Mahmut Övür
0 0 0000
Çiller neden konuşmuyor?
28 Şubat'ın şifresi elbette devletin kozmik odalarındaki belgelerde var ve ortaya çıkacak. Ama o şifreyi çözecek tanıklar da var.
Tanıklardan biri eski başbakan Tansu Çiller. Çiller'in 28 Şubat'la ilgili konuşması gerektiğini daha önce de yazdım (06.03.2012). Soruşturma başlayınca ve Çevik Bir gibi dönemin "kudretli generali" tutuklanınca Çiller'in söyleyecekleri daha bir önem kazandı.
Susurluk döneminde başbakan olarak askerlerin gözdesi olan Çiller, Refah'la koalisyon yapınca gözden düşecek, ikinci kez yapacağı başbakanlığı da elinden zorla alınacaktı. Böyle bir siyasi aktörün 28 Şubatçıların tutuklanması konusunda ne düşündüğü önemliydi.
Çiller konuşmuyordu ama yakınındaki birkaç siyasi simayla görüşünce, Çiller'in sürece olumlu baktığı hatta konuşma arzusu taşıdığı anlaşılıyordu. Bana iletilenlere göre Çiller'in ilk kaygısı eski ortağı Erbakan'ın direnmemesiyle ilgiliydi. Çiller, Erbakan ile ilişkilerinin, koalisyon döneminde de sonrasında da, bilinenin aksine çok iyi olduğunu söylüyor ve şöyle diyor:
"Erbakan reel politiğin gereği neyse onu yapmaya çalıştı. Öyle inanıyordu. Çatışma istemiyordu."
Çiller, son günlerde ABD-darbe ilişkisine yönelik yaklaşımlara da farklı bakıyor:
"O günlerde de ABD'nin darbe süreciyle ilişkisi üzerine çok spekülasyon yapıldı. Bu nedenle bizzat kendim, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'a baskı yaparak bir demokrasi bildirisi yayınlamalarını sağladım. Onlar demokrasi çizgisinde durdular. Bildiri yayınlandı ama pek işe yaramadı."
Çiller'in en dikkat çekici açıklaması ise Mesut Yılmaz'la ilgiliydi. 18 Haziran 1997'de Erbakan hükümeti istifasını vermiş, Çiller de yeni hükümeti kurmaya hazırlanıyordu; elinde de 278 milletvekilinin imzası vardı. Ancak durum umut verici değildi. Özellikle Cumhurbaşkanı Demirel'in yeni bir oyun kuracağı şüphesi ciddi kaygı yaratıyordu.
Kaygılı bekleyiş sürerken 24 Mayıs 1997'de sürpriz bir görüşme gerçekleşti. Çiller'le ANAP lideri Mesut Yılmaz bir araya gelmişti. Yılmaz, o görüşmede, her zamanki klasik yaklaşımıyla elini omuzlarına götürüp askerleri işaret ederek Çiller'e şöyle diyecekti: "Askerler bizim bir araya gelmemizi istiyor."
Çiller, yıllar sonra çevresine şöyle diyordu: "Kararım çok netti, arkasında millet olmayan hiçbir organizasyonun içinde olmam."
Çiller bunları dolaylı da olsa anlatıyor ama bunlar yetmez. Çiller'in şu dönemde bir siyasi beklentisi var mı bilmiyorum ama o darbenin mağdur ettiği bir siyasi aktör olarak bir daha darbelerin olmaması için kamuoyunun önüne çıkıp konuşması gerekiyor.
Sabah'ın köşe yazarı Kılıçdaroğlu
Birkaç gündür 28 Şubat postmodern darbesi nedeniyle gazete arşivleriyle iç içeyiz. Dün asistanım Mine Gültekin masama, Sabah'ın 12 Ağustos 1999 tarihli nüshasının fotokopisini getirdi ve o sayfadaki bir köşeyi işaret etti.
Köşede, "Yurtdışında geçen süreleri ne zaman borçlanabiliriz?" sorusu soruluyordu ve bunun 28 Şubat'la nasıl bir ilgisi olacağını doğrusu anlamamıştım.
Mine'ye ters ters bakmadan küçük fotoğraf dikkatimi çekti. Hiç yabancı değildi. Fotoğrafta gözlüklü bir adam vardı ve altında da Kemal Kılıçdaroğlu yazıyordu.
İnanamadım... Sabah gazetesindeki köşe yazarı bugünün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Klasik köşe yazarlığı olmasa da bazı gazetelerde sosyal güvenlik meseleleriyle ilgilenen bu tür köşeler hep var. Kılıçdaroğlu da bir yıl süresince Sabah'ta o görevi yapmış. Bir anlamda bugünün Ali Tezel'i yani...
SSK Genel Müdürlüğü'nden 1999'da emekli olup ayrılan Kılıçdaroğlu'nun özgeçmişinde Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği genel başkanlığı dahil birçok bilgi var ama bu tür bir köşe yazarlığı yaptığı bilgisi yok. Kılıçdaroğlu'nun biyografisine bu katkıyı sunarken, şu notu da iletelim: Kılıçdaroğlu'nun siyasetle somut ilişkisi de o dönem başladı. O yıl yapılan 18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP'den aday yapılmasa da adı DSP'nin yıldızları arasında geçti.
sabah
Bu yazı 1,569 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
AK Parti kongresi ve Barzani
-
28 Eylül 2012
AK Partili Babuşçu iddialı: Yüzde 55
-
23 Eylül 2012
CHP'nin 'Balyoz' ikilemi
-
20 Eylül 2012
Otobüste 200 er
-
18 Eylül 2012
CHP günahlarından arınıyor
-
11 Eylül 2012
CHP hâlâ derdini anlatamıyorsa
-
1 Eylül 2012
Ya silah ya siyaset
-
30 Ağustos 2012
CHP neden Kürt raporu yazamıyor?
-
19 Ağustos 2012
Barışı kirletmemek lazım
-
14 Ağustos 2012
Aygün'ün kaçırılmasında garip sorular
-
10 Ağustos 2012
Diyarbakır'dan Şemdinli'ye bakmak
-
24 Temmuz 2012
Üç CHP'li anlaşamıyorsa...
-
19 Temmuz 2012
CHP'de 'maymuncuk liste' savaşı
-
18 Temmuz 2012
CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
-
17 Temmuz 2012
CHP kurultayı gölgede mi kaldı?
-
8 Temmuz 2012
Siyasetin yeni aktörleri
-
6 Temmuz 2012
CHP'de kurultay pazarlamacıları
-
3 Temmuz 2012
Zana'nın demokratik yolu
-
24 Haziran 2012
Uçak düşürme bir tuzak mı?
-
19 Haziran 2012
Gülen'in kararı neyin sinyali?
Yorumlar
+ Yorum Ekle