Fikret Ertan
0 0 0000
Bosna ve Suriye...
20. yüzyılın son döneminin en acı, en acımasız savaşı Bosna Savaşı'ydı.
Üç buçuk yıl kadar süren bu savaşta 100 bine yakın insan ölmüştü. Sayısını daha da netleştirirsek, bu konuda en sağlıklı araştırmayı yapan Bosna Araştırma ve Belgeleme Merkezi'ne göre sayı 97.214. Bunun içindeki toplam sivil sayısı 39.685; asker sayısı ise 57.529. Ölenlerin yüzde 66,2'si Boşnak; yüzde 25,4'ü Sırp ve yüzde 7,8'i Hırvat.
Ölen siviller bakımından da Boşnaklar 33.071 ile birinci; Sırplar 4.075 ile ikinci ve Hırvatlar 2.163 ile üçüncü sırada yer alıyor. Kısacası, bu güvenilir kaynağa göre, 3,6 yılda ölen toplam sivil sayısı 40 bin civarında bulunuyor.
Hatırlanacağı gibi, dünyanın, Türkiye'nin ve bizim de seyrettiğimiz bu savaş zamanın Amerikan Başkanı Clinton'ın Saraybosna'daki pazaryeri katliamından şoke olmasından ötürü hem ülkesini hem de NATO'yu silahlı müdahaleye zorlaması sonucu iki haftalık bir hava bombardımanından sonra Sırpların ateşkesi kabul etmeleriyle sona ermişti.
Bugün bazı bakımlardan Bosna'yı hatırlatan ve 21. yüzyılın en kanlı, en acımasız en zalimane uygulamalarından birisi olarak şimdiden tarihe geçen Suriye'deki Esed rejiminin 'isyan bastırma çabası'nda binlerce insan öldürülmüş, binlercesi tutuklanmış, binlercesi de komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmış bulunuyor.
Yaklaşık 18 aydır en kanlı, en hunhar metotlarla sürdürülen bu rejim kampanyasında bugün kaç kişinin öldürüldüğü, kaç kişinin tutuklandığı, kaçının akıbetinin ne olduğu tam bilinmiyor. Esasen aradan geçen 30 yıla rağmen 1982 Hama katliamındaki kurban sayısı bile hâlâ tam olarak belli olmuş değil.
Ne var ki, bu arada Suriye'deki rejim katliamını izleyen, bunları belgeleyen, dünyaya duyurmaya çalışanlar da elbette var. Bu konuda en başta BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Bürosu geliyordu. Katliamların başladığı ilk dönemde kurban sayısı veren bu büro geçen aralıktan bu yana herhangi bir veri ya da sayı açıklamıyor. Bu büro belki hâlâ veri topluyor; ama 8 aydır da açıklama yapmıyor.
Başkalarına gelince; mesela Suriye İnsan Hakları Gözlem Grubu da bu konuda çalışıyor. 29 Mayıs itibarıyla bu gruba göre 9.183 sivil, 3.821 de asker olaylarda ölmüş bulunuyor. Bu tarihten sonrası ise verilmiyor.
Hemen hemen aynı tarih itibarıyla bir başka kuruluş olan İnsan Hakları İhlalleri Belgeleme Merkezi'ne göre ise sayı şu şekilde: 11.884 sivil ölü; 2.159 ölü de Suriye güvenlik güçlerinden.
Bunlara ilaveten rejimin katliamlarını günü gününe tespit eden ve bunu internet sitesinde açıklayan Suriye Şehitleri'ne göre isyanın üzerinden geçen 528 günde, 26 Ağustos 2012 tarihi itibarıyla şehit sayısı 28.185. Bu kuruluş bu sayıyı Suriye vilayetlerine göre de açıklıyor. Şam, Şam'ın dış mahalleleri, Humus, Daraa, İdlib, Halep, Deyr Zuhr, Rakka, Suveyda, Hama, Lazkiye, Tartus, Hasake, Kuneytra gibi yerler bunlar. Sitesinde, Annan Planı'nın devreye girdiği 12 Nisan 2012 ile 19 Ağustos 2012 arasında 12.817 şehit verildiği, bunlardan 1.125'inin çocuk, 1.243'ünün de kadın olduğu belirtiliyor. Kuruluş, ayrıca sitesinde rejim tarafından tutuklananları ve bölgelerini de her gün yayımlıyor.
