Abdülkadir Selvi
0 0 0000
Karadayı'nın odasında konuşulanlar
Tuhaf bir dönemdi.
Cumhurbaşkanlığı döneminde Demirel'in danışmanı olan Cüneyt Arcayürek'in Köşk'teki günleri anlattığı kitabından okumuştum.
İnanamamıştım.
Olayın merkezindeki isme, Hikmet Çetin'e sormuştum.
Doğrulamıştı.
Demirel'in Köşke çıktığı, DYP-SHP koalisyonunun başına Tansu Çiller'in geçtiği dönemdi.
Ancak Refah Partisi'nin yükselişi sürüyor, ordu içinde 28 Şubat öncesi oluşumlar hazırlanıyordu.
Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi'den dikkat çekici sinyaller alınıyordu.
19 Mayıs 1995 günüydü.
Tansu Çiller, Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'e yarım ağız, "Haberiniz olsun, İran'a harekat yapacağız" dedi.
Hikmet Çetin,"Bu bir savaş nedeni olur" diye itiraz etti.
Tansu hanım, "Sınırımızın hemen dibinde PKK kampı varmış, orayı vuracağız" diye üsteledi.
Hikmet Çetin, Cumhurbaşkanı Demirel'in haberinin olup olmadığını soruyor, "Haberi var" karşılığını alıyor.
Ama önce Erdal İnönü ile konuşuyor. Sonra Cumhurbaşkanı Demirel'e çıkıyor. İkisinin de haberinin olmadığı ortaya çıkıyor. "İran'ı vurmak üzere havalanan uçaklar, geri çevrildi" diye karikatürize edilen operasyon son anda önleniyor.
Ama ondan önce bir harita getiriliyor, Türkiye'nin hemen dibinde denilen PKK kamplarının 300 kilometre içeride olduğu tespit ediliyor. Böylece İran'la savaşın eşiğinden dönülüyor.
Tansu Çiller'e, Türkiye sınırından birkaç kilometre ötede PKK kamplarının bulunduğu bilgisinin Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi tarafından rapor edildiği ortaya çıkıyor.
Hükümetin yarısı olan koalisyon ortağından habersiz, ülkenin Cumhurbaşkanı'nın bilgisi olmadan Türkiye'yi İran'la savaşa sokuluyor.
Tarih; 9 Ekim 1995.
Demirel, başbakanlığı sırasında kendisine gelen Işılay Saygın'ın "Darbe olacak" dediğini aktarıyor.
Kuşkulanılan 3 isimden biri, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi'ydi.
Çörekçi paşa şimdi sorguda.
Darbe geleneğinde usta çırak ilişkisi kapsamında ilk tedrisatını Yassıada'da gören isimlerden biriydi Teoman Koman.
Yassıada'nın zalim komutanı Tarık Güryay'ın emir subayıydı.
Yassıada'da dövülerek öldürülen İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay'ın oğlu 52 yıl sonra TBMM Dilekçe komisyonuna yaptığı başvuruda, Koman'ın yargılanmasını talep etti.
Darbe süreçlerinde görev alan her subay gibi, ordu içinde hızla yükselen isimlerden biri oldu Koman paşa.
MİT Müsteşarlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı yapan tek isimdi. 90'lı yılların kilit isimlerden biriydi. MGK toplantısında, Türkiye'nin tehdit öncelikli olarak 4 ayrı bölgeye ayrılmasını ve her bölgede güvenlik öncelikli bir hukuk sisteminin hakim kılınmasını önermişti.
12 Eylül'den sonra 28 Şubat'a da "Darbe Anayasası" hazırlayan Coşkun Kırca'nın," Teoman Koman Paşa, Güven Erkaya Paşa bunlar bundan önceki askeri yönetimleri yaşamışlar. O yüzden az hata yaparlar. Bunlardan sonra gelecek komutanlar hiç ihtilal yapmamışlar. Dosyalar hazır, hepsi hazır" diye önemsediği, bir isimdi Teoman Koman.
