Abdülkadir Selvi
0 0 0000
Kürt sorununun çözümünde 2015
Leyla Zana'nın açıklamalarını takip ederken, aklım bir yandan da Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı, 2015 tarihindeydi.
Kürt sorunuyla 1984 yılında Şemdinli-Eruh baskınının hemen ardından Başbakan Özal'la birlikte gittiğimiz Van'da, Yüksekova'da ve Şemdinli'de tanışmıştım.
Okumalarım, Diyarbakır Bağlar'da izlediğim Nevruz eylemleri, Kürt sorununa akıl yoran insanların paylaştıkları birikimleri, bölge halkının öğrettikleri, Ankara'nın , "Kart-Kurt"tan, "Dağda tek bir terörist kalana dek bu mücadele sürecek" çizgisinden, "Kürt realitesi"ne kadar her türlü inişleri ve çıkışları izlemeye çalıştım.
Tek bir şey öğrendim.
Ya biz bu işi çözeceğiz, ya da bu iş bizi çözecek.
Kürt halkında karşılığı olması ve bu uğurda bedel ödemesi nedeniyle Leyla Zana'nın, Başbakan Erdoğan'la görüşmesini o açıdan önemsedim.
Leyla Zana, "Kürt sorununu Erdoğan çözer" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Birlikte çözelim" karşılığını verdi.
Leyla Zana görüşmede, Kürt siyasetinin dile getirdiği tüm talepleri sıraladı.
"Öcalan'a ev hapsi" dedi. Zana'nın anlatımına göre, Başbakan hepsini dikkatli bir şekilde dinledi ve not etti. Ama aynı zamanda tek tek yanıtlarını da verdi.
Öcalan'a ev hapsinin olmayacağını söyledi.
Ama bu bir süreç.
Zana açıklamasını milli iradenin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptı.
BDP'liler ise Diyarbakır'da konuşmayı tercih etti.
Zana, "Bu topraklarda herkesin barışa ihtiyacı var" dedi.
Aynı saatlerde Kandil'den açıklama yapan Duran Kalkan ise, "Askeri çözüm sürecindeyiz" diye konuştu.
Peki Zana'nın açıklaması iktidar cephesinde nasıl karşılandı?
Kamuoyunda oluşan olumlu havayı kırmamaya özen gösteriyorlar ama, Zana'nın açıklamasının çok olumlu karşılandığını söyleyemem.
Zana'nın söyledikleri Kürt siyasetinin dile getirdiği hususlar. İçinde bilinmeyen bir şey yok. Ayrıca bu görüşme sırasında Başbakan Erdoğan'a da iletilmiş. Burada bir sorun yok. Bunun basın toplantısı ile kamuoyuna açıklanması ise, diyalog sürecine zarar verdiği için yadırganıyor. Çünkü sorumlu diyalog süreci böyle gitmez. Eğer çözümün yolunu diyalogda görüyorsan ve yine çözüm için diyaloga devam edeceksen, üslup böyle olmamalıydı yaklaşımı hakim.
Öcalan'ın MİT'le yaptığı görüşmelerde de benzer sorun yaşanmış. Öcalan, örgütüne oynamak için ben şunları şunları görüştüm, söyledim şeklinde bir dili tercih etmiş. Leyla Hanım'ın da kendi mahallesine mesaj vermek için bu yolu tercih ettiği gözleniyor ki, çok sağlıklı bulunmuyor.
Neden?
Çünkü bu sürecin devam ettirilmesi isteniyor.
Leyla Zana'nın, kendi mahallesine dönüp, PKK-BDP çizgisine, "bakın ben sizin söylediklerinizin de ötesindeki talepleri ilettim" psikolojisiyle hareket ettiği gözleni-yor. Üzerine çok geldiler, itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Onun, "mahallenin psikolojisiyle" hareket etmesini ve özellikle de, "işbirlikçi" gibi bir damga yememek için, bu dili kullanmasını anlayışla karşılamak mümkün.
Ama bu üslubun, süreci tüketmeye yönelik bir yönü olduğu da hatırdan çıkarılmamalı.
Bir girişimlik çabalara değil, sürekliliği olan sorumlu girişimlere ihtiyacımız var.
Yeni köprüler kurmalıyız.
