Bilal Kemikli
0 0 0000
Pirin Huzurunda
Pir-i Türkistan'ın huzurundayız... Pek çok kaynakta Hoca Ahmet Yesevî, Pir-i Türkistan olarak anılmaktadır. Ancak şunun bilinmesi lazım, Türkistan, sadece şimdiki Kazakistan'ın Türkistan şehri değildir.
Evet, Türkistan şehri, eski Yesi'nin üzerinde inşa edilmiştir. Pirimiz, Yesi'de hizmetlerini yapmış, sözünü ve sohbetini burada demlemiş, hikmetlerini burada söylemiş ve yine burada sırlanmıştır. Bu yüzden, en dar anlamıyla Pir-i Türkistan'dır o. Lakin Türkistan, tarih boyunca geniş bir coğrafyayı ifade eder: Kazakistan'dan Özbekistan'a kadar, geniş bir coğrafya...
Sözü mana ile demleyen kâmillerin, büyük sanat ve fikir adamlarının belirli belirli bir coğrafyaya sığmadığı aşikardır. Şehir ve bölge genişliyor, büyüyor, büyüyor... Asya'dan Avrupa'ya değin, sözünün gittiği her yere ulaşıyor. Şurası kesin: Sözün ve mananın coğrafyası, tesir halkasıyla alakalıdır; nerede okunur ise, oralıdır şair!
Ahmet Yesevi, şairden de öte... Büyük bir mana eri. Merhum Topçu'nun ifadesiyle gerçek anlamda bir "büyük ruh!" Bir veli. Büyük bir yol kurucusu... Dolayısıyla onun coğrafyası da, niteliğine paralel olarak, zengin, geniş ve çeşitlidir. Bu itibarla, Pir-i Türkistan tabirinde Anadolu'yu ve Rumeliyi de içine alan bir manaya sahiptir. O, hepimizin piridir.
Hepimizin piridir... Yahya Kemal'in dediği gibi, "milliyetimizi borçlu olduğumuz kişidir!" Dilimizi işleyen, atalarımızın İslamin maddi ve manevi zenginliğiyle buluşturan pir. Yunus'umuzun öncüsü.... Hacı Bektaş'ımızın kaynağı. evet, o hepimizin.
Pir-i Türkistan derken, Müslüman Türk coğrafyasının bütün sınırlarını yoluyor, oradan Rumeli'ye geçiyorum. Bosna'da Hacı Meyliç'in dergahında, Nakşî zikrinde, Kalkandelen'de Harabeti Dergahında Bektâşî divanında ondan eser var. O, bizim pirimiz! Hepimizin piri.
Dilimizde, dini kültür ve düşüncemizde ve kültürel mirasımızda ondan izler görmek mümkündür. Farsça'nın önünde Türkçe hikmetleriyle muhkem bir bina inşa etti... Yunus, o binanın etrafındaki bahçeyi çevirerek, binayı müstakil ve muhkem hale getirdi. Şiir diliyle, Hanefî-Maturîdî çizgide zengin bir dini düşünce geliştirdi. Hikmetler, bu düşüncenin kayda alınan yönünü ifade eder. Ama sadırlara işlenen, Bektaşi ve Nakşî geleneği içinde anlatıla gelenleri düşünür isek... Evet, düşünürsek, büyük bir sistem kurucusunun huzurunda olduğumuzu görürüz.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok... Pir-i Türkistan'ın huzurundayız. O, bize hikmetleriyle olduğu gibi, maddi mirası olan türbesiyle, toprağıyla ve havasıyla da konuşuyor, yön ve yol veriyor. Mesele o yöne dönmek ve o yola girmekte... Buyurun, Yesi'den gönül ve akıl hanelerimize akan o arkın akıntısına teslim olup hikmetlerden bir dize okuyalım: "Tekebbür azazlığa neler kıldı..." Diyor ki: Büyüklenme şeytana neler eyledi! Hikmetin devamını okumuyorum; manayı sen tamamlarsın... Kibir neler etti, neler!
Pirin huzurunda, kibir tuzağını ve tevazu zenginliğini tefekküre dalıyor, derin bir düşünceye dalıyorum...
Bu yazı 3,096 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2016
Öğrencime Mektup
-
5 Şubat 2016
Sahici Büyük Kimdir?
-
24 Ocak 2016
Aşkın Yolcuğu'na Dair
-
1 Ocak 2016
Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
-
21 Aralık 2015
Eksik Gören Eksiktir
-
10 Ağustos 2015
Çeşm-i Cihân'a Ağıt
-
9 Temmuz 2015
Tevazu: İnsan toprağını işlemek
-
28 Haziran 2015
Ses vermek?
-
24 Haziran 2015
Bu kitap neden yazıldı?
-
4 Haziran 2015
Muhalefeti mi seçeceğiz?
-
10 Mayıs 2015
Ruhuma Sükünet Veren Şehir
-
20 Nisan 2015
Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
-
5 Nisan 2015
Bedhah tuzaklara karşı
-
9 Mart 2015
Bu iyi bir zamandır
-
12 Şubat 2015
Oğluma birkaç not
-
27 Ocak 2015
Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
-
19 Ocak 2015
Son hadiselere ve tartışmalara dair
-
29 Ekim 2014
Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
-
14 Ekim 2014
Camide buluşalım
-
9 Eylül 2014
Bir Gönül Köprüsü
Yorumlar
+ Yorum Ekle