Abdülhamit Bilici
0 0 0000
Ankara'nın Suriye'ye bakışı
Hükümetin izlediği Suriye politikasına halkın desteği çok düşük.
Bunun sebebi; politikanın yanlış olması mı, düzgün bir şekilde gerekçelerin vatandaşa anlatılamaması mı, Suriye ve İran rejimlerinin Türkiye'deki bazı çevreleri de etkisine alan dezenformasyon başarısı mı, yoksa bu faktörlerin hepsi mi üzerinde düşünmek gerek?
Sebep ne olursa olsun gerçek şu ki, yapılan her ankette bu olumsuz bakışı görmek mümkün. En son anketlerden birinde Suriye politikasına destek verenlerin oranı yüzde 18 çıkmıştı.
Peki bu olumsuz tablo, Suriye politikasını belirleyen ve uygulayanlar için ne anlama geliyor? "Yanlışlarımız var" deyip özeleştiri mi yapıyorlar, yoksa "Doğrusunu yapıyoruz, halk sonunda anlar" mı diyorlar? Ankara'da bu siyaseti belirleyen siyasî ve diplomat çevrelerin nabzına bakıldığında, ikinci şıkkın ağır bastığı görülüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Hürriyet'te çıkan kapsamlı röportajı bu eleştirilere cevap niteliğindeydi. Davutoğlu'nun "Hükümet olarak sorumluyuz" sözleri ise düne kadar iyi giden dış politikanın kredisine ortak olup işler kötü gidince fatura kesme eğilimine girenlere bir mesajdı.
Esed'in bu kadar süre ayakta kalmasından Batı'nın desteğinin cılız kalmasına işlerin öngörüldüğü gibi gitmemesinden herkes mutsuz kuşkusuz. Böyle bir durumda içte ve dışta eleştirilerin artması da doğal. Şahsen bir miktar özeleştiriye de ihtiyaç olduğu ortada. Ancak dış politika yapıcıların, "Eleştirirken bari bizim görüşlerimize de yer verin" beklentisi de çok haklı. Bu çerçevede üst düzey güvenilir bir kaynağa dayanarak Ankara'nın, Suriye ve bu dosyayı ilgilendiren yönleriyle İran, Irak konularına nasıl baktığını, fazla müdahale etmeden paylaşmaya çalışacağım.
Türkiye, Ortadoğu'daki gelişmelere mezhepçi bir gözlükten değil, halkın demokrasi talepleri ile totaliter rejimler arasındaki mücadele açısından bakıyor. Suriye'deki krizi durup dururken Türkiye tetiklemediği gibi, Baas yönetimine karşı halkı tercih etmesinin nedeni de değil mezhepçi bir bakış açısı değil.
Arap ülkelerinde yaşanan değişimin bir devamı olarak Suriye halkı ile yönetimi arasında sorun çıktı. Komşularla sıfır politikasına inandığı için Türkiye, halkın yanında yer almayı seçtik. Çünkü halklar kalıcı, rejimler geçicidir. Rejim tercih edilse bugünü kurtarılmış olur ama yarın kaybedilirdi. Ayrıca gelecekte mahcup olurdu. Suriye'de mezhepçi bir gözle bakılsa veya sadece değer merkezli bir siyaset izlenseydi, Ankara Esed ile düne kadar o samimi ilişkiyi de geliştirmezdi.
Suriye'deki rejimin arkasında duran İran ile Türkiye'nin bir derdi yok. Ama İran'ın izlediği stratejiden, yaptıklarından ve bunları yapış biçiminden rahatsız. Mezhepçi temelde bir dış politikayı, Türkiye kendisi, bölge ve dünya için tehdit olarak görüyor ve bunun derinleşmesine karşı çıkıyor.
Bağdat'la ilişkilerin bozulmasında 6,5 yıldır başbakan olan Maliki'nin ayrıştırıcı politikalarının ve onun üzerindeki İran etkisinin rolü büyük. Sadece birbirine mezhepsel yakınlık duyan iki başkent arasındaki iyi ilişki değil bu. Maliki'nin Bağdat'ta iktidarda kalmasını sağlayan Şii koalisyonu da İran ayakta tutuyor. Türkiye'nin Maliki'ye itirazı, Şii olmasından değil. Ankara'nın çok iyi ilişkide olduğu Allavi gibi Şii liderler de var. Sorun, Maliki'nin bütün Iraklıların başbakanı gibi davranmaması ve izlediği ayrıştırıcı politikalar.
Ankara'ya göre "Esed sonrası belirsiz", "Lidersiz devrim olur mu?", "Muhalefet birlik değil" gibi düşüncelerle Suriye'ye ilgisiz kalmak sadece yanlış ve tehlikeli. Aynı sorular Mısır, Libya ve Tunus için de geçerliydi. Hepsinde seçim yapıldı, iyi kötü temsili hükümetler işbaşına geldi. Radikal unsurlar hepsinde vardı, Suriye'de de bazı unsurlar olacak. Ama terör tehdidi dünyanın her yerinde var.
Ankara'ya göre "Suriye'de çözüm nereden geçiyor?" ve "Suriye'de dünyayı bekleyen en önemli tehlike ne?" sorularının cevabı bir sonraki yazıya...
zaman
Bu yazı 1,427 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
25 Eylül 2012
Ankara'nın Suriye'ye bakışı
-
1 Eylül 2012
İran'a Mursi tokadı!
-
14 Ağustos 2012
Suriye kimin meselesi?
-
7 Ağustos 2012
Başbakan da 'terörist' oldu!
-
28 Temmuz 2012
Yüksek riskli Suriye politikası
-
24 Temmuz 2012
Suriye nereye gidiyor?
-
14 Temmuz 2012
"Derin devlet"
-
10 Temmuz 2012
Türkiye'nin kaybettiği üç lüks
-
3 Temmuz 2012
Ortadoğu için hangi Türkiye?
-
26 Mayıs 2012
Gül'ü kaçıran Google aracı!
-
21 Nisan 2012
Neden Batı Çalışma Grubu?
-
13 Mart 2012
Abant'ın 4 mesajı!
-
4 Şubat 2012
Araplar bilmez, biz biliriz!
-
24 Ocak 2012
Obama'yı vur, İsrail'i koru!
-
14 Ocak 2012
Silivri boşalsın, Türkiye rahatlasın!
-
24 Aralık 2011
Fransa'ya en iyi cevap
-
29 Ekim 2011
Keşke Başbakan da okusa!
-
27 Kasım 2010
Psikolojik harekâta dikkat!
-
30 Haziran 2010
AK parti'yi kaybetmenin sifreleri!
-
28 Kasım 2009
Davutoğlu Yeni Osmanlıcı mı?
Yorumlar
+ Yorum Ekle