Çok şey bilmesine rağmen, kendisini unutturmayı başaran adam şimdi sorguda.
"Meclis'in açılışında Cumhurbaşkanı uyardı, komutanlar not aldı" denildiği günlerdi.
21 Ekim 1996 tarihiydi.
Meclis'in açılışından, "Komutanlar zaman zaman aşağı eğilip, kimin alkışlayıp kimin alkışlamadığını görmeye çalıştılar" şeklinde haberlerin yapıldığı dönemdi.
Hikmet Köksal o dönemlerde Kara Kuvvetleri komutanıydı.
"Bir asker bir diplomat"ta Güven Erkaya anlatıyor.
"Bir MGK toplantısından sonra, Genelkurmay'da Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal ve Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir paşalarla bir araya geldik. Bu gidişe dur diyebilmek için ne yapacağımızı konuştuk. Hikmet paşa,'Hükümetin bir şey yapacağı yok, bizim buna mutlaka bir şey yapmamız lazım, halk bunu bizden beklemektedir, ben Genelkurmay başkanının da emrini alıp planlanmış bir program tahtında tatbikata katılacak tank birliklerini Sincan'dan geçirterek, eğitim alanına oradan gönderirim' dedi. Ve ertesi gün tanklar yürüdü."
Hatırladınız mı, Çevik Bir o sırada Amerika'daydı ve, "demokrasiye balans ayarı yaptık" demişti. Balans ayarı bu kez de Hikmet paşaya sorulacak.
Taner Baytok soruyor, Erkaya yanıtlıyor:
"Bu fikirler kamuoyu önünde açık mücadeleden, ihtilal yapmaya kadar geniş bir yelpaze içinde değişiyordu.
-Bunlar nerede konuşuluyor?
-Genelkurmay Başkanı'nın odasında.
Ben o zaman şunu savundum: 'İhtilal için ortam hazırlanana kadar beklensin isteniyorsa, o zaman nasıl tayin edilecek?...Erken teşebbüs edilirse, iç ve dış kamuoyundan tepki gelebilir. Geç kalırsak, bu seferde ihtilal yapamayacak bir duruma düşmüş olunabilir"
Dönemin Kuvvet komutanlarına Genelkurmay Başkanı'nın odasında konuştukları soruluyor.
Çevik Bir, koğuş arkadaşına, "Karadayı gelecek mi?" diye soruyordu ya, merak işte.
Herhalde Karadayı'ya da odasında konuşulanlar sorulur.
yenişafak
Bu yazı 1,702 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
27 Eylül 2012
Başbakan'ın açılımı ne olacak?
-
25 Eylül 2012
Karakolda teknoloji var
-
24 Eylül 2012
21 Eylül demokrasi bayramı
-
19 Eylül 2012
Yetmez ama evet
-
17 Eylül 2012
Suriye, Bosna mı?
-
13 Eylül 2012
Yazamayacağım takvim...
-
12 Eylül 2012
Kılıçdaroğlu adına açılan sayfada ne yazıyor?
-
10 Eylül 2012
Kuruculara 3 dönem muafiyeti
-
5 Eylül 2012
Numan Bey neye şaşırdı
-
4 Eylül 2012
Beytüşşebap göstere göstere geldi
-
30 Ağustos 2012
İstihbarat var, operasyon yok
-
27 Ağustos 2012
Cumhurbaşkanı'nın sağlığı
-
22 Ağustos 2012
Melisa'nın katili Esed
-
16 Ağustos 2012
Suriye şoklaması
-
15 Ağustos 2012
Bedel
-
6 Ağustos 2012
Gül, görüşmeyi hangi hareketle anlattı?
-
5 Ağustos 2012
Şura'nın sürprizleri
-
2 Ağustos 2012
Sever'in açıklamaları nasıl karşılandı
-
1 Ağustos 2012
Komutanın durumu
-
31 Temmuz 2012
Yeni parola
Yorumlar
+ Yorum Ekle