En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Kürt Sorununda yeni viraj



Türkiye’nin gündeminde yer alan bunca tartışmanın ve birbirinden farklıymış gibi görünen başlıkların, esasen bir sorun etrafında do-laşıp durduğunu görmekte  yarar var: Kürt sorunu.
 
Uzun zamandır ‘BDP ile müzakere-terörle mücadele’ ekseninde tarif edilen ‘yeni strateji’nin ne olup olmadığı tartışılıyor. Diğer yandan Uludere’de yaşanan facianın, bu süreci doğrudan etkilediği de çok açık.
 
Tüm bunları doğru değerlendirebilmek, ancak bölgede olup bitenlere daha yakından bakmakla mümkün. Sözgelimi Türkiye’nin Kürt sorununda yaşadığı yeni gerginliklerin, doğrudan Suriye politikasıyla ilgili olduğunu tespit etmekle başlayabiliriz.
 
Geçtiğimiz Mart ayında örgütün sahadaki bir numaralı ismi Murat Karayılan, Suriye Kürtlerini hedef alan bir saldırıyı, kendilerine yapılmış sayacaklarını ilan etmişti. Burada saldırıdan kastedilenin ‘Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir askeri müdahalesi’ olduğunu hatırlatalım.
 
Kürtler karlı mı çıkacak?
 
Bölgemizde olup bitenlerden, özellikle de Suriye’de yaşananlar dikkate alındığında, Kürtlerin karlı çıktığını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Sözgelimi İran’ın PKK’nın kendi içindeki uzantısı olan PJAK’la sağladığı ateşkesin neredeyse bir yıldır devam etmesi, Suriye sorununun örgüte sağladığı avantajlardan birisi olarak görülebilir.
 
Nitekim Suriye’de yaşayan Kürtlerin PKK ile yakın olan kesimi, Ankara’nın Şam’la yaşadığı gerginliği kendi lehine kullanmakta gecikmedi. Bu ittifakın ne kadar devam edeceği elbette kuşkulu. Zira eninde sonunda, Şam’ın gölgesinin kendilerini korumaya yetmeyeceğini bu ülkede yaşayan Kürtler de biliyor. Ancak şimdilik kaydıyla, iki ülke arasındaki gerilimi, pazarlık güçlerini artırma yönünde kullanmayı tercih ediyorlar.
 
Suriye muhalefetiyle PKK yanlısı Suriye Kürtleri arasında ciddi bir güven sorununun kaynağında bu tür yaklaşımların  olduğunu da söyleyebiliriz. Dahası, Suriye’deki Sünni Arap muhalefeti, Kürtleri bir yol arkadaşı olarak da görmüyor.
 
Yapılması gereken
 
Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da yaşayan Kürtler, dünyadaki toplam Kürt nüfusunun neredeyse yüzde 95’ini oluşturuyor. Bu ülkelerin tamamına sınır komşusu olan ve kendi içinde Kürtlerle ciddi sorunlar yaşayan ülkenin Türkiye olduğu da malum.
 
Dolayısıyla, yakın coğrafyamızda ve sınırlarımız dahilinde yaşayan Kürtlerin, sorunları,  algıları ve gelecek tasavvurları, herkesten daha çok bizi ilgilendiriyor. İnkar etmek, farklı senaryolar peşinde koşmak bugüne kadar ne Türkiye’ye, ne de Kürtlere yarar sağlamadı.
 
Daha önce de yazmıştım, hayli tepki aldım. Ama önemine binaen bir kez daha hatırlatayım. Biz tarihsel olarak Sünni Araplarla bir arada yaşama tecrübesi olmayan bir ülkeyiz. Aynı yönetimin çatısı altında ya da aynı sınırlar içinde olmakla, bir arada yaşamak kesinlikle farklı tecrübeler.
 
Türkiye’nin bunca gayretine rağmen Suriye muhalefeti (Sünni Araplar) üzerinde ciddi bir nüfuz elde edememesinin temel nedeni bu. Yetersizlikler, entelektüel  zaaflar, farklı yumuşak güç unsurlarını kullanma konusundaki acemilikler daha sonra geliyor.
 
Şu halde yine aynı noktaya geliyoruz. Türkiye’nin gerek tarihsel anlamda, gerekse mevcut tabloda, birlikte hareket edebileceği topluluk Kürtler.
 
Hataları tekrar etmenin kimseye yararı yok. Irak Kürtleri konusunda geç kaldık, hatalar yaptık, toparlanmamız hayli zor oldu. Türkiye 1996 yılında başlattığı doğru politikaları terketmeyip, Kürtleri ve Türkmenleri içine alan adımlar atmaya devam etseydi, bugün eli çok daha güçlü olacaktı. 2006 yılı itibarıyla tekrar doğru hamleler başladı ve bir ‘devlet politikası’ olarak Irak Kürtleriyle doğru ilişkiler kuruldu.
 
Kendi içimizde geçmişte  boğulup kaldığımız tuzaklara  bir kez daha düşmeden, cesur adım-lar atmak dışında çıkış yolumuz bulunmuyor.

star


Bu yazı 1,446 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,475 µs