Nasuhi Güngör
0 0 0000
İstihbarat zaafı var mı?
Gaziantep’teki saldırının bir şekilde PKK ile irtibatlı olduğunu düşünenler, aceleci olmakla ya da günah keçisi aramakla suçlanıyor. Oysa tablo doğru okunduğunda, saldırının faili/taşeronu olarak terör örgütünü görmek hiç zor değil.
Saldırının, bir ülkenin istihbarat örgütü tarafından planlanması ve bugüne kadar bu tür olayların yaşanmadığı bir şehirde gerçekleştirilmesi, tabloyu değiştirmiyor. Sonuç itibarıyla PKK, bu coğrafyada Türkiye’ye mesaj vermek isteyen herkesin kullandığı bir şebeke. Bugüne kadar hak ve özgürlük mücadelesi adı altında söylediklerini ciddiye alanlar vardı. Ama herhalde bu saatten sonra gerçek yüzünü herkes görmüştür.
Burada en önemli soru ve sorun, halihazırda Türkiye’nin bu tür saldırılar ve hamleler karşısında ne kadar hazırlıklı olup olmadığı. Örgüt sadece bir noktadan değil, neredeyse bugüne kadar saldırıda bulunduğu her noktadan çok yönlü bir saldırı yürütürken, bu hazırlıkları konuşmanın yeri midir? Kesinlikle tam yeridir.
***
İstihbarat zor iştir, en kötüsü vefası hiç olmayan bir uğraştır. Onlarca eylemi, hamleyi daha gerçekleşmeden boşa çıkarmanız, önlemeniz, ortaya çıkan bir tek eylemle yok sayılabilir. En küçük bir boşluk, hata ya da kurumsal çelişki, beklenmedik bedeller ödetebilir.
Hemen her saldırıda ve beklenmeyen gelişmede bir kenarda tetikte bekleyip ‘İşte gördünüz mü, istihbarat açısından sorun var’ diyenlere niyet okuması yapmayalım. Ancak bu eleştirilerin ne kadarının yapıcı, ne kadarının bir kavganın ürünü olduğunu anlamak pek zor değil. Tekrar vurgulamakta yarar var. Gün, bu tür çekişmeleri devam ettirme günü değil. Dönem, bu tartışmaları ve çelişkileri kaşıma ve kışkırtma zamanı hiç değil.
Bu yaklaşımı bir kenara bırakırsak, Türkiye’nin istihbarat örgütlenmesi ve mantığı açısından bu yeni döneme ne denli hazır olup olmadığını elbette konuşabiliriz, konuşmalıyız. Bizde istihbarat hala bir entelektüel faaliyet olarak görülmüyor. Aksine sıradan bir saha çalışmasının ötesinde bir istihbarat dünyasına/algısına ulaşabilmek için önümüzde hayli yol var.
***
Türkiye’nin bölgesinde iddiaları var ve hiçbir saldırı ya da hamle bunu geri çeviremez. Ancak iddialarınızla uyumlu ve yeterli araçlara sahip değilseniz, işte o noktada kendinizi her zaman ve acımasızca eleştirmek, gözden geçirmek zorundasınız.
Bölgenin dokusu tamamen değişiyor. Rejimler, geçmişin artığı olan yapılar, zihniyetler dönüşüyor. Üstelik tüm bunlar beklenenden çok daha hızlı gerçekleşiyor. Türkiye, Soğuk Savaş uykusundan uyanmakta geç kalan ülkelerden olsa da, tüm bunların nereye gideceğini görecek kadar tecrübe ve derinliğe sahip. Ancak önümüzdeki tablo, Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan yeni dönemin etkilerini ve dönüşümlerini kat kat aşan bir özelliğe sahip. O nedenle çok daha hızlı bir öngörü ve hamle kabiliyetine ihtiyacı var Ankara’nın.
Mevcut bürokratik yapının, algıların, özellikle de ısrarla devam eden okur yazar duyarsızlığının ortasında siyasetin bunu taşıması hiç kolay değil. Türkiye’nin şu politikası yanlış, öteki batağa saplandı diye adeta ellerini ovuşturanların, oturup kendilerinin ne yaptığını sorgulamasının zamanı değil mi sizce de?
Okur yazarlarının kendi geleceğine bu denli duyarsız olduğu bir ülkede, üstelik bir de kenara çekilip kendilerinin hiç sorumluluğu yokmuş gibi davranıp, siyaseti hedef haline getirmesi, bizim çok alışık olduğumuz bir tablo.
Bakalım bu vurdumduymazlık nereye götürecek bizi...
star
Bu yazı 1,464 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Nisan 2013
Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
-
27 Eylül 2012
Ordu neden değişmek zorunda
-
21 Eylül 2012
Eylül ayının kara listesi
-
14 Eylül 2012
Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
-
13 Eylül 2012
Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
-
3 Eylül 2012
Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
-
30 Ağustos 2012
Ankara-Paris rekabeti
-
24 Ağustos 2012
İstihbarat zaafı var mı?
-
23 Ağustos 2012
BDP niçin çıldırdı?
-
17 Ağustos 2012
Fırsat treni telaşı
-
16 Ağustos 2012
Yola nasıl devam edeceğiz?
-
10 Ağustos 2012
‘Gergin Barış’ın sonu mu?
-
6 Ağustos 2012
PKK’nın intiharı
-
27 Temmuz 2012
Henüz vakit varken
-
20 Temmuz 2012
Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
-
19 Temmuz 2012
Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
-
28 Haziran 2012
Türkiye itibar mı kaybediyor?
-
22 Haziran 2012
Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
-
21 Haziran 2012
Müzakere akıldır, güçtür
-
14 Haziran 2012
Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle