En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Davutoğlu haklı çıkarsa?



Suriye'deki gelişmeler Davutoğlu'nu haklı çıkartacak istikamette ilerliyor. Bugüne kadar çok ağır eleştirilere muhatap olan Hariciye Bakanımız sürekli, bir anlık fotoğrafa değil sonuca bakmamız gerektiğini tekrarlamıştı. Dış politika, oltayı atıp takılacak balığı beklemeye benzemiyor.

Tarih bizi de içine alıp yanı başımızda süratle akıyor. Ringe çıkıp birkaç kişiyle aynı anda dövüşüyorsunuz. "Teker teker gelin" diyemezsiniz. Rakiplerinizi azaltacak, yanınızdakileri çoğaltacak ve seyredenlere, yani uluslararası camiaya da "haklıydı" dedirteceksiniz. Sözünüz geçecek, hükmünüz yürüyecek.

Davutoğlu'nun aimar ettiği diplomasinin yeteri kadar anlaşılamamasının sebeplerine eğilmemiz lazım. Türkiye, tarihinde olmadığı kadar atak bir diplomasi yürütüyor. Uzmanları bu tarz diplomasi için proaktif politika tabirini kullanıyorlar. Gelişmelerle veya darbelerle savrulmak yerine ön almak, belirlemek ve yön vermek. Somut sonuçlarından biri, Türkiye 70 ülke ile vizeleri kaldırdı. Türkiye'nin Suriye politikasını eleştirenler, ABD'nin rolünü tartışabilir. Gelişmeleri belirleyen Türkiye mi, yoksa ABD mi? Kim kimi ikna etmeye çabalıyor. Kavgada yumruk sayılmaz. Sonu nakavtla bitecek bir maçta, ringdeki yumrukları saymanın laf üretmek dışında bir anlamı yok.

Türkiye on yıldır Davutoğlu ile alışılmamış bir diplomasi yürütüyor. "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüne sorgusuz sualsiz takılanların statükoya meydan okuyan bu diplomasiyi kavramaları çok zor. Kavramak için önce şu meşhur sözün ipliğini pazara çıkartmak lazım. "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü ne genç Cumhuriyet'in ne de Atatürk'ün dış politikasını yansıtır. Bu söz iki savaş arasındaki dönemde Milletler Cemiyeti'nin (Cemiyet-i Akvam) dayandığı temel prensiptir. Milletler Cemiyeti, ülkelerin iç sorunlarını "self-determinasyon" prensibine uyarak, yani her milletin kendi kaderini tayin hakkını tanıyarak çözersek, dünyaya da barış gelir mantığına dayanmaktaydı. I. Dünya Savaşı'nın da bu ilke çiğnendiği için çıktığı iddia ediliyordu. Bu sözü ezberden tekrarlayanların anlaması için vurgulayalım. Ülkelerin kendi sınırları içinde çatışmaları önlemeleri, dünyada barışı tesis etmenin ön şartıdır. Bu ön şartı garantiye almanın yegâne yolu ise self determinasyon hakkını tanımaktır. Milletlerin hapishanesi olarak görülen imparatorlukların sona ermesi ve her milletin de kendi devletine sahip olması gerekmektedir. Wilson'a ait olan ve Milletler Cemiyeti'nin varlık sebebini oluşturan bu formül, dünya ile uyumlu olmak adına Atatürk tarafından tekrarlanmakta ve söylendiği zaman da, Osmanlı'nın imparatorluk mirasını reddetmek anlamı taşımaktadır. "Biz bir millî devletiz, imparatorluk değiliz ve dünya ile uyumluyuz." demiş olmaktadır.

Atatürkçülüğün neden çağdışı bir ideoloji olduğuna, bu sözü bir delil olarak alabilirsiniz. Soğuk Savaş öncesine, iki dünya savaşı arası döneme yani artık sadece tarihe ait olan ve bugün hiçbir anlamı ve karşılığı kalmamış bir paradigmayı alıp çok önemli bir söz eder gibi tekrarlarsanız, diplomasi üretemezsiniz.

Davutoğlu'nun diplomasisi önce iç politika ile dış politika arasındaki farkı ortadan kaldırdı. Suriye, Irak, Lübnan, Mısır artık bizim duygusal dünyamızın bir parçası. Dışarıda olup bitenlerin bir iç politika mevzusu gibi bu kadar yoğun ve ateşli tartışıldığı bir dönem hatırlıyor musunuz? Üstelik bu duygusal alışveriş karşılıklı. Bölge halkları, Türkiye'yi bir başarı hikâyesinin laboratuvarı olarak kullanıyorlar.

Türkiye'nin bugün takip ettiği diplomasi, sadece diplomatik araçların Osmanlı'nın makus talihini yendiği Tanzimat dönemine benziyor. Bu döneme damgasını vuran başta Büyük Reşid Paşa olmak üzere, Âli ve Fuad paşaları hatırlamamız lâzım. Belki biraz da Sultan Abdülhamit'in sabırla, dikkatle ve yoğun bir mesai ile ördüğü ve izlediği dünya politikasına.

Suriye'de Esed rejimini, kaçınılmaz bir son bekliyor. Esed rejimi çöktüğü zaman, Davutoğlu'nu eleştirenler kavgada saydıkları yumrukların hesabını nasıl verecekler?

zaman



Bu yazı 1,437 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,802 µs