Sadece geçen hafta sonu yaklaşık 500 kişinin öldürüldüğü, bu sayının her gün 100 civarında seyrettiği göz önüne alındığında Suriye Şehitleri'nin 26 Ağustos 2012 tarihi itibarıyla açıkladığı 28.185 şehit sayısına elbette inanmak gerekiyor. Buna son günleri de eklersek ve buna göre düşünürsek 18 ayda yaklaşık 30 bin şehit verilmiş oluyor. Bu sayı şüphesiz insana büyük ve derin bir elem veren çok yüksek ve acı bir sayı. Eğer rejim durdurulamazsa, bu sayı nerelere kadar tırmanır, Allah bilir.
Bosna'da 3,5 yılda 33 bin civarında Boşnak katledilmişti. Suriye'de ise rejim 18 ayda 30 bini katletmiş bulunuyor. Bu sayıya, akıbetleri belli olmayan, belgelenemeyen, nerede öldüyse orada kalanlar elbette dâhil değil. Yaralılar, kaybolanlar, kaçanlar da ayrı bir fecaat tabii.
Dünya, Türkiye ve bizler Bosna'yı seyretmiş, Batı'yı, BM'yi şunu bunu suçlayıp durmuştuk... O zaman dünya da, Türkiye de, herkes Amerika'yı beklemişti. Şimdi de öyle. Kasım seçimlerinden sonra Amerika belki harekete geçer umudunda herkes. Ya geçmezse, ne olacak? Rejim öldürmeye devam mı edecek? Bu soruyu başta devlet adamlarımız olmak üzere herkes kendine sorsun. Ayrıca rejimi ve rejime arka çıkan İran'ı destekleyenler de, en azından sussunlar artık.
zaman
Bu yazı 1,192 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
27 Eylül 2012
Bingazi saldırısının mahiyeti seçim sonrasına kaldı
-
20 Eylül 2012
Filistin'e acil para lazım
-
17 Eylül 2012
Bingazi saldırısı ve ötesi
-
10 Eylül 2012
Rusya, Suriye rejiminden kolay kolay vazgeçmez...
-
6 Eylül 2012
Trans Hazar hattı bir gün hayata geçecek
-
3 Eylül 2012
Amerika ve İsrail: Pekişen, derinleşen ayrılık
-
30 Ağustos 2012
Bosna ve Suriye...
-
27 Ağustos 2012
Bağlantısızlar Zirvesi'nden ne çıkacak?
-
23 Ağustos 2012
Amerika'nın Irak'taki nüfuzu ne kadar?
-
13 Ağustos 2012
İran'a saldırının önünü açabilecek rapor
-
9 Ağustos 2012
İranlı yetkililerin nankörlüğü
-
6 Ağustos 2012
Rejimin helikopterleri ve mücadelenin seyri
-
2 Ağustos 2012
İsrail Suriye'yi nasıl dinliyor, nasıl gözetliyor?
-
30 Temmuz 2012
Eski dostlar buluştu: Romney-Netanyahu
-
23 Temmuz 2012
Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbeti ne olacak?
-
19 Temmuz 2012
Rum Kesimi, İsrail, yeni jeopolitik ve ötesi
-
16 Temmuz 2012
Rum Kesimi ve Rusya ilişkileri
-
9 Temmuz 2012
İsrail donanması ve yeni görevi
-
5 Temmuz 2012
El-Kibar muammasını hatırlarken...
-
2 Temmuz 2012
Rusya'nın rolü
Yorumlar
+ Yorum Ekle