Mümtaz'er Türköne
0 0 0000
Türkiye savaşa girer mi?
Girmez. Çünkü girmesi Suriye'de sarsılan rejimin ömrünü uzatmaktan başka hiçbir netice vermez.
Suriye bugün, global ölçekteki güç rekabetinin, üstünlük ve yeni denge arayışının ana zeminini oluşturuyor. Suriye'nin iç meseleleri bugün dünyadaki temel kutuplaşma ekseninin malzemesi. İran bir kenara Çin'in ve Rusya'nın ABD karşısındaki pozisyonu, Suriye üzerindeki bilek güreşine göre belirlenecek. Türkiye, tek başına bu güç çatışmasının üzerine çıkabilir mi? Gerçekçi cevap "hayır" olduğuna göre, farklı bir perspektife ihtiyacımız var.
Uçağımızın düşürülmesi Soğuk Savaş dönemine özgü bir tezgâha benziyor. Yukarıdaki analizi Suriyeli stratejistler de yapmıştır. Türkiye'yi kışkırtmak, savaşa zorlamak ve savaşın eşiğine getirmek Suriye'deki dikta rejimine "yakın tehdit" üzerinden sağlam bahaneler üretir. Katliamlar hızlanır. Rejim gözü dönmüş gibi muhalifleri sindirmek için her çareye başvurur. Türkiye'nin savaşın eşiğine gelmesi, Suriye rejimine rahat bir soluk aldırır.
Bu yüzden savaş uçağının, bu senaryoyu işletmek üzere Suriye tarafından kasıtlı olarak düşürüldüğünü hesaba katmak gerekir. Nitekim daha Türkiye sesini çıkartmadan önce Suriye'den gelen özür beyanı ile krizin ifşa edilmesi, bu tezgahın bir parçası gibi görünüyor.
Türkiye her zaman söylendiği üzere büyük bir devlet. Büyüklük, böyle durumlarda soğukkanlı davranmak demek. Bir komutan savaşı, düşmanın belirlediği yerde ve zamanda kabul ederse mağlubiyet kaçınılmaz olur. Kendine güvenen büyük ordular tarihte hep bu şekilde savaş kaybetmiştir.
Savaşa girecek olan ordumuzun bir NATO ordusu olduğunu unutmayalım. Ayrıca bir uçağımızın düşürülmesi aynı zamanda NATO için de bir sorun. Kuzey Atlantik Savunma Antlaşması, üye ülkelerden birine yapılan saldırının bütünüyle NATO'ya karşı yapılacağını kabul ediyor. Yani? Savaşa girersek tek başımıza girmiş olmayacağız.
Savaş ciddi bir iş. Politika gibi hesap kitap işi. Öfke ve intikam duygusu, kaybedilen savaşların gerekçesidir. Doğru savaşın politik hedefleri olmalı. Suriye kendi politik hedefleri peşinde. Biz bu hedeflere alet olamayız. Doğrusu, Suriye'deki kanlı rejimi sona erdirmek için bu hadiseyi yeni bir gerekçe olarak kullanmak.
Abant'ta "Türkiye üzerine farklı bakışlar" toplantısındayım. Abant Platformu'nda, demokrasi, AB süreci, ekonomi ve medya ekseninde Türkiye'de yaşayan yabancı gazetecilerin ve Türkiye üzerine uzmanlaşmış akademisyenlerin gözlemlerini ve yorumlarını dinliyoruz. Tek başınıza yol almak mümkün değil. Farklı görüşlere ve bakış açılarına ihtiyacınız var. Başkalarının yanlışı bile sizin doğru istikameti bulmanıza katkı sağlıyor. Dinliyor ve öğreniyorsunuz. Kendinizi gözden geçiriyor ve yenileniyorsunuz. Bugünün dünyası bu yoğun iletişim ve tartışma ortamında şekilleniyor.
Bugünün dünyası, savaşı bir çözüm yöntemi olmaktan çıkartmak için çok çaba harcadı. Bizler, tam 90 yıldır savaş yüzü görmedik. Kore, Kıbrıs ve son olarak terörle mücadelenin farklı çerçeveleri var. Bugünün dünyası, 60 milyon insanın hayatına mal olan İkinci Dünya Harbi ile şekillendi.
Savaş çığırtkanlığı yapanların hesabı da yanlış. Şayet Türkiye savaşa girerse, güçlü ve istikrarlı bir hükümet eliyle girecek. Savaş, toplumsal seferberlik demek. Toplumu ise demokratik bir hükümet kadar hiçbir güç seferber edemez. Millî Mücadele bu yüzden demokratik temsile dayalı bir parlamento eliyle verildi. Savaş seçeneği askeri vesayetin geri dönüşünü getirmez. Tam tersine, savaşma yeteneğini test eden ordunun güçlü reform ve denetim ihtiyacını gündeme getirir.
Türkiye savaşa girmiyor. İntikam, soğuk yenen bir yemek. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Savaş politikanın başka araçlarla devamı olduğuna göre, bize düşen şiddet araçları dışındaki kısmına eğilmek.
zaman
Bu yazı 1,587 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
Bu sefer çözülecek mi?
-
16 Eylül 2012
Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
-
14 Eylül 2012
Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
-
13 Eylül 2012
CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
-
9 Eylül 2012
Merkez Sağ'ın son noktası
-
7 Eylül 2012
Başbakan sertleşmekte haklı mı?
-
28 Ağustos 2012
Hükümet haklı çıktı
-
26 Ağustos 2012
Kawa ve Ergenekon
-
24 Ağustos 2012
Terör sorunu ayrışıyor
-
17 Ağustos 2012
Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
-
16 Ağustos 2012
'Paralel devlet'in iflası
-
12 Ağustos 2012
Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
-
10 Ağustos 2012
Yangını kim söndürecek?
-
5 Ağustos 2012
Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
-
22 Temmuz 2012
Davutoğlu haklı çıkarsa?
-
17 Temmuz 2012
'Hücre yenilenmesi'
-
29 Haziran 2012
ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
-
24 Haziran 2012
Türkiye savaşa girer mi?
-
21 Haziran 2012
Teröre teslim olmak
-
19 Haziran 2012
Çözüme yakın mıyız?
Yorumlar
+ Yorum Ekle