En Sıcak Konular

Nedret Ersanel



Nedret Ersanel
0 0 0000

Aurens'in raksını Hüseyin alkışlıyor...



Bölgeyi pusulanın tüm yönlerine hızla savuran/kavuran İran-ABD yakınlaşmasına, soğukkanlılığına ilişkin söylenceyi pekiştirircesine hızla intibak eden, hatta Washington’u sollayıp, Rusya’yı da huzursuz ederek elçilik açıp resmi misyon seferleri düzenleyen ‘Birleşik Krallık’, aynı kıvrak figürleri Suud Krallığı’nın başkentinde Prens Charles’ın dansıyla göstererek, tartışmasız bir küresel tanımlamayla “Charles of Arabia” manşetlerini hak etmiş bulunuyor!

Yarbay Thomas Edward Lawrence veya Arapların kullandığı ismiyle, ‘el Aurens’in ismi her zikredildiğinde Türklerin huysuzlanması herhalde doğal! Hele bu sefer terfien ‘Veliaht Prens” olarak bölgeye dönen Britanya sembolizmi, yükselen Türk Dış Politikası’nın “Sykes-Picot”u yeniden yorumladığı bir dönemde bambaşka akıllar ifade edebilir.

Hem Tahran hem de Suudi Arabistan’ı eş-zamanlı olarak idare edecek bir Batı ülkesi İngiltere’den başkası zaten olamaz. Daha bu ikili sarmalın ilk anında Riyad’a 72 Eurofighter savaş uçağını ‘fiyatını düzelterek’ satabilecek elastikiyet de ancak Londra’da olabilir.

İran’ın bölgesel yükselişinden çekinen Körfez ülkelerinin şu sıralar silaha oluk oluk para akıttıkları biliniyor. Riyad’ın bir yandan İran’ı çevrelemek adına Pakistan ile stratejik anlaşmalar yaptığı, hatta bu ülkeden ‘nükleer’ beklentileri olabileceği dahi iyi biliniyor. (Suudlar ve Pakistan arasındaki nükleer öykü global medyanın üzerinde kalem oynatmayı pek sevdiği bir konu. Ancak ABD’nin ve Rusya’nın üzerinde durduğu açık yara bu değil. Riyad’ın Pakistan’dan alacağı (!) üzerine dökülecek bir Çin sosu!) Ama bu yüzyılda, önce İran’la aralarının ne kadar çabuk düzeldiğini gözlere sokarak dünyaya duyuran İngiltere’nin hemen ardından ‘size silah vereyim mi’ numarası nasıl yutulabiliyor? ‘El Aurens’in elinde ‘Suud Evi’ni korkutan kozlar mı var?

Veya.. şöyle de sorulabilir;  Büyük Britanya’nın gelecekteki kralını Riyad meydanlarında ve el Aurens kıyafetleri içinde raks ettiren güç nedir?

Prens Charles Riyad’da yeteneklerini gösterirken, Suud-Pakistan ilişkileri üst yola giriyor, başka bir veliaht prens İslamabad’da savunma anlaşması imzalıyordu! İşin püf noktalarından biri burada: İran ile Pakistan arasında bir doğalgaz boru hattı kurulması planlanıyordu. Bu hat planlara göre 2015 yılında hayata geçecekti. Ancak şu an Pakistan’ın bu konuda aynı şevke sahip olmadığı hissediliyor. Haliyle bu hevesi kıranın ne veya kim olduğu merak konusu. İpuçları, Suudların kısa süre önce Rusya’ya yapıp terslendikleri teklifin benzerini-elbette küçüğünü-Pakistan’a yaptığını işaret ediyor.

İran-Türkiye rekabeti bu gelişmelerde nasıl bir rol oynamıştır veya oynamamış mıdır bilinmez. Ancak Riyad’ın-konu Pakistan olduğunda-Ankara’nın kulağına, ‘sizin yardımınız olamaz mı’ cümlesini fısıldadığından şüphelenmek mümkünse de, İran’la ilişkilerin ambargolu günlerinde Washington’u bile takmayan Türklerin Riyad’a ‘bir iyilik yaptığını’ söylemek iddialı olur.

İngiltere veliahtı el Aurens üzerinden bölgenin zihninde kolonyal ‘flash-back’ler uyandıran kılıçlı dansından daha heyecan verici görüntü kuşkusuz, ‘Hüseyin’in aynı dansı yapması olabilir! ABD Başkanı’nın Mart ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceği bilindiğinden böyle bir merak fazla bulunmamalı. Hele Suriye’ye yönelik Amerikan söyleminin son birkaç gün içinde yeniden yön değiştirmeye başladığı anımsandığında, Şam’ın akıbeti için yeniden silahlara davranılabileceği imalarının Vahhabi gözüne sürme olup olmadığı da ortaya çıkacak.

Suudi Arabistan-İran güvensizliğinin bir diğer göstergesi de, her iki ülke istihbaratlarının rakip liderlerin sağlığını yakından takip etmesi. Doğrusu haklılık payları da var. Özellikle de Suud monarşisi açısından. Dini lider Hamaney’in de yaşı ileri ve “sonrası” herkesi ilgilendiriyor ancak Suud tahtının sağlığı ve varisleri neredeyse ayrı bir ‘kullanım kılavuzu’ gerektiriyor. Sayıları çok, hepsi yaşlı ve sağlık sorunları var. (Sadece orada değil, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri yönetimlerinin hepsinde az veya çok problem var. Örneğin BAE devlet başkanı daha yeni felç geçirdi.)

