En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...



Meclis'te olağanüstü gün. Sadece Türkiye değil, dünyanın gözü AK Parti grubunda. Daha doğrusu Başbakan Erdoğan'ın söyleyeceklerinde... Dinleyiciler arasında geleneksel kıyafetleriyle Araplar da var. Değişik illerden gelen partililer medyaya ayrılan bölümü bile doldurmuş durumda. Erdoğan, Suriye krizini Meclis çatısı altında ilk kez konuşacak.

Türkiye sessiz değil. Başbakan ilk gün geç saatlerde devletin zirvesini topladı. Kısa açıklamada olayın aydınlatılmasının ardından tavır konacağı, somut adımların atılacağı duyuruldu. Pilotların akıbeti belirsiz ancak olay büyük oranda aydınlandı. Suriye, Türk uçağını kazayla değil, bilerek vurdu. Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası Bülent Arınç, yardıma giden CASA uçağına da ateş açıldığını söyledi. Suriye sadece hava sahasını kısa süreliğine ihlal eden uçağa saldırmadı, insani amaçla bölgeye intikal eden başka uçağa da ateş açtı.

Türkiye sessiz değil derken en yetkili ağızlardan açıklama yapıldığını söylemek istiyorum. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu hem içeriye hem de uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla önemli mesajlar verdi. Aynı açıklığı Suriye tarafında görmüyoruz. Konuşan tek isim Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Cihat Makdissi...

Makdissi acaba devlet hiyerarşisi içinde kaçıncı sırada yer alır? Üstlerde değil herhalde. Dışişleri Bakanı nerede? Devlet Başkanı Beşşar Esed ve yardımcıları sessiz. 5 gün oldu, şu ana kadar hiçbiri konuşmuş değil. Şam için basit bir kriz mi bu? Değil elbette. Bırakın bölgeyi, dünya diken üstünde. Şam'ın zirvelerinden ses yok. Neden? Gecenin geç saatlerinde Esed'in genel bir değerlendirme yapması ve 'Savaşın içindeyiz' demesi, sessizliğini bozduğu anlamına gelmiyor. Uçağın düşürülmesiyle ilgili tek bir kelime söylemiş değil. Sözcünün açıklamaları ise krizi derinleştirecek türden... Ankara'nın canını daha da sıkacak üslup ve içerikle konuşuyor. Söyledikleri gerçekleri yansıtmaktan çok uzak. Propaganda amaçlı. Türkiye her sözünü belgeleriyle yalanladı. Biraz Irak savaşında Bağdat düşerken Saddam Hüseyin'in bakanlarının meydan okuyan kof açıklamalarına benziyor.

Türkiye ne yapacak? Bunu biraz da Şam'ın yaklaşımı tayin edecek. Oradan gelen açıklama ve mesajlar bu açıdan çok önemli. Suriye tarafında 'krizi soğutma' çabasının görünmediğini söylemek mümkün. Makdissi'nin açıklamaları ortada. Her konuşması krizi daha da derinleştiriyor. İtidal elden bırakılmayacak. Ancak Suriye'nin yaptığı da karşılıksız kalmayacak. Cevabın ne şekilde verileceği ise belirsiz. 'Savaş' seçenek dışı. Zaten Ankara'da da sinirler gergin ancak bir 'savaş hali' de yok. Bu askeri operasyon olmayacağı anlamına gelmiyor. Suriye'ye mukabelenin çok fazla alternatifi var. Muhaliflere desteğin artırılmasından nokta operasyonlara kadar...

Başbakan Erdoğan'ın konuşması bu açıdan da önem taşıyordu. Başbakan hamasetin ötesinde önemli mesajlar verdi. "Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki gazabı da o kadar şiddetlidir, o kadar kahredicidir." dedi. Bu cümlenin direkt hedefi Beşşar Esed yönetimi... Somut bir gelişmeyi de duyurdu. TSK'nın angajman kurallarının yeni aşamaya göre değiştiğini söyledi. Suriye'nin sınırda yapacağı en ufak hareket bile artık hedef. Bu 'kıpırdarsan vururum' demek. Bu tek başına düşen uçağa cevap anlamına gelmiyor elbette. Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin 'düşmanlık' boyutunda seyredeceğinin ilanı.

Türkiye mukabele hakkını da açık tutuyor. Erdoğan'ın şu cümlesi not edilmeli: "Türkiye yerini, zamanını ve yöntemini kendisi tayin ederek bu haksızlığa karşı uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanacak, gereken adımları kararlılıkla atacaktır." Herkesin merak ettiği, bu adımların ne olacağı sorusu...

zaman

Bu yazı 1,287 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,829 µs