Bu eleştirilere rağmen Zana ihtiyaç duyar randevu talep ederse, Başbakan'ın kapısı açık mı? Açık. Hem de bu tür sorumlu çabalara, sonuna kadar açık.
Barışın arandığı bir sürecin içine girildi.
Bu kez barış iklimini yakalamak istiyoruz.
Bu işlere kafa yoran akil insanlardan biri olan MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'le bu süreci konuştum.
Erdoğan-Zana görüşmesini,
"Türkiye siyaset tarihinde bir Başbakan'ın Kürt sorunuyla ilgili en önemli temas olarak görüyorum" sözleriyle değerlendirdi.
"Zana'nın girişimini kişisel bir temas olarak görmü-yorum" dedi Cevat Öneş.
Nasıl görülmeli?
"Bu tür süreçlerdeki kolaylaştırıcı rol olarak görüyorum."
Yani, "Kapalı kapıda bir çilingir olarak değerlendiri-yorum."
"Zana Kürt siyasetinin taleplerini dile getirdi ama bu taleplerin demokratik siyaset içinde ve silah bırakılarak yapılacağını önerdi. Bu çok önemliydi."
Bir başka önemli noktaya daha işaret etti Cevat Öneş, "Başbakan'ın diyalog sürecinin devam edeceğini söylemesi."
Çok inişler, çıkışlar yaşandı Kürt sorununda.
Bu yüzden parça parça atılan adımlar yerine, istikrar içinde devam eden bir süreci önemsiyor Cevat Öneş.
Onun için, "demokratikleşme sürecine topyekün yaklaşılmalı ve bir yol haritası ortaya konulmalı. Yol ha-ritasında ise muhatap millettir."
Muhatap İmralı'dır, Kandil'dir diyenlere rağmen, millettir diyor Cevat Öneş.
CHP'nin de BDP'nin içinde yer alacağı başta Anayasa olmak üzere bir dizi adımın atılmasını gerekli görüyor.
Peki sonunda?
"PKK silahı bırakacaktır. Silahların bırakılması için de yarı gizli temaslarla bu süreç başarıya ulaşabilir. Silahlı devam ettirmek isteyen marjinal gruplar çıkabilir ama o Türkiye'nin sorunu olmaz."
Tren doğru ray üstünde hareket ediyor.
Zana'nın da söylediği gibi, "Bu topraklarda herkesin barışa ihtiyacı var."
Zamanın ruhu bize bunu söylüyor.
Başbakan Erdoğan'ın 2015 tarihi de bir niyet beyanı olmaktan öte anlamlar taşıyor.
Mutfakta 2013'te başlayıp, 2015'te somut sonuçlara alınacak bir süreç pişiriliyor.
Bu kez neden olmasın?
yenişafak
Bu yazı 1,625 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
27 Eylül 2012
Başbakan'ın açılımı ne olacak?
-
25 Eylül 2012
Karakolda teknoloji var
-
24 Eylül 2012
21 Eylül demokrasi bayramı
-
19 Eylül 2012
Yetmez ama evet
-
17 Eylül 2012
Suriye, Bosna mı?
-
13 Eylül 2012
Yazamayacağım takvim...
-
12 Eylül 2012
Kılıçdaroğlu adına açılan sayfada ne yazıyor?
-
10 Eylül 2012
Kuruculara 3 dönem muafiyeti
-
5 Eylül 2012
Numan Bey neye şaşırdı
-
4 Eylül 2012
Beytüşşebap göstere göstere geldi
-
30 Ağustos 2012
İstihbarat var, operasyon yok
-
27 Ağustos 2012
Cumhurbaşkanı'nın sağlığı
-
22 Ağustos 2012
Melisa'nın katili Esed
-
16 Ağustos 2012
Suriye şoklaması
-
15 Ağustos 2012
Bedel
-
6 Ağustos 2012
Gül, görüşmeyi hangi hareketle anlattı?
-
5 Ağustos 2012
Şura'nın sürprizleri
-
2 Ağustos 2012
Sever'in açıklamaları nasıl karşılandı
-
1 Ağustos 2012
Komutanın durumu
-
31 Temmuz 2012
Yeni parola
Yorumlar
+ Yorum Ekle