Bölgesel değişim rüzgârları yüzünden tetiklenen Riyad’ın kendi geleceğine ilişkin kaygıları aslında monarşinin kaygıları. İran’ın ABD- ve Rusya tarafından da-Ortadoğu’da daha konforlu hareket edebilecek ülke haline getirilmesi başlı başına stres kaynağı. Keza, Suriye, İsrail ve Mısır dengelerinin bozulmuş olması da.

Büyük iki sorun daha var. Suud istihbaratının başındaki Bandar bin Sultan’ın kimin tarafından kontrol edildiği anlaşılamayan bir özgüven ile hareket etmesi. Hem ülke içi dengeler hem dış politika açısından riskli işler üretiyor bu. Ama hanedanın iliklerine işleyen asıl kaygı; ABD’nin Riyad’ı-11 Eylül’de dahil-bölgedeki ve hatta dünyadaki köktendinci hareketlerin membaı görmesi.

Obama tipi ‘Ortadoğu barışı’ ve Obama tipi uluslararası ilişkiler pratiğinin örneklerinden biri bu. Suudileri petrol ve kutsal mekânlar şımarıklığından uyandırmak, elini ayağını köktendinci gruplardan kesmek için Tahran’ı uyandırması ve bu sopayla yola getirmesi!

İngiltere’nin sırrı da burada. ABD oyununun sabit çarkı konumundaki İngiltere; Rusya-İran-S.Arabistan üçgeninin ‘ince ayarları’ için gerekli. Elbette emeğinin karşılığını ilk satırlarda bahsettiğimiz türden ‘komisyonlarla’ alarak. Obama’nın ABD Başkanı olduğu 2008 yılından bu yana İngiltere, Ortadoğu’da şöhretine yakışır büyüklükte adımlar atamadı. Gölgesi buradaydı ama Türkiye ve Mısır’ın yükselen oyunculuğu Londra’yı sınırladı. Şimdi haritanın en bildiği yerden soruluyor kendisine.

Londra ilk bakışta büyük hevesle Ortadoğu oyununa dönen, İran ile Suudi Arabistan arasındaki çekişmeden yüksek fayda çıkaran bir plan içinde görülebilir. Ancak tali bir fayda bu. Asıl iş; iki ülkenin birbirlerine dalaşmadan ve kontrol altında, değişen düzene ayak uydurması. İki, Rusya’nın ABD’den nispeten boşalan bu alana ancak belirlenmiş sınırlara kadar gelmesini sağlamak. (Esasen, Ankara’nın burnu bölgede İngiliz etkisinin artacağına ilişkin kokuyu hayli önceden aldı. Bu yılın başında Hakan Fidan’ın sağ kolu olarak tanımlanan MİT Müsteşar Yardımcısı’nın Londra’ya büyükelçi atanması konunun anlaşıldığını gösteriyor. Keza, İngiliz elçisinin tazelenmesi de akıllarda tutulabilir. Nihayet, Suriye konusunda yakın çalışan İngiltere ve Türkiye’nin İran ile ilişkilerde de ortak düşünmesi olası.)

Kaldı ki, Bağdat meselesi de var. Irak’ın İngiltere’nin hesapları dışında olduğunu kimse söyleyemez. İran-Arabistan özelinde de Bağdat’ın ayrı bir yeri var. Riyad’ın Maliki’ye yaptığı bir uyarı daha çok yeni: “Irak’a gireriz!” El Kaide bağlantılı militanları Suudlar’ın desteklediği Bağdat merkezli ithama Riyad’ın verdiği yanıt bu. İngiltere bu ikili arasındaki dengeyi de pekiştirecek ve Tahran-Riyad-Bağdat üçgenini kırılmadan tutmaya çalışacak.

İşte Birleşik Krallık bunlar için dans ediyor.

twitter.com/nedretersanel 



Bu yazı 3,962 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 13 Mayıs 2014 Ruslar UFO’larla bizim gibi it dalaşı yapabilir mi?
    • 6 Mayıs 2014 Berlin, Obama’nın (en iyi) arkadaşı değil
    • 29 Nisan 2014 'Manidar Zamanlama'ları Ayarlama Enstitüsü
    • 22 Nisan 2014 Albino çocuk ve beyaz kurdeleli uzaylılar inlere girebilir mi?
    • 15 Nisan 2014 'ABD'den Türkiye çıkışı' yazılır, 'ABD'den sakın çıkma' okunur!
    • 8 Nisan 2014 İsrail yanımıza, Rusya kolumuza, ABD nereye?
    • 31 Mart 2014 Erdoğan'ın yolu 'oralarda' anlaşıldı mı?
    • 25 Mart 2014 Twitter'ı kapatan Facebook'u niye kapatmadı?
    • 17 Mart 2014 Tokalaştığınız el işe yaramaz, diğer el önemli!
    • 10 Mart 2014 Büyük resme çıplak gözle bakılmaz
    • 4 Mart 2014 Dünyanın söküldüğü yer
    • 25 Şubat 2014 Aurens'in raksını Hüseyin alkışlıyor...
    • 11 Şubat 2014 Uçak gemisinden korkabilirsiniz ama büyüğü var
    • 4 Şubat 2014 Angel(a)’nın kanatları ve ışığın askerleri!
    • 28 Ocak 2014 MİT’i kelepçelemekten daha 'sembolik delil' ne olabilir...
    • 21 Ocak 2014 Akdeniz’de Çin-Rus tatbikatı ‘devlet TIR’larını rahatlatır mı?
    • 13 Ocak 2014 Rusya, İran yüzünden Londra'ya elinin tersiyle...
    • 7 Ocak 2014 Enerjiniz olmadan enerjiyi mi kontrol edeceksiniz?
    • 31 Aralık 2013 2014: Bize ne olacaksa, tüm bölgeye o olacak!
    • 24 Aralık 2013 Türkiye'nin canını o yüzden yakıyorlar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,763 µs