En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

Meydanlar Sahici Baharlarla Buluşsun



Bereketli topraklar… Kadim medeniyetlerin beşiği; ilim ve irfan yurdu. İçinden Nil geçen şehirlerin sığınağı!

Ve fakat, son dönemlerde yalancı baharlar yurdu.

Yalancı bahar diyorum; zira dostlar hatırlar, Tahrir Meydanı’na ilişkin daha evvelki mütalaalarımda, “iç harplerde kazanan kim?” sorusu muvacehesinde bir değerlendirme yapmıştım. Orada şunları yazmıştım:

Şimdi şunu sormak lazım: Tahrir meydanında hangi kapı açılıyor?  Tahrir meydanı gerçekten hürriyet meydanı olacak mı? Mübarek giderken, yerine insan hak ve hukukuna saygılı, kendi ülkesinin ve insanlarının yararına siyasetler geliştiren, zamanlı hizmet ettiğinin bilincinde olup, halkın teveccühünü kazanmaya çalışan ve icabında sandığa rıza gösterip köşesine çekilmesini de bilen bir siyasi irade varlık kazanacak mı? Yoksa bütün bu çabalar, ağır darbeler almış Mısır gemisini küresel güçlerin limanına daha muhkem bir şekilde taşıma faaliyeti olarak mı kalacak? Bu sorulara şimdiden cevap vermek pek kolay olmasa gerek.

Velhasıl, Tahrir Meydanı’nda on sekiz günlük gayret otuz yıldır tekrar edile gelen cümleye noktayı koydu, hikâye bitti.  Fakat her bitiş, aynı zamanda yeni bir başlangıçtır. Tahrir Meydanı’ndaki ruh, yeni bir hikâyeyi yazmaya başladı.  Bu hikâyenin, medeniyetin beşiği Mısır’ın yeniden kendine geliş hikâyesi olmasını dileriz. Ve bu sürecin, Nil’in bereketini halkına adaletli bir şekilde dağıtan yeni yönetime kapı açmasını umarız. Zira hak ve adaletin öne çıktığı bir Mısır’ın, bölgede dengeleri yeniden oluşturacağında kuşku yok.”

Şimdi pek değişiklik yapmadan, benzeri soruları sormak icabeder. Bidayette şunu sormalı:  Ne değişti de halk yeniden meydanlara çıktı? Ne değişti de seçilmiş bir lidere karşı darbe girişiminde bulunuldu?

Belki şunu da sormak lazım: Bu noktaya nasıl gelindi? Evet, nasıl gelindi? Nerede hatalar yapıldı?

Muhasebe yapmaktan kaçıyoruz; ama yapmalıyız… Madem süreç iyi idare edilmedi, eli baltalı çapulcuların açtığı kışla kapısından asker meydana döküldü. Durup daha derin düşünmeli: Bu süreçten kim kar, kim zarar edecek? Kim kazanıyor, kim kaybediyor? Resmi iyi okumak için bu soruların izinde gitmek, meydanın ruhunu iyi okumak lazım. Demek ki, küresel güçler, Tahrir’de başlayan ve bahar rüzgârı diye nitelendirilen o ilk dalgalanmaların neticesi kurulan siyasi yapıyı içselleştiremedi. Demek ki, özgüveni gelişmiş bir Mısır arzulanmıyor; o bereketli Nil havzasında huzur ve güvenin hâkim olmasına razı olmayanlar var! Velhasıl Mursi’nin işi dün zordu, bugün daha da zorlaştı.

Zor olan sadece Mursi’nin işi mi? Hayır, Ortadoğu’ya demokrasi ihraç eden küresel güçlerin işi de zor. Neden? Zor, zira Mursi’nin bunca sıkıntıya rağmen demokratik çözümler sunması, ülkesini düştüğü çukurdan çıkarmak için hukuka bağlı çözümlere işaret etmesi… Bütün bunlar, akıl aynasına yansıyor; ama “acaba modern dünya bu yansımaya karşı nasıl bir tavır alacak?” Söz dönüp dolaşıyor, burada kilitleniyor. Zaman ırmağı pek çok şeyi alıp götürecek, geride Mursi’nin çıkışı bir demokrasi anıtı olarak kalacak. Lakin sözde demokratlık nutukları çeken modern dünya nasıl anılacak? Bunu zaman gösterecek… Mutlaka düze çıkılacak, mutlaka Nil yine coşkun akacak; fakat yaşanan şu an, akla karanın tasnif edildiği şu lahza unutulmayacak.

Niyazımız o ki, daha çok gözyaşı akmasın… Akl-ı selîm meydana hâkim olsun da Nil kızıla boyanmasın. O bereketli topraklar, yeniden huzur ve bereket kaynağı sahici baharlarla buluşsun!



Bu yazı 1,492 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,417 µs