gösteren video konuldu. Bu video görüntüsünde alışılmadık bir şekle sahip olan hava aracının büyük bir alana ateş açtığı görülüyor. Korkunç bir patlama duyuluyor ve daha sonra bu ‘tabak’ toz ve dumanlar arasında ortadan kayboluyor.” (Rusya’nın Sesi!)
Askeri gücün diplomasiyi destekleyen bir araç olduğu aşamayı hayli zorlayan bu işaretler; Rusya, Türkiye, ABD, İran, Çin ve ilk satırlarda okunan bölgeyle ilgili tüm ülkelerin özellikle deniz kuvvetlerini gözden geçirmeyi, bir envanter kıyasını ve nihayet devam yazısını gerekli kılıyor. Korkulan ve kaçınılan Doğu-Batı hesaplaşmasının iki sorusu var: Savaş çıkar mı? Çıkarsa kim kazanır? Sayfa sınırlarımızı aşmamak için ikinci bölüme havale ediyoruz; Çin’in Türkiye ile Rusya arasındaki yeri, Türkiye’nin ‘sert gücü’, Tel tel dökülen Amerikan deniz kuvvetlerinin ‘eziciliği’ ve ‘sırlı uçak gemileri’...
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle