Fikret Ertan
0 0 0000
Bağlantısızlar Zirvesi'nden ne çıkacak?
Soğuk Savaş döneminde Batı ve Doğu kampının arasında yer alan, bunlardan bağımsız politikalar izlenmesi için mücadele eden bir teşekkül vardı. Bunun adı Bağlantısızlar Hareketi (The Nonaligned Movement-kısaca NAM)ydi.
Tito (Yugoslavya), Nehru (Hindistan), Abdülnasır (Mısır), Nkruma (Gana) Sukarno (Endonezya) gibi liderlerin gayretleri ile 1961 yılında Belgrad'da kurulan teşekkül Soğuk Savaş döneminde önemli bir denge fonksiyonu icra etti, birçok ülke için umut ve söz söyleyecek arena oldu. Hareketin açıklamaları, zirveleri, koyduğu tavırlar dikkatle izlendi.
Kısacası, kısaca NAM diye bilinen bu teşekkül milletlerarası politikada önemli rol oynadı.
Ne var ki, o dönem bizim de faaliyetlerini takip ettiğimiz NAM, Soğuk Savaş'ın sona ermesi, ortaya başka bir dünyanın çıkması ile birlikte varlık sebebini büyük ölçüde kaybetti, dünya siyasetindeki rolü azaldı ve zayıfladı. Bu yüzden de bugün kendisi ne derse desin bu siyasette fazla bir hükmü ve etkisi kalmamış bulunuyor.
NAM, buna rağmen belki de yeni umutlarla hayatta kalmaya, yeniden dünya siyasetinde eskisi gibi etkin olmaya çalışıyor, geleneksel zirvelerini düzenliyor, deklarasyonlar yayımlıyor, hâlâ var ve güçlü olduğunu ispatlamak için didiniyor, gündemde olmanın ve kalmanın mücadelesini veriyor.
Nitekim, bu yazıyı yazdığımız gün eski zirvelerini canlandırırcasına Tahran'da 16. zirvesini açmış bulunuyor. Haberlere göre, İran'ın da çok önem verdiği Tahran Zirvesi'ne 40 kadar devlet ya da hükümet başkanı, yüzlerce diplomat ve 7000 kadar delege katılıyor. İran yönetiminin başarılı geçmesi için büyük gayret sarf ettiği ve para harcadığı bu zirve 31 Ağustos'ta sona erecek.
NAM bugün 120 üye ülkeden meydana geliyor. Daimi bir sekretaryası bulunmuyor. NAM başkanlığı dönüşümlü olarak genel sekreter şeklinde yürütülüyor. Son 3 yıldır bu Mısır'ın uhdesinde bulunuyor. Bu yüzden bugün NAM Genel Sekreteri Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi. Zirveye katılacak en önemli devlet adamlarından birisi olan Mursi, zirve sonrasında görevini İran'a devredecek.
İran Mursi'yi zirveye Kahire'ye cumhurbaşkanı yardımcısı göndererek davet etmişti. Bu İran'ın Mursi'ye verdiği önemi kendiliğinden ortaya koyuyor. Mursi de zaten hem devir işlemi dolayısıyla ve hem de bundan böyle Mübarek döneminden çok farklı, çok taraflı bir yeni politikanın temellerini atmak, bu yönde hareket etme arzusuyla İran'ın davetini kabul etmiş bulunuyor. Tahran'a ziyaretiyle de İran'ı 1979 İslam Devrimi'nden sonra ilk defa ziyaret eden Mısır lideri oluyor. Bu da şüphesiz İran bakımından önemli bir kazanç olacak. Mursi'ye ilaveten hem Amerika ve hem de İsrail'in baskılarına rağmen BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da zirveye iştirak edecek, böylece bu ikiliyi hayal kırıklığına uğratmış olacak. Bu ikili zirvenin İran'a yeni bir diplomatik kazanç sağlayacağını, nükleer müzakerelerde Batı kampının elini zayıflatacağını iddia ediyorlar.
NAM, ilke olarak milletlerarası alanda güç kullanımına karşı duruyor, Ülkelerin egemenliklerini, toprak bütünlüklerini, siyasi bağımsızlıklarını ve güvenliklerini öteden beri savunuyor. Son yıllarda kalkınma, globalleşme, gıda güvenliği ve nükleer konuları da gündemine almış bulunuyor.
Yine son yıllarda Amerika'yı Irak Savaşı, İran ve Kuzey Kore'ye uyguladığı baskılar, terörle global mücadele ve BM Güvenlik Konseyi'ndeki hakimiyeti ve politikaları yüzünden kıyasıya eleştiriyor. Tahran Zirvesi'nde de bu konuların yeniden gündeme geleceğine hiç şüphe yok. Ben şahsen zirvede NAM'ın öteden beri haksız ve adil olmayan yapısını şiddetle eleştirdiği BM Güvenlik Konseyi ve bunun reformunu kuvvetli bir şekilde gündeme getirmesini arzu ediyorum. Konsey'i gayri demokratik, bugünkü dünyayı temsil etmeyen arkaik yapısı dolayısıyla eleştiren NAM'ın Tahran Zirvesi'nde bu konuda ciddi açıklamalar yapmasını bekliyorum. Eğer NAM, BM reformu konusunda ciddi bir tavır ortaya koyarsa 120 üyesi ile bu konuda etkili olabilir. Bir blok halinde 120 üyenin reform çağrısı muhakkak başkalarını da etkileyecektir. Belki de reform çabalarına bu açıdan başlamak da gerekiyor. Bu söylediklerimiz elbette temenni mahiyetinde olan sözler; ama bunları dile getirmek de şart oluyor.
Son tahlilde, İran'ın zirveyi kendi amaçları ve strateji doğrultusunda elinden geldiği kadar kullanmaya, zirveden büyük bir siyasi ve diplomatik prim çıkarmaya çalışacağına hiç şüphe yok. Ancak bunun ötesinde belki başka şeyler de ortaya çıkabilir. Bakalım, NAM bugünün dünyasında ne kadar geçerli olup olmadığını Tahran Zirvesi'nde dünyaya gösterebilecek mi?
zaman
Bu yazı 1,123 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
27 Eylül 2012
Bingazi saldırısının mahiyeti seçim sonrasına kaldı
-
20 Eylül 2012
Filistin'e acil para lazım
-
17 Eylül 2012
Bingazi saldırısı ve ötesi
-
10 Eylül 2012
Rusya, Suriye rejiminden kolay kolay vazgeçmez...
-
6 Eylül 2012
Trans Hazar hattı bir gün hayata geçecek
-
3 Eylül 2012
Amerika ve İsrail: Pekişen, derinleşen ayrılık
-
30 Ağustos 2012
Bosna ve Suriye...
-
27 Ağustos 2012
Bağlantısızlar Zirvesi'nden ne çıkacak?
-
23 Ağustos 2012
Amerika'nın Irak'taki nüfuzu ne kadar?
-
13 Ağustos 2012
İran'a saldırının önünü açabilecek rapor
-
9 Ağustos 2012
İranlı yetkililerin nankörlüğü
-
6 Ağustos 2012
Rejimin helikopterleri ve mücadelenin seyri
-
2 Ağustos 2012
İsrail Suriye'yi nasıl dinliyor, nasıl gözetliyor?
-
30 Temmuz 2012
Eski dostlar buluştu: Romney-Netanyahu
-
23 Temmuz 2012
Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbeti ne olacak?
-
19 Temmuz 2012
Rum Kesimi, İsrail, yeni jeopolitik ve ötesi
-
16 Temmuz 2012
Rum Kesimi ve Rusya ilişkileri
-
9 Temmuz 2012
İsrail donanması ve yeni görevi
-
5 Temmuz 2012
El-Kibar muammasını hatırlarken...
-
2 Temmuz 2012
Rusya'nın rolü
Yorumlar
+ Yorum Ekle