Mümtaz'er Türköne
0 0 0000
CHP'nin sıkıştığı dar alan
Başbakan ile CHP lideri arasındaki "Tek Parti döneminde kitap yasaklama" polemiği, CHP'nin içinde debelenip durduğu dar ve bataklık alanın işaretlerinden biri.
Erdoğan canı istediği zaman Tek Parti döneminden bir taş alıp CHP'ye atıyor. "Cumhuriyeti kuran", "Atatürk'ün partisi"nin içinin ne kadar boşaldığını gösteren gürültülü bir ses geliyor. Her defasında Kılıçdaroğlu bu tuzağa düşüyor.
Başbakan, İsmet İnönü'nün 1944'te iki din kitabını yasakladığını söyledi. Kılıçdaroğlu bu yasaklamanın ne kadar haklı olduğunu ispatlamaya girişiyor. 1944'te vuku bulan bir kitap yasaklama kararını, 2012'nin Türkiye'sinde savunuyor. Ne diyeceksiniz? AK Parti bu işten daha çok ekmek yer. İnsanın bazen "Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a mı çalışıyor?" diye şüpheye düşesi geliyor.
Tek Parti diktatörlüğü altında yaşanmış tatsız bir tarihimiz var. En iyimser yorumla CHP bu dönemde Türkiye'yi "halka rağmen" modernleştirmeye çalıştı. Modernleştirme projesi halkı yönetimin uzağında tutmanın bir bahanesine dönüştü. "Otoriter laiklik", devleti dinler karşısında tarafsızlaştırmak için değil, halkı devletin uzağında tutmak için geliştirildi ve uygulandı. Halk laik olamadığı için yönetme hakkına sahip olamazdı. Tek Parti dönemi bunun için din ve ibadet hürriyeti üzerinde affedilemez bir zulüm tesis etti. Din eğitimi bütünüyle yasaklandı ve yok edildi. Dinin orijinal muhtevasına müdahale edildi ve tahrifat yapıldı. Devlet eliyle ibadet dili zorla ve cezaî müeyyidelerle Türkçeleştirildi. Bu ülkenin minarelerinde yıllarca "Tanrı uludur" diye ezan okundu. Dindarlık makbul olmamanın ötesinde suç olarak muamele gördü. Sadece kitap yasaklamalar değil; o dönemin gazetelerine bakılırsa tesbihin ve takkenin bile suç unsuru olarak polis marifetiyle toplatıldığı haberlerine sıkça rastlarsınız. Üç kişinin yan yana gelip Kur'an okuması suç olarak kabul ediliyordu.
Bugün artık şunu biliyoruz ki, Tek Parti yönetimi bu tasarrufları doğrudan din düşmanı olduğu için değil, otoriter yönetimi sürdürebilmek, seçkinlerin ayrıcalığını koruyabilmek için yaptı. Çünkü en kestirme yoldan din ve vicdan hürriyetini engellemek, küçük bir azınlığın ülkeyi yönetmesini mümkün kılıyordu. Laikliğin her dönemde ille de otoriter bir kisve ile karşımıza çıkmasının sebebi buydu.
Artık bu dönem sona erdi. Tek Parti dönemi bahanelerinin, yani otoriter laikliğin darbe gerekçesi olarak kullanılması da tedavülden kalktı. Türkiye, son olarak AK Parti kapatma davası ile tüketilen bu gerilimi, askerî vesayetle birlikte tasfiye etti. Türkiye'nin hâlâ laik bir demokrasisi var. Üstelik bu laiklik Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki ülkelere demokrasinin olmazsa olmazı şeklinde ihraç ediliyor. Sona eren sadece otoriter yönetimler.
Otoriter laiklik yorumlarının artık hiçbir karşılığı yok. Bu durum, bu sevimsiz laikliğe karşı olmaktan beslenen AK Parti için de bir kayıp. Ancak CHP, her defasında Tek Parti dönemine sahip çıkarak AK Parti adına bu açığı kapatıyor. Hiçbir şekilde taşıyamayacağı ağır bir yükün altına girerek, yakın tarihin kirine-pasına bulanarak CHP kendisini dar bir alana hapsediyor.
CHP'nin sıkıştığı bu dar alanda, bu ağır yüklerin altında "sol" ve "sosyal demokrat" bir partiye evrilmesi imkânsız. Çünkü otoriter laikliği savunmak, artık ahı gitmiş vahı kalmış eskinin seçkinlerinin ayrıcalıklarını savunmaktan öte bir anlam taşımıyor. Türkiye'nin en etkili yüz adamı kim? Bu soruya cevap verirken on yıl öncesi ile bugünün karşılaştırmasını yapmak, Türkiye'nin geçirdiği ve CHP'nin çok uzağına düştüğü değişimin de ipuçlarını veriyor.
Halbuki CHP kendi tarihi ile hesaplaşsa ve hiç olmazsa demokratik-özgürlükçü bir partiye doğru evrildiğini öne sürse, bir AK Parti klasiğine dönen bu tuzaklara düşmeyecek. "O eski CHP idi; biz yeni CHP'yiz" lafını, Tony Blair'in yirmi yıl önce "Yeni İşçi Partisi" tezi gibi tekrarlamasının ne sakıncası var?
CHP'nin bu bataklık ve dar alandan çıkıp demokrasinin uçsuz bucaksız denizlerine yelken açması, en azından ciddi bir şekilde bölüşüm sorunlarıyla ilgilenmeye başlaması gerekmez mi?
zaman
Bu yazı 1,525 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
Bu sefer çözülecek mi?
-
16 Eylül 2012
Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
-
14 Eylül 2012
Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
-
13 Eylül 2012
CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
-
9 Eylül 2012
Merkez Sağ'ın son noktası
-
7 Eylül 2012
Başbakan sertleşmekte haklı mı?
-
28 Ağustos 2012
Hükümet haklı çıktı
-
26 Ağustos 2012
Kawa ve Ergenekon
-
24 Ağustos 2012
Terör sorunu ayrışıyor
-
17 Ağustos 2012
Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
-
16 Ağustos 2012
'Paralel devlet'in iflası
-
12 Ağustos 2012
Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
-
10 Ağustos 2012
Yangını kim söndürecek?
-
5 Ağustos 2012
Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
-
22 Temmuz 2012
Davutoğlu haklı çıkarsa?
-
17 Temmuz 2012
'Hücre yenilenmesi'
-
29 Haziran 2012
ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
-
24 Haziran 2012
Türkiye savaşa girer mi?
-
21 Haziran 2012
Teröre teslim olmak
-
19 Haziran 2012
Çözüme yakın mıyız?
Yorumlar
+ Yorum Ekle