New York Times’a göre, "Çin Silah Kontrolü ve Silahsızlanma Derneği'nin başkanı olan emekli Tümgeneral Xu Guangyu, ülkesinin daha gelişmiş silahları satmasının son derece normal olduğunu belirtiyor; ‘Bizi yönlendiren tek faktör rekabet."
"Stockholm merkezli bir enstitünün bu yıl yayınladığı küresel silah transferi raporuna göre, Çin'in konvansiyonel silah satışları 2008'den 2012'ye kadar yüzde 162 arttı. En büyük müşterisi Pakistan olan Çin'in İngiltere'yi geçip dünyanın en büyük 5'inci silah satıcısı olduğunu açıklandı."
Tüm bunlar kadar Türkiye-Çin ilişkisinin Washington ve Brüksel’in yaşadığı şoku anlamak açısından Çin’in en çok silah sattığı ülkelere bakıp, ardından Türkiye’nin anlamını düşünmek gerekiyor; Pakistan, Bangladeş, Bolivya, Venezüella, Zambiya, S.Arabistan, İran, Tayland, Namibya! Sonra da o sakin Çin açıklamalarının içinde "NATO" geçen bölümlere dönüp bakmak gerekiyor: Türkiye, Çin silahına kapı açan ilk NATO ülkesidir.
Çin füzelerinin politik ve istihbari ‘başlık’ları
Elbette hem Türkiye hem de Çin açısından-olası-füze işbirliğinin politik beklentileri var. Kim ne derse desin bu alış-veriş sadece ticaretle izah edilemez. Teknik kapasitelerinden çok hızla siyasi sembole dönüşen füzelerin Ankara tarafından tercih edilmesinin doğuracağı sonuçlar Çin açısından iki ayrı başlık altında tasnif edilebilir. I. Uluslararası dengeler açısından Çin merkezli stratejik okumalar. II. Çin ulusal güvenlik ve istihbarat sistematiği tarafından değerlendirilen, kısa vadeli üç öngörü noktası.
1. Çin, (herhalde Ankara da bunu düşünmüş olmalı!) ABD’nin yaşadığı ağır ekonomik kriz ve bunun iç politik dengeyi donduran sürecin nimetlerinden faydalanmak istedi. (Füze süreci ile “ABD kepenk kapattı” saati saatine eş zamanlıdır. Obama Asya gezisini iptal etmiş, bölge toplantıları Xi Jinping’e kalmıştır.) Keza, NATO üyesi kimi Avrupa ülkeleri ile yaşanan "dinleme" krizi de füzelere gereken hız ve ağırlıkta yanıt verilmesini geciktirirken, Beyaz Saray dış politika yönetiminin ülke içinde eleştirildiği bu günlerde Türkiye ile de sorunlu görünmesi ihtimali, üst düzey ve perdeden konuşulmasını engelliyor.
2. ABD’nin ana politikalarından biri olan Pasifik’e yönelme, Çin hinterlandındaki ülkelerle askeri/iktisadi/enerji anlaşmaları tasarlayan, Çin’i çemberleme amaçlı planına karşın, ABD’yi mümkün olduğunca kopmak istediği Ortadoğu problemlerine kancalamak.
3. ABD’nin İsrail-Çin ilişkilerine karşı çıkışını esnetmek. Enerji kaynakları üzerinde Tel Aviv kararlarına etki etmek. (Başbakan Netanyahu’nun yakın geçmişteki Çin ziyareti ABD tarafından dikkatle izlenmiş, Tel Aviv’in ABD’nin ilgisini çekmeye yönelik bir hamle ettiği kanaatine-enerji konusu hariç-varılmış.)
4. Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile ilişkilerinde Rus ve ABD etkisini sınırlandırmak. (Çin’in bu "ülke" ile anlaşma imzalayacak kadar bölgeye vaziyet etmesi Çin jeo-politik okumalarının standart bir parçası olmakla beraber, bu ilgi Yunanistan’a kadar çıkmış gözükmekte.)
5. Akdeniz enerji ve yolları üzerinde etki üretmek. (Çin’in önem verdiği Afrika’da sert rekabet yaşadığı ABD ve bazı Avrupa ülkelerine karşı da sütre sağlamlaştırmak.)
6. Çin’in özel konumdaki İran ilişkilerini, Washington-Tahran yakınlaşması ile tehdit altına girmesinden sonra, Türkiye ile ikame etme arzusu.
7. ABD, Türkiye’ye İran’ı gösterdiğinde Ankara Çin’i göstermiş, ABD Çin’e İran’ı gösterdiğinde Çin de Türkiye’yi göstermiş oluyor. Bu tez İsrail tarafından da destekleniyor. (ABD’de, füze ihalesinin Çin’in İran’da sessiz kalmasını sağlamak adına Washington tarafından teşvik edildiğini savunan tezler de bulunuyor.)
8. Stratejik İpek Yolu’nun geçtiği coğrafyaların kontrolü. (Marmaray için Cumhurbaşkanı Gül şöyle diyor: "Pekin'i Londra'ya bağlıyor". Bu tanım, Marmaray'ı, İpek Yolu'nun bir istasyonuna dönüştürüyor.
9. Çin-Türkiye rotasının Orta-Asya’dan geçen enerji/ulaşım yollarının kontrolünün sağlanması ve öncelikli olarak ABD, ikincil olarak Rusya hâkimiyetinin eritilmesi.
10. Türkiye’de konuşlanacak Çin füzeleri sadece Batı’yı rahatsız etmez. Kuzey’i de rahatsız eder. (Karadeniz’de son günlerde artan Rus savaş uçaklarının taciz ettiği odur.)
Füze özelinde değerlendirilen olası gelişmeler:
1. ABD ve Avrupa’nın (tabii Rusya’nın da) küresel silah pazarındaki tekel pozisyonunun yaralanacağı, ekonomik damarlarının daha daralacağı, önemlisi; Türkiye’nin diğer ülkelere "emsal" teşkil edecek olması.
2. Hava savunma füzeleri bir ülkenin ulusal gücünün, bilimsel ve teknolojik azametinin, askeri yetenek ve caydırıcılığının bileşenidir. Bu konuların hepsinde Batı karizması çizilecektir.
3. NATO ittifakı sallanacaktır. (Uygur Türkleri’nin yaşadığı bölgelerde suni huzursuzluklar beklenebilir.)
Geriye "ikiyüzlü" bir soru kalıyor; Türkiye gerçekten Çin füzesi alabilir mi ya da Çin füzesi almaktan cayabilir mi?..
Cevabı da öyle!
Dünkü bölüm: Çin derin aklı füzeler konusunda ne düşünüyor
http://twitter.com/NedretErsanel
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle