En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Damacana mı musluk suyu mu?



A-haberde Mehmet Ali Önel tarafından sunulan “Deşifre” isimli programda çeşitli satıcılardan alınan 55 damacananın 41’inde yani yüzde 75’ inde “koliform bakteriler” tespit edildiği açıklanmıştı.

Benim de katıldığım bu programdan sonra okuyucularımdan ve hastalarımdan bunların hangi markalar olduğu ve neler yapılması gerektiği konusunda pek çok sorular geldi.

Önce şunu belirtmek isterim ki ben de bu sonuçları çok önemli buluyorum.

Şayet rastgele alınan 55 numunenin hepsi temiz çıksaydı diyecek fazla bir şey olmazdı ama numunelerin yüzde 75’inin içilemez özellikte olması gerçekten ürkütücü.

Bu numunelerin seçilme şekli, numune sayısı gibi hususlar tartışılabilir ama bu fazla bir şeyi değiştirmeyecektir.

Neticede bu, bilimsel bir araştırma değil.

Analizleri yapan laboratuar bu alanda tanınmış, güvenilir ve akreditasyon belgesi olan bir kuruluş.

Ben analiz sonuçlarının doğruluğundan ve numunelerin seçiminde herhangi bir kasıt olduğundan şüphe duymuyorum.

Hangi markalar olduğunu ben de bilmiyorum

Bunların hangi markalar olduğunu ben de bilmiyorum ama bilsem de açıklamam mümkün olmazdı.

Bildiğim tek şey, bunların herkes tarafından bilinen, medyada her gün reklâmları yer alan ünlü markalar olduğu.

İstanbul’ da herhalde binlerce belki de on binlerce damacanalarla su satılan bakkal, market, büfe ve benzeri satış noktaları vardır.

Bundan dolayı da 55 numunedeki sonuçlara bakarak tüm damacanaların kirli olduğunu iddia etmek de doğru olmaz.

Damacanalarda tespit edilen mikroplar neyi gösteriyor?

Damacanalarda tespit edilenler insan ve hayvan bağırsaklarında yaşayan mikroplar olduğuna göre bu bize damacanalarda bulunan suya lağım suyunun karışmış olduğunu gösterir.

İnsan damağının sularda mikrop olup olmadığını anlaması mümkün değildir; mikropların varlığı ancak mikrobiyolojik yöntemlerle gösterilebilir.

Madem sularda mikrop var neden salgın hastalık yok?

Sularda mikrop tespiti suya lağım suyunun karışmış olduğunun göstergesidir.

Bu mikropların hastalık yapabilmeleri için hem suda bulunan miktarları ve hem de hastalık yapıcı özellikleri önemlidir.

Bu mikroplar şu anda herhangi bir salgın hastalığa yol açmamakla beraber patojen yani hastalık yapan bir mikrobun suya karışması durumunda çok büyük bir salgın kaçınılmaz olur.

Suyun kaynağı ve tek kullanımlık şişeler temiz

Suyun kaynağının ve tek kullanımlık şişelerin temiz olması yani içinde mikrop bulunmaması bize olayın damacanalarla alâkalı olduğunu gösteriyor.

Su kaynakları ruhsat alırken ve ruhsat aldıktan sonra belirli aralıklarla kontrol ediliyor ve bu bakımdan bir sorun görünmüyor.

Tek kullanımlık pet şişelerde de mikroba rastlanmıyor; problem tekrar tekrar kullanılan damacanalardan kaynaklanıyor.

Damacanalar çok kullanılıyor

Damacanaların kanuni olarak istenenden daha fazla kullanılması söz konusudur.

Bu çok kullanılan damacanalardan iki sorun doğuyor.

Birincisi çok kullanma sonucu damacanaların zedelenmesi, çizilmesi ve hatta delinmesi mümkün.

Böyle bir durumda damacanaya konan su temiz de olsa dışarıdan mikrop girmesi kaçınılmaz oluyor.

İkincisi, damacanalar çok iyi temizlenmiyor yani yeteri kadar dezenfektan kullanılmıyor, iyi durulanmıyor olabilir.

Damacanaların tüketiciler tarafından başka işlerde kullanılması, toplanan damacanaların saklanma şartları da önemlidir.

Satıcının kâr hırsı da hesaba katılmalı

Damacana sağlam, az kullanılmış ve iyi temizlenmiş olabilir ama satıcı daha fazla kazanmak için boş damacanaları kendisi uygun olmayan kaynaklardan dolduruyor olabilir.

Damacanaların ağzını kapatmak da teknolojik olarak zor bir şey değildir.

Su üreticisi tanınmış şirketlerin böyle bir şeye tevessül edeceklerine doğrusu ihtimal bile vermek istemiyorum.

Su üreticilerine düşen görevi

Bu işten büyük paralar kazanan, daha fazla satış yapmak için milyonlarca liralık reklâmlar yapan üreticilerin böyle bir problemden önceden haberdar olmalarını ve çoktan gerekli kanuni girişimlere başlamış olmalarını beklerdim.

Onların bu tür bir durumdan haberdar olmamaları da haberdar iseler bu konuda hiçbir girişimde bulunmamış olmaları da bir eksiklik ve suçtur.

Kendi ticari saygınlıklarının zarar görmemesi için bu tür kontrolleri kendilerinin de yapıyor olmaları gerekirdi.

Ne yapalım?

Plastik veya cam damacana ile veya pet şişelerle su satışı ancak özel durumlar için söz konusu olabilir.

İşin en doğrusu “belediyelerin tüm şehre güvenilir içme suyu” sunmalarıdır.

Mesela İstanbul’ da İSKİ, her gün 500 kadar noktadan örnekler alarak suyun güvenilirliğini test ediyor.

Kapımıza kadar gelen suyun temizliği konusunda şüphe yok ama binanın su boruları veya su deposundaki bir problem suyun kirlenmesine yol açabilir ki bunu öğrenmek ve gerekeni yapmak da tüketicinin vazifesidir.

Damacana suyu içmeyelim mi?

Mümkünse damacana suyu içmeyelim; daima şehir şebeke suyunu kullanalım.

Sürekli denetlenen bu suyun temiz olması yanında bir başka avantajı da ucuz olmasıdır.

Damacana su kullanılması zorunlu ise tanınan bir markanın tercih edilmesi, damacananın görünüm olarak yeni olması, üzerinde çizik ve ezikler bulunmaması ve ağzının kapalı olmasına dikkat edilmelidir.

Damacanaların tek kullanımlık olması suyun maliyetini çok artıracağından uygulanması mümkün olmaz.

Damacanaların hormon bozucu ve kanserojen etkileri ispat edilmiş olan bisfenol A (BFA) ihtiva eden plastikten yapılmış olması ise apayrı bir konudur.

Bu yazı 2,516 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,190 µs