Bilal Kemikli
0 0 0000
Hüner ehlinin kadrini bilmek
Eskilerin güzel bir sözü vardır. Derler ki, ehl-i hünerin kadrini bilmek hünerdir.
Evet, mesele bir hüner sahibi olmak ise
İlla iyi yazar, seçkin bir ilim adamı ve ufuk açıcı bir sanat adamı olmaya bilirsin. Sporda madalyalara, teknik buluşlara ve tasarımlara herkes sahip değildir. Herkesin iyi bir aşçı yahut hatip olmasını da beklemek doğru olmaz! İnsanız, eksik taraflarımız olacak. Ama en azından takdir etmeyi bilmeliyiz.
Takdir etmek, gerçek anlamda bir hünerdir. Öyle demiş eskiler: Ehl-i hünerin kadrini bilmek hünerdir.
Doğru demişler!
Takdir dilini geliştirmeye ihtiyacımız var. Bu dili, şehirlerin değerlerini ortaya çıkararak kazanacağımızı düşünürüm. Madem halı hazırda yaşayanları takdir etme noktasında zaaflarımız var, bari bu toprağa hayat veren değerleri takdir edelim, derim. Onları tanıyıp, tanıtalım
Bunun için bir çaba sarf edelim. Zamanla sıra yaşayanları takdire de gelecektir. Böylece aranan o dil kurulmuş olacaktır.
Çiçeği burnunda, yeni kurulmuş bir ilim yuvası olan DPÜ İlahiyat Fakültesi, takdir dilini geliştirme çabasındadır. Bunun için öncelikle, dil tarihimiz açısından önemli bir şahsiyeti, Ahterî Kebir Sözlüğü müellifi Muslihiddin Mustafayı tanıma ve tanıtmayı temel görev edinmiştir.
Neden Muslihiddin Mustafa?
Her şeyden önce, Türkçemizin klasik sözlüğüne hayat veren bir seçkin bir müelliftir. Öncelikle bu sözlüğün yeniden tanıtılması gerekiyordu; TDK bu görevi yetkin bir şekilde yerine getirdi, eseri yeniden yayımladı.
Fakat müellifi tanıtıldı mı? Maalesef bu önemli değerimiz pek tanıtılmadı
Kütahyada yaşamış, müderrislik yapmış bu değerin, en azından şehrin münevverleri tarafından bilinmesi, kitabının okunması icabederdi. Hem sadece sözlüğü yok, aynı zamanda kadılık da yapmış ve bu alanda eserler kaleme almış bir fakih (hukukçu), genel tarih ve İslam tarihi alanında eser vermiş bir müverrih (tarihçi) ve dikkat çeken bir hadisçidir. Bu eserleri, yazma halde kütüphane raflarında ilim adamlarını bekliyordu; onları dikkate almak, incelemek gerekiyordu.
Öte yandan bu büyük sözlükçü ve âlim, aynı zamanda Kütahyada yaşamış ve burada sırlanmıştır. Bu yüzden şehrin bilim yuvası olan üniversite, onu ve eserlerini araştırmalı, ilim dünyasına tanıtmalıydı
İşte İlahiyat Fakültesi kuruluşunun ilk yılında bu ihtiyacı telafi etmek için projeler geliştirdi. Temelinde takdir dilini geliştirme çabası olan bu projeler, TDKnın da desteğiyle 7-9 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleşen, Ahteri ve Dönemi Sempozyumu adıyla bir bilgi şölenine dönüştü.
İşe dille başlamak
Büyük bir lügatçinin izinde gitmek! Toplumun değerlerini tanımak ve tanıtmak; her halde akademik hayatın görevlerinden birisi olsa gerektir. Kim bilir belki, hüner ehlinin kadri bilindikçe, ülkemizin ihtiyacı olan hüner sahipleri de artar.
Bu yazı 2,864 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2016
Öğrencime Mektup
-
5 Şubat 2016
Sahici Büyük Kimdir?
-
24 Ocak 2016
Aşkın Yolcuğu'na Dair
-
1 Ocak 2016
Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
-
21 Aralık 2015
Eksik Gören Eksiktir
-
10 Ağustos 2015
Çeşm-i Cihân'a Ağıt
-
9 Temmuz 2015
Tevazu: İnsan toprağını işlemek
-
28 Haziran 2015
Ses vermek?
-
24 Haziran 2015
Bu kitap neden yazıldı?
-
4 Haziran 2015
Muhalefeti mi seçeceğiz?
-
10 Mayıs 2015
Ruhuma Sükünet Veren Şehir
-
20 Nisan 2015
Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
-
5 Nisan 2015
Bedhah tuzaklara karşı
-
9 Mart 2015
Bu iyi bir zamandır
-
12 Şubat 2015
Oğluma birkaç not
-
27 Ocak 2015
Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
-
19 Ocak 2015
Son hadiselere ve tartışmalara dair
-
29 Ekim 2014
Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
-
14 Ekim 2014
Camide buluşalım
-
9 Eylül 2014
Bir Gönül Köprüsü
Yorumlar
+ Yorum Ekle