En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

Beden ve bedendeki yaşama hakkı



Kürtaj tartışmasında en dengeli açıklamayı Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (Akder) adına konuşan genel sekreter Neslihan Akbulut Arıkan yaptı diyebilirim.


"Meselenin birden fazla boyutu var, kürtaj derken hem bebeğin hem de annenin hayatından bahsediyoruz. Sert ve keskin beyanatları böyle bir konu kaldırmaz" diye başlayan bir açıklama.
 
Açıklamada bundan sonra, "Bugün Türkiye'de kadınların keyfi olarak çocuklarını öldürmek için kürtaj olmadıkları, belli zaruret noktaları bulunduğu ve bunlara bakmak gerektiği" ifade ediliyor.
 
Sonra, bir zaruret noktası olarak "annenin hayatının tehlikeye girmesi"ne işaret ediliyor ve bu durumda İslam'ın "bebeğin hayatının sonlandırılmasını uygun görebildiği" vurgulanıyor.
 
Bedeli bebeğe ödetmek
 
Açıklamanın sonrası şöyle:
 
"Ancak günü birlik ya da serbest ilişkiler yaşayıp tedbir alınmadığı durumlarda kürtaja karşıyız. Özgür cinsel hayat yaşayan bireyler tedbir almadıkları eylemlerinin sorumluluğunu yeni oluşan bir bebeğin yaşama hakkını elinden alarak o bebeğe yükleyemezler. İnsanlar bilinçli olmalı, kendi hayatlarını başka bir bebeğin ölümüne yol açacak şekilde kurmamalılar.
 
Siyasiler de kürtaj gibi hassas konularda keskin açıklamalar yapmaktan kaçınmalılar ki zaruret hallerinde bu yola başvuracak kişileri zan altında bırakmasınlar.
 
İnsanlar farklı hayat tarzlarını benimseyebilir. Bizim kürtaj konusunda durduğumuz yer hem kadının hem de yeni başlayan bir hayat olarak bebeğin yaşam hakkını savunmaktır.
 
Bebeğin anne karnında hayatiyet bulması anneye bebeği istediği an herhangi bir nedenle öldürebilme hakkı kazandırmamalıdır."
 
Açıklamada bir de sezaryenle ilgili bölüm var: Bence o da oldukça dengeli bir değerlendirmeyi içeriyor: Şöyle ki:
 "Sezaryen ise normal yolla doğumda bebeğin ya da annenin ya da her ikisinin birden hayatının tehlikeye gireceği durumlarda tıbbi bir zaruret olarak tüm dünyada uygulanmaktadır. Tek kelime ile sezaryene karşı olmak normal yoldan sağlıklı doğamayacak bebeklerin ya da sağlıklı doğum yapamayacak olan annelerin ölümlerine razı olmak anlamına gelir.
 
Sezaryene karşı olmak yerine Türkiye'deki gibi doktorların ekonomik kaygılarıyla ya da anne adaylarının salt doğum korkusu nedeniyle keyfi olarak bu yolu seçmesine karşı olmak daha yerinde olacaktır."
 
Beden ve özgürlük
 
Bu açıklamayı paylaştıktan sonra bir de konu tartışılırken en çok vurgu yapılan "kadın bedeni kadına aittir" söyleminin değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
 
Ben, "Kadın, bedenini dilediği gibi kullanır" yaklaşımının problemli bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
 Kanaatim şu ki, kadın-erkek hiç kimsenin bedeni sadece kendisine ait değildir.
 
Öyle zannetmek, bedeni ve kendi varlığını kendisinin ürettiği, yarattığı kanaatinden doğan bir yanlışlıktır.
 Belki "Beden benim değil mi, keyfime göre kullanırım" söylemine yönelenler, bunun altındaki inanç sapmasının farkında bile değildir.
 
Bunu söyleyenler, belki hamile kalınan bebeğin de, bir anne baba üretimi olduğunu zannederler.
 
Oysa beden de mutlak anlamda bizim değil, bedenlerimizde büyüyen çocuk da.
 
Bize ve çocuklarımıza can veren Kudret, Yaratan kudrettir.
 
Onun için İslam, insana, bedeni üzerinde keyfine göre operasyon yapma hakkı tanımaz.
 
Kolumuzu kesemeyiz mesela.
 
Canımıza kıyamayız mesela.
 
Uyuşturucu, alkol kullanamayız mesela.
 
Kendi çocuğumuzu öldüremeyiz mesela.
 
Onun gibi, anne rahmindeki cenine karşı da, bıçak kullanamayız.
 
Son söz: Bu konulara siyaset çerçevesinde bakmamak gerekir. Kürtaj, sezaryen konuları, çok daha geniş sosyal, kültürel, ekonomik gelişmeler, erozyonlar ve çareler bağlamında ele alınmalıdır.
 
bugün


Bu yazı 1,347 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,343 µs