Ahmet Taşgetiren
0 0 0000
Karakoç'un yüreği sustu, şiiri konuşuyor
Bugün başka gündem konularını bırakıp, Abdürrahim Karakoç'tan söz edeceğim.
Hemşehrimden. Memleketimin, Kahramanmaraş'ın yürekli güzel insanından. Şairinden. Onun vedasından. Sonsuz rahmet diliyorum öncelikle. Milletimize baş sağlığı diliyorum.
Karakoç'lar üçtür.
İkisi kardeştir. Bahattin ve Abdürrahim. İkisi de şairdir. Maraşlı'dırlar. Maraş toprağı şiir toprağıdır denir, Karakoç'ların anası da rahminde şair büyütmüştür. Bahattin ağabeydir, ak saçlıdır ben ona da buradan sağlık ve afiyet içinde daha nice sanat ömürleri dilerim.
Diğer Karakoç, Sezai Karakoç'tur. O da şairdir. Şairliği sebebiyle şiir toprağı sayıldığı için Maraşlı bilinir. Ama Diyarbakırlı'dır. O da has şairdir. Has tefekkür adamıdır. Yürek adamıdır.
Abdürrahim Karakoç rahmet-i Rahman'a yürüdü. Mekanı cennet olur inşallah.
Memleket onu belki bestelenmiş birkaç şiiri ile, hususen de Mihriban ile tanıdı.
Ama biz, Karakoç'un gönül dostları, Maraşlılar, çok önceden buluştular onun şiiriyle.
Benim neslim mesela, Hasana Mektupları okudu 1960'lı yıllarda. Hasan köyden şehire gitmiş olandı. Mektubu yazan da, köyden Hasan'a haberler verendi.
"Mektup Yazdım Hasan'a, ha Hasan'a ha sana" diye yazılan şiirler, hicvin en güzel tonu ile buluşturdu okuyanları.
Orada Anadolu insanının kelimenin tam manasıyla yüreği vardı. Sevdasıyla, acısıyla, hüznüyle, ince ince eleştirisi ile, sisteme öfkesiyle, yolsuzluklara, ahlaksızlıklara isyanıyla bir Anadolu yüreği.
Bakın mesela, 20'nci Hasan'a mektubun ilk kıtası nasıl bir duygu yumağı halinde?
Hesap ettim ayak altı, baş yedi
Vallahi nazlı yâr gene geç kaldık.
Hınzır bülbül gül dalında leş yedi..
Katmerlendi zarar, gene geç kaldık.
Gelin bir de Abdürrahim Karakoç'un 'Hasan'dan gelen mektup'unun bir kıtasını okuyalım:
Güneş doğmaz oldu cama
Yırtığı kirletti yama
Adam bizim adam amma
Adamın başı baş değil.
Böyle yüzlerce şiiri vardır Karakoç'un. Her mısrasında bir yara, bir iğne, bir umut saklıdır.
Dağlara şiir yazar mesela. Ben onun şu dörtlüğünü çok severim:
Derdini kimseye diyememek zor
Dağlar ondan böyle kaskatı mosmor
Düşünüp düşünüp anlatamıyor.
Böyle bencileyin zavallı dağlar.
Dertleşir insanlarla, toplumla... Biraz serzeniş vardır sesinde. Şöyle der "Dertleşme" şiirinde:
Sırtımıza cümle derdi, belâyı
Sizin için aldık; sizden ne haber?
Senelerce uykuları rüyayı
Sizin için böldük; sizden ne haber?
İçkiye, kadına, rütbeye, şana
Tenezzül etmedik, malûm cihana
Bunların cümlesi kalsın bir yana
Sizin için öldük; sizden ne haber
Ve aşk tabii. Onun Elbistan'dan getirdiği kavruk yüzü, aşkın kavurduğu bir yüreğin yansımasıdır aslında. Mihriban şarkı olur, dillerde dolaşır.
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
'Yâr' deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban.
Tabiplerde ilâç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne...
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı...
Çözemedim... Çözülmüyor Mihriban."
Bir de "Unutursun"u var Mihriban'ın. O daha acı ve sitem yüklü. Orada bütün insani halleri sayar ve "Unutursun" der. Sanki "Unutma" diye bir çağrıdır, bir sancıdır. Gelin onu da paylaşalım:
"Unutmak kolay mı? " deme
Unutursun Mihriban'ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban'ım.
Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihriban'ım.
Yıllar sinene yaslanır
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban'ım.
Süt emerdin gündüz-gece
Unuttun ya, büyüyünce...
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban'ım.
Gün geçer, azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi.
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban'ım.
Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yeni de.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban'ım"
Karakoç'u bugüne kadar şiirleriyle okumadıysanız, okuyun derim. Orada kendinizi bulacaksınız bütün ince duygular halinde. Gitti ve hoş bir seda bıraktı semalarımızda. Dilerim, kabri nurlarla dolsun aziz hemşehrimin.
bugün
Bu yazı 1,448 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
25 Eylül 2012
Vesayet tortusunu silmek...
-
20 Eylül 2012
Ana gündem: Terörü yok etmek
-
12 Eylül 2012
Gültan Kışanak kaçırılsa...
-
11 Eylül 2012
AK Parti formatının önemi
-
9 Eylül 2012
Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
-
7 Eylül 2012
''Akil adam'' enstrümanı
-
28 Ağustos 2012
MGK ne yapacak?
-
26 Ağustos 2012
Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
-
19 Ağustos 2012
Bayram nostaljisi
-
14 Ağustos 2012
Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
-
12 Ağustos 2012
115 asker ölseydi...
-
9 Ağustos 2012
''Güvenlikçi politika''
-
7 Ağustos 2012
Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
-
2 Ağustos 2012
''Daha büyük harita''
-
27 Temmuz 2012
Ortak mutluluğu planlamak
-
26 Temmuz 2012
Ortadoğu'da ne oluyor?
-
24 Temmuz 2012
Bölgesel Kürt yapılanması
-
19 Temmuz 2012
Erdoğan'ın kurgusu ne?
-
18 Temmuz 2012
Kılıçdaroğlu için son raunt
-
27 Haziran 2012
Türkiye sınanıyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle