Bilal Kemikli
0 0 0000
"Dünyayı gönlümce olacak sandım"
Âşıklar, dünyanın gelip geçici bir han olduğunu söyledi
Kutsal metinlerin insanlığa öğrettiği bu hakikat, aşığın aynasında böyle yansıdı: "Dünyayı gönlümce olacak sandım".
Aslında bu bir feryattı
Farkına varanlar için bir feryat. Dünya umut dünyasıdır; umma, bekleme, arzu ve istek dünyası. Bir türlü bitmeyen arzular. Birine erişirsin, ötekisi başlar. Beklersin
Umarsın, bir vesile olsun da şu arzum yerine gelsin, dersin. Umduğun kişilerden istersin.
Bazen isteklerin kabul görür, arzularına kavuşursun; sevinirsin.
Bazen tam tersi olur
Ne yapsan, ne etsen bir türlü kavuşamazsın arzuna. Umudun tükenir, yeise kapılırsın. Gülemezsin, huzurun ve neşen kaçar, endişe ve tasanla baş başa kalır, yalnızlaşırsın.
Âşık bu hali görüp okuyan ve senin haline tercüman olan kimsedir. Eline sazı alır ve yalan dünyanın hikâyesini okur.
"Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım boş yere kandım
Rengi gönlümde solan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada"
Âşık, hemhalımızdır; bizimle aynı dili konuşur. Dünya gönlümüzce olmaz be kardeşim, der. Umma ki, üzülmeyesin, der. Bak der, ben de bir dönem senin gibi düşündüm, kahrettim, ağladım, sızladım, çaresiz kaldım, der. Bak, der; dünyanın o aldatıcı renkleri gönlümde birer birer soldu, ondan ne bekleyeyim ki?
Daha neler neler der
Saz öylesine konuşur ki, Mevlana'nın sükûtu gibidir; kelimeler ve lafızlar tükendikçe mana çoğalır, bütün bir kâinat dil olur, türkü olur.
Bu dünyada hepimiz yolcuyuzdur. Bir anadan dünyaya gelmiş yolcular
Lakin zaman geçer büyürüz, akıl baliğ oluruz, hem geldiğimiz yeri, hem de yolculuğumuzu unuturuz da dünyaya gönül veririz. Sanki orada ebedi kalacakmışız gibi, severiz dünyayı.
Âşık bu halimizi de temaşa etmekte, eline sazını alarak bizi uyarmaktadır.
"Bir anadan dünyaya gelen yolcu
Görünce dünyaya gönül verdin mi?"
Gönül vermesek sorar mı âşık? Hayır; kendimizi kaptırmışız umut ve arzularımızın peşinde koşturup duruyoruz. Umduğumuz için seviniyor, umduğumuz için kırılıyoruz. Oysa bu yolculuğa çıkışın bir sebebi vardır
Varoluş sebebi. Ben bu dünyaya neden geldim? Bu soruyu sormamızı ister aşık, merak edip varlığı seyretmemizi ve sorular sormamızı ister.
Sonunda gelir, bu hayat bir emanettir, der. Bu hayat, bu vücut bir emanet
Emanet, zaman kavramını hatırlatır. Bir gün o emaneti veren, bizden onları alacaktır. Bundan kaçış yok. Emaneti teslim etmenin adı ölümdür. Bizi ölüm gerçeğinden yola çıkarak hayatı anlamaya çağıran aşık, daha nice türküler söyledi; Zahidem, Acem Kızı ve Gönül Dağı
Hele hele o Leyla türküleri.
Hangisi yüreğimize dokunmaz ki?
Hangisi bizi kendimizle yüzleştirmez ki? Evet, hangisi
Ve oradan seslenir aşık:
"Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz
Dünya senin vatanın mı yurdun mu?"
Velhasıl hepimiz bir yolcuyuz, gelip gidiyoruz
Neşet Ertaş da geldi ve gitti; emaneti teslim etti. Türküler yetim kaldı.
Bu yazı 3,316 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2016
Öğrencime Mektup
-
5 Şubat 2016
Sahici Büyük Kimdir?
-
24 Ocak 2016
Aşkın Yolcuğu'na Dair
-
1 Ocak 2016
Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
-
21 Aralık 2015
Eksik Gören Eksiktir
-
10 Ağustos 2015
Çeşm-i Cihân'a Ağıt
-
9 Temmuz 2015
Tevazu: İnsan toprağını işlemek
-
28 Haziran 2015
Ses vermek?
-
24 Haziran 2015
Bu kitap neden yazıldı?
-
4 Haziran 2015
Muhalefeti mi seçeceğiz?
-
10 Mayıs 2015
Ruhuma Sükünet Veren Şehir
-
20 Nisan 2015
Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
-
5 Nisan 2015
Bedhah tuzaklara karşı
-
9 Mart 2015
Bu iyi bir zamandır
-
12 Şubat 2015
Oğluma birkaç not
-
27 Ocak 2015
Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
-
19 Ocak 2015
Son hadiselere ve tartışmalara dair
-
29 Ekim 2014
Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
-
14 Ekim 2014
Camide buluşalım
-
9 Eylül 2014
Bir Gönül Köprüsü
Yorumlar
+ Yorum Ekle